z - 6 - Ağıt Destan Ve deyişler (uyaklı)

Nuri Can
407

ŞİİR


96

TAKİPÇİ

z - 6 - Ağıt Destan Ve deyişler (uyaklı)

Türkülerim Benim Yıldızlardan

Türkülerim benim yıldızlardan
Sırma telli sazlardan
Ülkemin geleceği umudu
Oğullardan kızlardan

Türkülerim benim dağbaşından
Göğün renkli kuşağından
Emek emek alınteri
Ongun ekin başağından

Türkülerim benim kuş sesinden
Serin rüzgar nefesinden
Şiir şiir destan destan
Ozanların dizesinden

Türkülerim benim ezgilerden
Duygu duygu sezgilerden
Demet demet deste deste
Dağ kokulu nergizlerden

Türkülerim benim ak karlardan
Al çiçekli diyarlardan
Dört bir yana akıp duran
Soğuk serin pınarlardan

Türkülerim benim güllerden
Yanık sesli bülbüllerden
Daldan dala, dağdan dağa
Esip duran ak yellerden

Türkülerim benim alaylardan
Davullardan zurnalardan
Kardeş bacı, bacı kardeş
Çektiğimiz halaylardan

Türkülerim benim hazlardan
Baharlardan yazlardan
Çayır çimen, çimen çayır
Meleşen ak kuzulardan

Türkülerim benim nehirlerden
Şehirlerden köylerden
Karıncayı incitmeyen
Sevgi yolu gönüllerden

Türkülerim benim yarınlardan
Sevgilerden saygılardan
Yunus emre Pir sultan
Hacı bektaş dergahından

Türkülerim benim rumelinden
Hacı bayram-ı veliden
Gönüller sultanı Mevlana
Pirim Ahmet yesevi'den

Türkülerim benim burçaklardan
Gelmiş geçmiş kuşaklardan
Menzil menzil, erim erim
Yakınlardan, uzaklardan

Türkülerim benim Türkiyemden
Doğu batı her yerinden
Yıldız yıldız parıldayan
ATATÜRK'ün gözlerinden

1977


Oğula Ağıt -1-

Ey turnalar turnalar
Hasret bağrım yaralar
Bahar geldi gül açmış
Ben giyerim karalar

Beşik beşik elerim
Bağrım başı delerim
Ben kuzumdan ayrıldım
Koyun olmuş melerim

Nazlımdı nazenimdi
Gülümdü güzelimdi
Yazbaharda allanıp
Gönüller gezenimdi

Su gelir özden beri
Dökülür gözden beri
Ben yavrumu yitirdim
Ağlarım güzden beri

Gülüm gülüm gülümşan
Hasreti kaldı nişan
Ey komşular komşular
Benim halim perişan

Gitti Murad’ım gelmez
Boyu fidanım gelmez
Gözlerim pınar oldu
Ciğerim canım gelmez

Gözlerim durmaz akar
Feryadım dağlar yıkar
Yüreğimden vurgunum
Odum var derin yakar

Ey dere derin dere
Suları serin dere
Ecel aldı yavrumu
Akıp gidersin nere

Güvercindi vurdular
Kanadını kırdılar
Gönlümün güzeliydi
Ah felege verdiler

Ey dağlar taşlı dağlar
Başı telaşlı dağlar
Ben yavrumu yitirdim
Gözlerim yaşlı dağlar

Mezarın derin edin
Su serpin serin edin
bu dünyada gülmedi
Ahrette yerin edin

Dağbaşları kar ağlar
Bülbül güle zar ağlar
Ben kuzumu yitirdim
Yürek yanar nar ağlar

Bağların gülü kalır
Gamlı bülbülü kalır
Yavrusunu yitiren
Boynu bükülü kalır

Gül dalında kelebek
Kanadı benek benek
Babayım unutamam
Çekerim ölene dek

Ey dere derin dere
Suları serin dere
Buralarda duramam
Gideyim nerelere


Oğula Ağıt - 2 -

Şu dağların sırasına
Mezar kazın arasına
Garip kuşlar kar taşısın
Gül yavrumun yarasına

Ecel nenni ölüm nenni
Ocağımda külüm nenni
Muradını alamamış
Ağam nenni gülüm nenni

Munzur munzur aksın yaşlar
Boynu bükük kalsın başlar
Nazlı ceylan kan meliyor
Ses vermezki dağlar taşlar

Alım sarım karam oy oy
Yangın düşmüş yaram oy oy
Kara yerde üşür yavrum
Yüreğimi saram oy oy

