Türkülerim Benim Yıldızlardan
Türkülerim benim yıldızlardan
Sırma telli sazlardan
Ülkemin geleceği umudu
Oğullardan kızlardan
Türkülerim benim dağbaşından
Göğün renkli kuşağından
Emek emek alınteri
Ongun ekin başağından
Türkülerim benim kuş sesinden
Serin rüzgar nefesinden
Şiir şiir destan destan
Ozanların dizesinden
Türkülerim benim ezgilerden
Duygu duygu sezgilerden
Demet demet deste deste
Dağ kokulu nergizlerden
Türkülerim benim ak karlardan
Al çiçekli diyarlardan
Dört bir yana akıp duran
Soğuk serin pınarlardan
Türkülerim benim güllerden
Yanık sesli bülbüllerden
Daldan dala, dağdan dağa
Esip duran ak yellerden
Türkülerim benim alaylardan
Davullardan zurnalardan
Kardeş bacı, bacı kardeş
Çektiğimiz halaylardan
Türkülerim benim hazlardan
Baharlardan yazlardan
Çayır çimen, çimen çayır
Meleşen ak kuzulardan
Türkülerim benim nehirlerden
Şehirlerden köylerden
Karıncayı incitmeyen
Sevgi yolu gönüllerden
Türkülerim benim yarınlardan
Sevgilerden saygılardan
Yunus emre Pir sultan
Hacı bektaş dergahından
Türkülerim benim rumelinden
Hacı bayram-ı veliden
Gönüller sultanı Mevlana
Pirim Ahmet yesevi'den
Türkülerim benim burçaklardan
Gelmiş geçmiş kuşaklardan
Menzil menzil, erim erim
Yakınlardan, uzaklardan
Türkülerim benim Türkiyemden
Doğu batı her yerinden
Yıldız yıldız parıldayan
ATATÜRK'ün gözlerinden
1977
Oğula Ağıt -1-
Ey turnalar turnalar
Hasret bağrım yaralar
Bahar geldi gül açmış
Ben giyerim karalar
Beşik beşik elerim
Bağrım başı delerim
Ben kuzumdan ayrıldım
Koyun olmuş melerim
Nazlımdı nazenimdi
Gülümdü güzelimdi
Yazbaharda allanıp
Gönüller gezenimdi
Su gelir özden beri
Dökülür gözden beri
Ben yavrumu yitirdim
Ağlarım güzden beri
Gülüm gülüm gülümşan
Hasreti kaldı nişan
Ey komşular komşular
Benim halim perişan
Gitti Murad’ım gelmez
Boyu fidanım gelmez
Gözlerim pınar oldu
Ciğerim canım gelmez
Gözlerim durmaz akar
Feryadım dağlar yıkar
Yüreğimden vurgunum
Odum var derin yakar
Ey dere derin dere
Suları serin dere
Ecel aldı yavrumu
Akıp gidersin nere
Güvercindi vurdular
Kanadını kırdılar
Gönlümün güzeliydi
Ah felege verdiler
Ey dağlar taşlı dağlar
Başı telaşlı dağlar
Ben yavrumu yitirdim
Gözlerim yaşlı dağlar
Mezarın derin edin
Su serpin serin edin
bu dünyada gülmedi
Ahrette yerin edin
Dağbaşları kar ağlar
Bülbül güle zar ağlar
Ben kuzumu yitirdim
Yürek yanar nar ağlar
Bağların gülü kalır
Gamlı bülbülü kalır
Yavrusunu yitiren
Boynu bükülü kalır
Gül dalında kelebek
Kanadı benek benek
Babayım unutamam
Çekerim ölene dek
Ey dere derin dere
Suları serin dere
Buralarda duramam
Gideyim nerelere
Oğula Ağıt - 2 -
Şu dağların sırasına
Mezar kazın arasına
Garip kuşlar kar taşısın
Gül yavrumun yarasına
