13.06.13 (Perşembe)
Serin bir hava. Biraz yağmur yağdı, tatlı tatlı esiyor. Muhtar börekle kahvaltı ediyor. Afiyet olsun dedim. Buyur dedi. Size de söyleyebilirim. Hayır dedim. Kahvaltı ettim. Doğulu misafirperverliği. Adam Çankırılı. Gazetemi aldım çıktım.
Otobüs boş. Ah bu otobüs neler çektirdi bana sabah servislerinde. Tıklım tıklım. Balık istifi. Şoför bağırıyor arkaya ilerleyelim sayın yolcular. Kimse kıpırdamıyor. Herkes stresli. Kendine bir yer bulanlar nereye gideceğiz diyorlar. Şoför bir çare buluyor. Orta kapı. Orta kapıdan binin diyor. Kimi orta kapı kimi arka kapıdan biniyor. Gençler kafayı gömüyor. Kimse kimseye yer vermiyor.
Gazetemi okudum yol boyunca. Yol da gazete de bitti. Ben gazeteyi bunun için seviyorum. Oysa bugün gazetenin tadı yok. Gezi parkı olayı yüzünden yazarlar da ne yazacağını bilemiyor. O konudaki görüşlerini tüketmişler. Daha ne kadar sürecek bu olay. Başbakan kokmaya başladı Gezi parkı diyor. Keşke söylemese. Bu başbakan da kendini pek beğenmiş. Oysa gençler bu sert söylemlerden rahatsız. Bence de biraz daha mülayim olmalı, daha kuşatıcı olmalı. Bir taktik mi yoksa bu tavır. Erbakan’ın nezaketinin olumsuz sonuçları mı onu bu yola itiyor yoksa. Bu dilden mi anlıyorlar diye düşünüyor acaba? Belki de. Biz işyerinde sessiz kalıyoruz diye bazı arkadaşlar hükümet yanlısı diye bize psikolojik baskı uyguluyorlar. Allah’ın günü hükümete sövüyorlar hatta başbakana. Sözcü gazetesi okuyorlar aydınlık gazetesi okuyorlar, Oda TV izliyorlar internetten halk TV izliyorlar. Borsa çöksün diyorlar ekonomi batsın diyorlar. Dolar fırladı diye seviniyorlar. Biz Yunanistan’dan beteriz diyorlar. Ülke battı batacak diye zil takıp oynuyorlar.
Ben bunu anlamıyorum bu ülke batarsa onlar kurtulacak mı? Vatanı satıyor bu adam diyorlar kendileri batırmak için can u gönülden dua ediyorlar sanki kendileri bu gemide değilmiş gibi.
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.