Dağbaşları duman kara
Merhem olmaz yaralara
Dağa taşa ağıt yaksın
Haber salın analara

Kuzum nenni yavrum nenni
Alım sarım morum nenni
Zalım felek alıp gitti
Ben kimlere soram seni

Ah ey felek bunca çile
Çekilir mi ben çekeyim
Oğul denen benzer güle
Geçilir mi ben geçeyim

Göz üstünde kaş olaydım
Yanağında yaş olaydım
Oğul senin baş ucunda
bir dikili taş olaydım

Sular akar oylum oylum
İçine sarı gül koydum
Yürek mi dayanır dağlar
Yerde yatar civan boylum

Karlı dağlar ulu dağlar
Gözyaşları sulu dağlar
Bergüzar verdim yavrumu
Duyan allah kulu ağlar

Dal olam sümbül olaydım
Ahınan bülbül olaydım
Ah oğlumun mezarında
Boynu bükük gül olaydım

Ey Ana Canım Ana

Ey ana canım ana
Kulum kurbanım sana
Hazan vurdu dağıldık
Her birimiz bir yana

Eller günün gün eyler
Sevinir düğün eyler
Sen ne eylersen eyle
Felek bildiğin eyler

Bahar geçti güz anam
Bağrı dolu köz anam
El kızı yalan ağlar
Sen ağlarsın öz anam

Ay doğdu ize düştü
Ayrılık güze düştü
Çarkın kırılsın felek
Ağlamak bize düştü

İpek saçı ak anam
Dilleri kaymak anam
Geldi çattı ayrılık
Doya doya bak anam

Candan ayrı can m’olur
Dertlere derman m’olur
Kendi evin dururken
El yurdu vatan m’olur

Dağları delemeyiz
İz bulup gelemeyiz
Kader ayırdı bizi
Kavuşup gülemeyiz

Dağları dağlar bekler
Deryayı çağlar bekler
Yavrusundan ayrılan
Gözleri ağlar bekler


Sarın Üstüme

Kardeşim Gülağa’ya 1974

Üşür yüreciğim üşür kış günü
Düşer gözyaşlarım karın üstüne
Bu dünyada muradımı almadım
Gülün yaprağını sarın üstüme

Mezarımın üstü selvi kavaklar
Her hazan gelince düşer yapraklar
Giyinsin sevdiğim telli duvaklar
Beyaz çiçeklerle varın üstüme

Kalsın benim davam mahşere kalsın
Varsın kara toprak bağrına bassın
Söyleyin nişanlım gül koklamasın
Bülbül figan etsin zarın üstüne

Eserken rüzgarlar sevda bağına
Süzülsün damlalar gül yaprağına
Baktıkça her bahar munzur dağina
Türküler söyleyin yarın üstüne

Hasret göklerini duman sarinca
Turnalar sılaya havalanınca
Garip anam yüreciği yanınca
Sürün gözyaşını yaram üstüne

Duymaz İsyanını Kara Topraklar
Zeynel Yılmaz’ a

Rüzgar feryad eder hüzün kudurur
Düşerken dalında bir bir yapraklar
İstersen başını yerden yere vur
Duymaz isyanını kara topraklar

Acılar derindir yürek dayanmaz
Nice feryat etsek artık uyanmaz
Ölenle ölünmez kalan avunmaz
Ne yiğitler alıp gitti bu çarklar

Bu fani dünyada hep duran var mı?
Gelip de ebedi taht kuran var mı?
Nice yıl uğraşıp bend vuran var mı?
Dolanı dolanı akar ırmaklar

Erzincan

Bir kara dumandır sarmış başını
Ne coşkular kalmış, ne de heyecan
Kimler siler acep gözün yaşını
Toprağında kimler kalmış Erzincan

Felek ki bahtını taşlara çalmış
Vurduğu her yerden bin yara almış
İçinde ne sevinç, ne heves kalmış
Ölüm uykusuna dalmış Erzincan

Bozulmuş bahçeler sararmış bağlar
Geyikler vurulmuş yas tutar dağlar
Bir yanı ah çeker, bir yanı ağlar
Başını taşlara çalmış Erzincan

Fırat suyu gibi yaş döker gözün
Bilmem ki bir daha güler mi yüzün
Bir yanın karalı, bir yanın hüzün
Bağrını ateşler sarmış Erzincan

Yazan kara yazmış alın yazını
İniltiler sarmış yürek sızını
Kimler çeker artık gönül nazını
Umudunu deprem almış Erzincan

deyişler

Yunus'um

Çağlardan çağlara bir köprü olan
Sessiz deryaların sırrı yunusum
Her gerçeği insan özünde bulan
Sonsuz sevdaların sırrı yunusum