Ecel nenni ölüm nenni
Ocağımda külüm nenni
Muradını alamamış
Ağam nenni gülüm nenni
Munzur munzur aksın yaşlar
Boynu bükük kalsın başlar
Nazlı ceylan kan meliyor
Ses vermezki dağlar taşlar
Alım sarım karam oy oy
Yangın düşmüş yaram oy oy
Kara yerde üşür yavrum
Yüreğimi saram oy oy
Dağbaşları duman kara
Merhem olmaz yaralara
Dağa taşa ağıt yaksın
Haber salın analara
Kuzum nenni yavrum nenni
Alım sarım morum nenni
Zalım felek alıp gitti
Ben kimlere soram seni
Ah ey felek bunca çile
Çekilir mi ben çekeyim
Oğul denen benzer güle
Geçilir mi ben geçeyim
Göz üstünde kaş olaydım
Yanağında yaş olaydım
Oğul senin baş ucunda
bir dikili taş olaydım
Sular akar oylum oylum
İçine sarı gül koydum
Yürek mi dayanır dağlar
Yerde yatar civan boylum
Karlı dağlar ulu dağlar
Gözyaşları sulu dağlar
Bergüzar verdim yavrumu
Duyan allah kulu ağlar
Dal olam sümbül olaydım
Ahınan bülbül olaydım
Ah oğlumun mezarında
Boynu bükük gül olaydım
Ey Ana Canım Ana
Ey ana canım ana
Kulum kurbanım sana
Hazan vurdu dağıldık
Her birimiz bir yana
Eller günün gün eyler
Sevinir düğün eyler
Sen ne eylersen eyle
Felek bildiğin eyler
Bahar geçti güz anam
Bağrı dolu köz anam
El kızı yalan ağlar
Sen ağlarsın öz anam
Ay doğdu ize düştü
Ayrılık güze düştü
Çarkın kırılsın felek
Ağlamak bize düştü
İpek saçı ak anam
Dilleri kaymak anam
Geldi çattı ayrılık
Doya doya bak anam
Candan ayrı can m’olur
Dertlere derman m’olur
Kendi evin dururken
El yurdu vatan m’olur
Dağları delemeyiz
İz bulup gelemeyiz
Kader ayırdı bizi
Kavuşup gülemeyiz
Dağları dağlar bekler
Deryayı çağlar bekler
Yavrusundan ayrılan
Gözleri ağlar bekler
Sarın Üstüme
Kardeşim Gülağa’ya 1974
Üşür yüreciğim üşür kış günü
Düşer gözyaşlarım karın üstüne
Bu dünyada muradımı almadım
Gülün yaprağını sarın üstüme
Mezarımın üstü selvi kavaklar
Her hazan gelince düşer yapraklar
Giyinsin sevdiğim telli duvaklar
Beyaz çiçeklerle varın üstüme
Kalsın benim davam mahşere kalsın
Varsın kara toprak bağrına bassın
Söyleyin nişanlım gül koklamasın
Bülbül figan etsin zarın üstüne
Eserken rüzgarlar sevda bağına
Süzülsün damlalar gül yaprağına
Baktıkça her bahar munzur dağina
Türküler söyleyin yarın üstüne
Hasret göklerini duman sarinca
Turnalar sılaya havalanınca
Garip anam yüreciği yanınca
Sürün gözyaşını yaram üstüne
Duymaz İsyanını Kara Topraklar
Zeynel Yılmaz’ a
Rüzgar feryad eder hüzün kudurur
Düşerken dalında bir bir yapraklar
İstersen başını yerden yere vur
Duymaz isyanını kara topraklar
Acılar derindir yürek dayanmaz
Nice feryat etsek artık uyanmaz
Ölenle ölünmez kalan avunmaz
Ne yiğitler alıp gitti bu çarklar
Bu fani dünyada hep duran var mı?
Gelip de ebedi taht kuran var mı?
Nice yıl uğraşıp bend vuran var mı?
