mesafem değişken
çıkmaz yolum bu evren
kaydırmak istiyorum tasmamı avcunuzdan
bulunmamak istiyorum öyle en ucuzundan
siz(ler)den ve kibrimin genelinden bahsin yeri de değil oysa
son burguya evham kala, psişik algının gölgesinde
damarı kesik bir mevsimin albenili tecessüsünde
başıma tünemiş varlık vesvesesiyle tevekkeli
süslenesim var bu garibe-i hilkat kürsüsünde
hehey, ne vaziyetler çöreklendi üstümüze
ne yargılar onandı belleğimizde, ne tütsüler yaktık
ne serencamlar eyledik…
yıkıma yakınım, umuda uzak
göreli spazmlarım var, başucumda riya
ellerim kılavuzsuz kalsa
yani kan bedenden sıvışsa
şöyle bir uzanıp didişesim var tanrıyla
ne uğraşıyorum yazınla
nasıl böyle kıvama geliyorum çekinceden
niye beldeliyorum ülkeni
ne bekliyorum geceden?
taşaklarından asıyorum niyetimi
yoruldum sorulara işaret yetiştirmekten
ayini ve tayını aynı anda kovalatan hırslı felek, çevir döndürgecini
aynı ağrı niye geldi? aynı defter kolay yapışmıyor
ellerimden cömertçe kayan sevgiler, yorulmadan kalbimi kırıştırıyor
kaçın kurasıydım, ne kadardı kalırım bu şevksiz harabede?
varlık sorunları sıralanadursun, biraz daha bayılacağım bu kanepede
sonra dünyanın eşitsiz ve şekilsiz dağılan her koordinatına
bir soda açacağım, bir avuç ceviz kıracağım, dâhâ yollar kanayacağım
üstüme kaçıncı geçirdiğim karakter, kaç sağlık daha dolanacak üstüme
kaç kuş bir şanssızlığı daha kaydıracak kafamdan
ve daha bir ihtimalli mi esecek bu kuru rüzgâr üstümüzden?
sen bizi hatırlayadur, bu balkonda biraz daha öleceğim ben
bu kazanda biraz daha mayışıp, bu duvara biraz daha sürtüneceğim
ev, maliki olmadığım yapı
duvarları sırtımda bilenen çürühane
dört defa taşındık, dört kez kaplumbağa annem
hem hayır demeyi bilmek ve hayır demek değil mi erdem?
bu yılki kiraya hayır öyleyse
ev sahibim ödesin yıllık kiramı
ödesin ,bir cebinden alıp öbür cebine
para, yumruğunda nefes almaya çalıştığım kancık koza
plan yontucu, heves düşmanı
yokluğu anksiyete, huşusu akar
para, olanı da olmayanı da ekseriyetle bozar
kağıttır hepi topu, selülozdur, darphanede basılır
yani bunca hınç, bunca öfke, bunca kibir
olsa olsa, bir kağıt parçasının peşine
ama o kağıt olmasın milyon
ani bozulur perspektif, hemen karakter aralanır
yine de haklıydı necatigil, ne paraya çevrilmez, onun peşindeyiz -gibi yaşamak istiyorum
para, bir siktir git
devrim, renklerini bulamayan kumaş, zaruri denklem
aksak uğraş, her çağa ardında yorgun çocuklar bırakan zehir
bir vakit gelir, sloganları yüksek sesle atamazsın
bir vakit aynı çöp konteynırını ateşe veremezsin
ve gözünde doğum günü maytapı olur patlattığın fişek
devrim durağında durduysan, artık yağmura yetişemezsin
bütünlemeye kalmış hayaller havuzunda boyuna boy verirsin
aşk, hakkında yazılmaktan harap çocuk
kalbimin dikişlerinde patinajı meşru atak
aşksız kaldığımda gör bak, intihar kokulu şiirler falan yazasım gelmez
baya duvarlardan nevresim yapıp, kafamı dikine jiletleyesim gelir
aşk, kuyusuna vakumla birleşmek istediğim kıyak kaynak
boşal içime tüm renklerinle
kanat damarlarımı gıdıklayarak
ölüm, susta zaman, ağır iskelet, şeffaf oyuncak
çürümesi tüm sonların, hep bir numaralı düşman
gökdelenlere biat, toprağa fobi, arafta safra
onu beklekeyerek geçiyor her şey ve ondan uzaklaşarak
bilmeden ömrün neresine saklandığını
ve sürekli ona sobelenmemeye çalışarak
Kayıt Tarihi : 13.5.2022 13:13:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Yiğit Ergün](https://www.antoloji.com/i/siir/2022/05/13/z-raporunu-duzgun-al-otopsiyi-siktir-et.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!