Erenler katında hakka eriştin
Kırklar meclisinde badeler içtin
Çile dergahında kavruldun piştin
Olgun meyvaların sırrı yunusum

Dotluğun meyvesi bir bağ gibisin
Zamanın dehlinde bir çağ gibisin
Yücelerden yüce bir dağ gibisin
Seyri seyranların sırrı yunusum

Asırlar geçse de adın yaşıyor
Gönülden gönüle sevgin taşıyor
Sencileyin nazlı güller açıyor
Bülbül şeydaların sırrı yunusum

Yangınsın sönmeyen küller sendedir
Bülbülsün şakıyan diller sendedir
Özün hasbahçeden güller sendedir
Cennet alaların sırrı yunusum

Miskin yunus oldun dolaştın durdun
Düşmanın kalbinde dostluğu kurdun
Sevgi insan için haktır buyurdun
Aşkı merdanların sırrı yunusum

Sen bir ulu pirsin CAN Nuri kulun
Sırat köprüsünden incedir yolun
Dervişlik şanından biçilmiş donun
Merdi meydanların sırrı yunusum

Arı Biziz, Petek Biziz, Bal Bizde

Aşkın yüreğiyiz aşkın sözüyüz
Duyan kulağıyız gören gözüyüz
Dost bağının kaynağıyız özüyüz
Bahçe biziz, çiçek biziz, dal bizde

Hakkın sevgisini özden okuruz
Gönül kitabını gözden okuruz
Aşkı muhabeti sözden dokuruz
Arı biziz, petek biziz, bal bizde

Yolumuz hak yolu yönümüz haktır
Kıblemiz insandır göynümüz paktır
Hünkar divanında yüzümüz aktır
Cennet biziz biz cennetiz yol bizde

Açıktır aleme umut kapımız
Sevgiyle örülü gönül yapımız
Erenlere ikrarımız tapımız
Dergah biziz, derviş biziz, şal bizde

Helaldir her lokma alın terimiz
Pirim hacıbektaş yunus erimiz
Edeptir erkandır gönül yerimiz
Sevgi biziz, saygı biziz, kal bizde

Semaha Geldim

Aşkın çilesine bir ah’ a geldim
Arındım günahtan duaya geldim
Zifiri karanlık bir gecedeyim
Nurunla ışıyan sabaha geldim

Ya pirim mürşidim ya hak diyerek
İlahi aşk ile yandı bu yürek
Eşiğe diz çöküp niyaz ederek
Erenler safında dergaha geldim

Bir dilsiz ağıdım sessiz beyidim
Çığlığımı bir mahşerde yitirdim
Beni de al divanına ey mirim
Canların ceminde semaha geldim

Erenlerin yolu zordur yokuştur
Yüreğim kanatsız garip bir kuştur
Çile ateşiyle yandır tutuştur
İçimde külleşen feryada geldim

Kılıçtan keskındir sevgin dediler
İnsanlık derdidir derdin dediler
Hakkın huzuruna erdin dediler
Kerem et gönlümü yunmaya geldim

Bu evreni baştan başa dolaştım
Aşk denilen bir sahile ulaştım
Gönül ummanına sığmadım taştım
Yitirdim yönümü bulmaya geldim


Sevgi Dergahı

Hünkar divanına duralım canlar
Arayıp gerçeği bul deyi deyi
Dostluğa köprüler kuralım canlar
Gönülden gönüle yol deyi deyi

Hakkın gerçeğine vermesen meyil
İstersen yüzbin yıl secdeye eğil
Korkuyla edilen ibadet değil
Sevgiyle olunur kul deyi deyi

Kırkların cemine badeler sunup
Bir can’a kıyanı huzurdan kovup
Sevgi semahında pervane olup
Cihanı aleme sulh deyi deyi

Ben bir Can Nuri’ yim canlar içinde
Bir yanım yaralı kanlar içinde
Bir yanım gül açar allar içinde
Dostluğa uzanan dal deyi deyi

Gülün hayaline daldım ağladım

Yunus oldum aşkı ebed hak bildim
Ferhat oldum yüce dağları deldim
Bülbül oldum feryadımı dinledim
Gülün hayaline daldım ağladım

Yıldızdım geceye şiir okudum
Gönül gergefine sevgi dokudum
Üşüdükçe bir yüreğe sokuldum
Ayazda boranda kaldım ağladım