Dolanı dolanı akar ırmaklar
Erzincan
Bir kara dumandır sarmış başını
Ne coşkular kalmış, ne de heyecan
Kimler siler acep gözün yaşını
Toprağında kimler kalmış Erzincan
Felek ki bahtını taşlara çalmış
Vurduğu her yerden bin yara almış
İçinde ne sevinç, ne heves kalmış
Ölüm uykusuna dalmış Erzincan
Bozulmuş bahçeler sararmış bağlar
Geyikler vurulmuş yas tutar dağlar
Bir yanı ah çeker, bir yanı ağlar
Başını taşlara çalmış Erzincan
Fırat suyu gibi yaş döker gözün
Bilmem ki bir daha güler mi yüzün
Bir yanın karalı, bir yanın hüzün
Bağrını ateşler sarmış Erzincan
Yazan kara yazmış alın yazını
İniltiler sarmış yürek sızını
Kimler çeker artık gönül nazını
Umudunu deprem almış Erzincan
deyişler
Yunus'um
Çağlardan çağlara bir köprü olan
Sessiz deryaların sırrı yunusum
Her gerçeği insan özünde bulan
Sonsuz sevdaların sırrı yunusum
Erenler katında hakka eriştin
Kırklar meclisinde badeler içtin
Çile dergahında kavruldun piştin
Olgun meyvaların sırrı yunusum
Dotluğun meyvesi bir bağ gibisin
Zamanın dehlinde bir çağ gibisin
Yücelerden yüce bir dağ gibisin
Seyri seyranların sırrı yunusum
Asırlar geçse de adın yaşıyor
Gönülden gönüle sevgin taşıyor
Sencileyin nazlı güller açıyor
Bülbül şeydaların sırrı yunusum
Yangınsın sönmeyen küller sendedir
Bülbülsün şakıyan diller sendedir
Özün hasbahçeden güller sendedir
Cennet alaların sırrı yunusum
Miskin yunus oldun dolaştın durdun
Düşmanın kalbinde dostluğu kurdun
Sevgi insan için haktır buyurdun
Aşkı merdanların sırrı yunusum
Sen bir ulu pirsin CAN Nuri kulun
Sırat köprüsünden incedir yolun
Dervişlik şanından biçilmiş donun
Merdi meydanların sırrı yunusum
Arı Biziz, Petek Biziz, Bal Bizde
Aşkın yüreğiyiz aşkın sözüyüz
Duyan kulağıyız gören gözüyüz
Dost bağının kaynağıyız özüyüz
Bahçe biziz, çiçek biziz, dal bizde
Hakkın sevgisini özden okuruz
Gönül kitabını gözden okuruz
Aşkı muhabeti sözden dokuruz
Arı biziz, petek biziz, bal bizde
Yolumuz hak yolu yönümüz haktır
Kıblemiz insandır göynümüz paktır
Hünkar divanında yüzümüz aktır
Cennet biziz biz cennetiz yol bizde
Açıktır aleme umut kapımız
Sevgiyle örülü gönül yapımız
Erenlere ikrarımız tapımız
Dergah biziz, derviş biziz, şal bizde
Helaldir her lokma alın terimiz
Pirim hacıbektaş yunus erimiz
Edeptir erkandır gönül yerimiz
Sevgi biziz, saygı biziz, kal bizde
Semaha Geldim
Aşkın çilesine bir ah’ a geldim
Arındım günahtan duaya geldim
Zifiri karanlık bir gecedeyim
Nurunla ışıyan sabaha geldim
Ya pirim mürşidim ya hak diyerek
İlahi aşk ile yandı bu yürek
Eşiğe diz çöküp niyaz ederek
Erenler safında dergaha geldim
Bir dilsiz ağıdım sessiz beyidim
Çığlığımı bir mahşerde yitirdim
Beni de al divanına ey mirim
Canların ceminde semaha geldim
Erenlerin yolu zordur yokuştur
Yüreğim kanatsız garip bir kuştur
Çile ateşiyle yandır tutuştur
İçimde külleşen feryada geldim
Kılıçtan keskındir sevgin dediler
İnsanlık derdidir derdin dediler
Hakkın huzuruna erdin dediler
Kerem et gönlümü yunmaya geldim
Bu evreni baştan başa dolaştım
Aşk denilen bir sahile ulaştım
Gönül ummanına sığmadım taştım
Yitirdim yönümü bulmaya geldim
Sevgi Dergahı
Hünkar divanına duralım canlar
Arayıp gerçeği bul deyi deyi
Dostluğa köprüler kuralım canlar
Gönülden gönüle yol deyi deyi
Hakkın gerçeğine vermesen meyil
İstersen yüzbin yıl secdeye eğil
Korkuyla edilen ibadet değil
Sevgiyle olunur kul deyi deyi
Kırkların cemine badeler sunup
Bir can’a kıyanı huzurdan kovup
Sevgi semahında pervane olup
Cihanı aleme sulh deyi deyi
Ben bir Can Nuri’ yim canlar içinde
Bir yanım yaralı kanlar içinde
Bir yanım gül açar allar içinde
Dostluğa uzanan dal deyi deyi
Gülün hayaline daldım ağladım
Yunus oldum aşkı ebed hak bildim
Ferhat oldum yüce dağları deldim
Bülbül oldum feryadımı dinledim
Gülün hayaline daldım ağladım
Yıldızdım geceye şiir okudum
Gönül gergefine sevgi dokudum
Üşüdükçe bir yüreğe sokuldum
Ayazda boranda kaldım ağladım
Rüzgar oldum bir çiçeği yolmadım
Pınar oldum bir gönüle dolmadım
Yolcu oldum yol aradım bulmadım
Kuşumu göklere saldım ağladım
Deli gönül inledikçe sellerde
Göğsüme gam indi gözüme perde
Perişan kimsesiz gurbet ellerde
Şu garip halime yandım ağladım
Yağmur oldum günahları yıkadım
Rüzgar oldum duylmadı feryadım
Deli divaneye çıktı da adım
Her yürekten bir ah aldım ağladım
Yarabbim
Gezdim bu cihanın dört bir yanını
Bulamadım can’a bir can yarabbim
Kimse silmez gözlerimin yaşını
Akıp gider hasret hicran yarabbim
Bu hayat yolunda bir garip kuşum
Yetmiyor kalplere sevgi dokuşum
Giderim giderim bitmez yokuşum
Kalmadı dizimde derman yarabbim
Gamla geçip gitti seneler aylar
Umut vadisinde kurudu çaylar
Ok menzile ermez kırıldı yaylar
Medet mürvet sende aman yarabbim
İnsan çeşit çeşit, yer başka başka
Dünya bir hengame kemlik yarışta
İtibar kalmadı dostluğa aşka
Gitgide bozuldu zaman yarabbim
Yazbahar aylarım kışlara döndü
Sımsıcak duygular taşlara döndü
Can Nuri pınarım yaşlara döndü
Bi- çare halimiz yaman yarabbim
Medet Hey
Dermanım yok yaralarım sarmaya
Pirim hey, mürvet hey medet hey
Kalmadı takatım dosta varmaya
Gurbet hey, hasret hey, medet hey
Kahpe felek attı gurbet ellere
Aktı gözümyaşı döndü sellere
Arzuhalim kaldı gonca güllere
Yaram hey, karam hey, medet hey
Acılar nehrinde bir damla suyum
Pirim hey, medet hey, mürvet hey, medet
Ağlayı ağlayı kurudu kuyum
Mirim hey, gurbet hey, hasret hey, medet
Yunusca
Öyle çok sev, öyle yanki bu aşka
Herkeste seninle bir nebze yansın
Varsa gerçek eğer ölümden başka
Ölü dile gelsin sağlar utansın
Sanma uzaklarda gerçekler sakın
Sana şahdamarından daha yakın
Kalbine hakikat sırrını takın
Körler lamba yaksın seni arasın
Cahil kalan cehalete kul olur
İlim alan hakikate yol bulur
Herkesin ettiği bir gün sorulur
Çünkü bu dünyada sende insansın
Ne hain ol, ne de ihanet eyle
Doğru yolda ilim eyle fend eyle
Gönül bağın sevgi ile bend eyle
Düşmanların bile seni dost sansın
Pirim
Gönül aşka yandı bir daha yanmaz
İhanet yarası kapanmaz Pirim
Cefakar olmayan, vefakar olmaz
Çilenin kahrına dayanmaz Pirim
Biz aşkı hak bildik hakça yaşadık
Denizler deryalar ummanlar aştık