Rüzgar oldum bir çiçeği yolmadım
Pınar oldum bir gönüle dolmadım
Yolcu oldum yol aradım bulmadım
Kuşumu göklere saldım ağladım

Deli gönül inledikçe sellerde
Göğsüme gam indi gözüme perde
Perişan kimsesiz gurbet ellerde
Şu garip halime yandım ağladım

Yağmur oldum günahları yıkadım
Rüzgar oldum duylmadı feryadım
Deli divaneye çıktı da adım
Her yürekten bir ah aldım ağladım

Yarabbim

Gezdim bu cihanın dört bir yanını
Bulamadım can’a bir can yarabbim
Kimse silmez gözlerimin yaşını
Akıp gider hasret hicran yarabbim

Bu hayat yolunda bir garip kuşum
Yetmiyor kalplere sevgi dokuşum
Giderim giderim bitmez yokuşum
Kalmadı dizimde derman yarabbim

Gamla geçip gitti seneler aylar
Umut vadisinde kurudu çaylar
Ok menzile ermez kırıldı yaylar
Medet mürvet sende aman yarabbim

İnsan çeşit çeşit, yer başka başka
Dünya bir hengame kemlik yarışta
İtibar kalmadı dostluğa aşka
Gitgide bozuldu zaman yarabbim

Yazbahar aylarım kışlara döndü
Sımsıcak duygular taşlara döndü
Can Nuri pınarım yaşlara döndü
Bi- çare halimiz yaman yarabbim

Medet Hey

Dermanım yok yaralarım sarmaya
Pirim hey, mürvet hey medet hey
Kalmadı takatım dosta varmaya
Gurbet hey, hasret hey, medet hey

Kahpe felek attı gurbet ellere
Aktı gözümyaşı döndü sellere
Arzuhalim kaldı gonca güllere
Yaram hey, karam hey, medet hey

Acılar nehrinde bir damla suyum
Pirim hey, medet hey, mürvet hey, medet
Ağlayı ağlayı kurudu kuyum
Mirim hey, gurbet hey, hasret hey, medet

Yunusca

Öyle çok sev, öyle yanki bu aşka
Herkeste seninle bir nebze yansın
Varsa gerçek eğer ölümden başka
Ölü dile gelsin sağlar utansın

Sanma uzaklarda gerçekler sakın
Sana şahdamarından daha yakın
Kalbine hakikat sırrını takın
Körler lamba yaksın seni arasın

Cahil kalan cehalete kul olur
İlim alan hakikate yol bulur
Herkesin ettiği bir gün sorulur
Çünkü bu dünyada sende insansın

Ne hain ol, ne de ihanet eyle
Doğru yolda ilim eyle fend eyle
Gönül bağın sevgi ile bend eyle
Düşmanların bile seni dost sansın

Pirim

Gönül aşka yandı bir daha yanmaz
İhanet yarası kapanmaz Pirim
Cefakar olmayan, vefakar olmaz
Çilenin kahrına dayanmaz Pirim

Biz aşkı hak bildik hakça yaşadık
Denizler deryalar ummanlar aştık
Bize taş atana gül bağışladık
Kin tutmak insana yakışmaz Pirim

Sular kavuşmazdı birlik olmazsa
İnsanda hoşgörü dirlik olmazsa
Yürek temiz olur kirlik olmazsa
Hakkın gerçeğine kavuşmaz Pirim


Üşürüm Anne

Hayat bir pınarmış çağlayamadım
Gülüp doya doya ağlayamadım
Yaram cerah cerah bağlayamadım
Sarmaz oldu kollar üşürüm anne

Kırıldı çanağım teller ses vermez
Boranlar olmazsa yeller ses vermez
Yaram derinlerde diller ses vermez
Sormaz oldu kullar üşürüm anne

Gurbet de çürüdü şu garip ömrüm
Ayrılık oduyla tutuştu gönlüm
Hep hasretlik çektim acılar gördüm
Varmaz oldu yollar üşürüm anne

Tanrım Yokluğunu Vermesin Anne

Dara düşsem sığındığım kucaksın
Kış ayında ısındığım ocaksın
Eylül güneşinden daha sıcaksın
Tanrım yokluğunu vermesin anne

Gözlerin üstümde bir sıcak yorgan
Bir içten gülüşün bin derde derman
Sana canlar feda ömürler kurban
Tanrım yokluğunu vermesin anne

Ulu çınarların kaddim dalısın
Hasret bağlarının solmaz alısın
Gönül kovanımın soylu balısın
Tanrım yokluğunu vermesin anne