Bize taş atana gül bağışladık
Kin tutmak insana yakışmaz Pirim
Sular kavuşmazdı birlik olmazsa
İnsanda hoşgörü dirlik olmazsa
Yürek temiz olur kirlik olmazsa
Hakkın gerçeğine kavuşmaz Pirim
Üşürüm Anne
Hayat bir pınarmış çağlayamadım
Gülüp doya doya ağlayamadım
Yaram cerah cerah bağlayamadım
Sarmaz oldu kollar üşürüm anne
Kırıldı çanağım teller ses vermez
Boranlar olmazsa yeller ses vermez
Yaram derinlerde diller ses vermez
Sormaz oldu kullar üşürüm anne
Gurbet de çürüdü şu garip ömrüm
Ayrılık oduyla tutuştu gönlüm
Hep hasretlik çektim acılar gördüm
Varmaz oldu yollar üşürüm anne
Tanrım Yokluğunu Vermesin Anne
Dara düşsem sığındığım kucaksın
Kış ayında ısındığım ocaksın
Eylül güneşinden daha sıcaksın
Tanrım yokluğunu vermesin anne
Gözlerin üstümde bir sıcak yorgan
Bir içten gülüşün bin derde derman
Sana canlar feda ömürler kurban
Tanrım yokluğunu vermesin anne
Ulu çınarların kaddim dalısın
Hasret bağlarının solmaz alısın
Gönül kovanımın soylu balısın
Tanrım yokluğunu vermesin anne
İstemem acıyla boynun bükülsün
İstemem gözünde yaşlar dökülsün
Sen benim dünyamda solmayan gülsün
Tanrım yokluğunu vermesin anne
Bir gün ölür isen nasıl yaşarım
Şu yüce dağları nasıl aşarım
kollarımı açıp kime koşarım
Tanrım yokluğunu vermesin anne
Bulamadım can’a bir can yarabbim
Gezdim bu cihanın dört bir yanını
Bulamadım can’a bir can yarabbim
Kimse silmez gözlerimin yaşını
Akıp gider hasret hicran yarabbim
Bu hayat yolunda bir garip kuşum
Yetmiyor kalplere sevgi dokuşum
Giderim giderim bitmez yokuşum
Kalmadı dizimde derman yarabbim
Gamla geçip gitti seneler aylar
Umut vadisinde kurudu çaylar
Ok menzile ermez kırıldı yaylar
Medet mürvet sende aman yarabbim
İnsan çeşit çeşit, yer başka başka
Dünya bir hengame kemlik yarışta
İtibar kalmadı dostluğa aşka
Gitgide bozuldu zaman yarabbim
Yazbahar aylarım kışlara döndü
Sımsıcak duygular taşlara döndü
Can Nuri pınarım yaşlara döndü
Bi- çare halimiz yaman yarabbim
Aldım Ağladım
Yunus oldum aşkı ebed hak bildim
Ferhat oldum yüce dağları deldim
Bülbül oldum feryadımı dinledim
Gülün hayaline daldım ağladım
Yıldızdım geceye şiir okudum
Gönül gergefine sevgi dokudum
Üşüdükçe bir yüreğe sokuldum
Ayazda boranda kaldım ağladım
Rüzgar oldum bir çiçeği yolmadım
Pınar oldum bir gönüle dolmadım
Yolcu oldum yol aradım bulmadım
Kuşumu göklere saldım ağladım
Deli gönül inledikçe sellerde
Göğsüme gam indi gözüme perde
Perişan kimsesiz gurbet ellerde
Şu garip halime yandım ağladım
Yağmur oldum günahları yıkadım
Rüzgar oldum duylmadı feryadım
Deli divaneye çıktı da adım
Her yürekten bir ah aldım ağladım
Medet Ya Ali
ateşten gömlekmiş benim giydiğim
yaktıkça yakıyor medet ya Ali
gözyaşlarım sele döndü ne deyim
aktıkça akıyor medet ya Ali
dünyaya geleli hep acı gördüm
başıma olmadık belalar ördüm
ateşi aşk ile tutuştu gönlüm
yandıkça yanıyor medet ya Ali
mecnundur gezgini sahranın çölün
figandır çehresi dertli bülbülün
aşığı ağlatmak muradı gülün
kandıkça kanıyor medet ya Ali
Bulamadım
Dolaştım alemi ben şehir şehir
Eğleşip duracak yer bulamadım
Acılar devşirdim hep zıkkım- zehir
Deşilip kusacak yer bulamadım
Bazen bir kuş gibi uçtum vuruldum
Bazen umman oldum coştum duruldum
Gönlümün peşinden koştum yoruldum
Uğrunda ölecek yar bulamadım
Ufuktan ufuğa koştukça gemim
Ak düştü saçlara göründü kelim
Çile denizinde büküldü belim
Başımda esecek yel bulamadım
Gönül harmanımı yele verdiler
Ömür yorganımı sele serdiler
Sana bu dünyada yer yok dediler
Defolup gidecek yer bulamadım
Kim kime dum duma dönüyor devran
Mevran Ali olmuş Ali’ler Mervan
Yüklendi berhanem gidiyor kervan
Eğleşip duracak el bulamadım
Bir gonca gül idim açamaz oldum
Doludan yağmurdan kaçamaz oldum
Kırdılar kanadım uçamaz oldum
Göğsüme takacak per bulamadım
Sazlar ses vermiyor gönül telince
Irmaklar coşmuyor bahar yelince
Ne sözler ısıtır, ne hisler ince
Yanan yüreğime kar bulamadım
Yalancı dünyada mert yok dediler
Doğru açtır, yalan hep tok dediler
Helal yoktur, haram pek çok dediler
Yiğit meydanında er bulamadım
Sevgi üzre bin dergahım var benim
Ben ney sesi keman sesi istemem
gönül içre bin bir ahım var benim
her güzel Leyla’ya Leyla diyemem
yücelerden yüce şahım var benim
vicdanlar kirlenmiş kalp sevgisizse
namertler önünde mert eğilmişse
ne cami gerek bize ne de kilise
sevgi üzre bin dergahım var benim
Ağla gülüm ağlanacak gündeyiz
yürekten vurulduk kahır dağında
hazana uğradık gönül bağında
ayrı düştük gülüm güller çağında
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz
bir dağımız yokki çıkıp bakalım
pınar değiliz ki dosta akalım
hangi acımıza ağıt yakalım
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz
yaz ayında üstümüze kar düştü
gül ayında bağımıza har düştü
ele güller, bize ah-u zar düştü
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz
gamlar gelip sinemize oturdu
yaz ayında bağ bahçemiz kurudu
bizi gül dalında avcılar vurdu
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz
güller bağımızda açmıyor artık
kuşlar yuvasından uçmuyor artık
yıldızlar gülücük saçmıyor artık
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz
bir zamanlar tül nergizler içinde
mutlu idik mutlu hisler içinde
kaldık şimdi kara sisler içinde
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz
kırıldı tutmuyor yürek telleri
dinmez başımızda hasret yelleri
kimler siler gözümüzde selleri
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz
dertler ırmağında yorulduk işte
ihanet okuyla vurulduk işte
kendi içimizde kahrolduk işte
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz
gözyaşıyla sırılsıklam olmuşuz
duman duman göklere savrulmuşuz
yürek narında yanmış kavrulmuşuz
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz
Can Ozan başıma vaylar başıma
ahlar düştü toprağıma taşıma
kimler derman olur bu gözyaşıma
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz
Nuri CAN
Nuri CanKayıt Tarihi : 24.10.2002 04:41:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hasret Çiçeği isimli kitapcıktan 1977 Bir kısmıda sonradan eklendi

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!