İstemem acıyla boynun bükülsün
İstemem gözünde yaşlar dökülsün
Sen benim dünyamda solmayan gülsün
Tanrım yokluğunu vermesin anne

Bir gün ölür isen nasıl yaşarım
Şu yüce dağları nasıl aşarım
kollarımı açıp kime koşarım
Tanrım yokluğunu vermesin anne

Bulamadım can’a bir can yarabbim

Gezdim bu cihanın dört bir yanını
Bulamadım can’a bir can yarabbim
Kimse silmez gözlerimin yaşını
Akıp gider hasret hicran yarabbim

Bu hayat yolunda bir garip kuşum
Yetmiyor kalplere sevgi dokuşum
Giderim giderim bitmez yokuşum
Kalmadı dizimde derman yarabbim

Gamla geçip gitti seneler aylar
Umut vadisinde kurudu çaylar
Ok menzile ermez kırıldı yaylar
Medet mürvet sende aman yarabbim

İnsan çeşit çeşit, yer başka başka
Dünya bir hengame kemlik yarışta
İtibar kalmadı dostluğa aşka
Gitgide bozuldu zaman yarabbim

Yazbahar aylarım kışlara döndü
Sımsıcak duygular taşlara döndü
Can Nuri pınarım yaşlara döndü
Bi- çare halimiz yaman yarabbim


Aldım Ağladım

Yunus oldum aşkı ebed hak bildim
Ferhat oldum yüce dağları deldim
Bülbül oldum feryadımı dinledim
Gülün hayaline daldım ağladım

Yıldızdım geceye şiir okudum
Gönül gergefine sevgi dokudum
Üşüdükçe bir yüreğe sokuldum
Ayazda boranda kaldım ağladım

Rüzgar oldum bir çiçeği yolmadım
Pınar oldum bir gönüle dolmadım
Yolcu oldum yol aradım bulmadım
Kuşumu göklere saldım ağladım

Deli gönül inledikçe sellerde
Göğsüme gam indi gözüme perde
Perişan kimsesiz gurbet ellerde
Şu garip halime yandım ağladım

Yağmur oldum günahları yıkadım
Rüzgar oldum duylmadı feryadım
Deli divaneye çıktı da adım
Her yürekten bir ah aldım ağladım

Medet Ya Ali

ateşten gömlekmiş benim giydiğim
yaktıkça yakıyor medet ya Ali
gözyaşlarım sele döndü ne deyim
aktıkça akıyor medet ya Ali

dünyaya geleli hep acı gördüm
başıma olmadık belalar ördüm
ateşi aşk ile tutuştu gönlüm
yandıkça yanıyor medet ya Ali

mecnundur gezgini sahranın çölün
figandır çehresi dertli bülbülün
aşığı ağlatmak muradı gülün
kandıkça kanıyor medet ya Ali


Bulamadım

Dolaştım alemi ben şehir şehir
Eğleşip duracak yer bulamadım
Acılar devşirdim hep zıkkım- zehir
Deşilip kusacak yer bulamadım

Bazen bir kuş gibi uçtum vuruldum
Bazen umman oldum coştum duruldum
Gönlümün peşinden koştum yoruldum
Uğrunda ölecek yar bulamadım

Ufuktan ufuğa koştukça gemim
Ak düştü saçlara göründü kelim
Çile denizinde büküldü belim
Başımda esecek yel bulamadım

Gönül harmanımı yele verdiler
Ömür yorganımı sele serdiler
Sana bu dünyada yer yok dediler
Defolup gidecek yer bulamadım

Kim kime dum duma dönüyor devran
Mevran Ali olmuş Ali’ler Mervan
Yüklendi berhanem gidiyor kervan
Eğleşip duracak el bulamadım

Bir gonca gül idim açamaz oldum
Doludan yağmurdan kaçamaz oldum
Kırdılar kanadım uçamaz oldum
Göğsüme takacak per bulamadım

Sazlar ses vermiyor gönül telince
Irmaklar coşmuyor bahar yelince
Ne sözler ısıtır, ne hisler ince
Yanan yüreğime kar bulamadım

Yalancı dünyada mert yok dediler
Doğru açtır, yalan hep tok dediler
Helal yoktur, haram pek çok dediler
Yiğit meydanında er bulamadım

Sevgi üzre bin dergahım var benim

Ben ney sesi keman sesi istemem
gönül içre bin bir ahım var benim
her güzel Leyla’ya Leyla diyemem
yücelerden yüce şahım var benim

vicdanlar kirlenmiş kalp sevgisizse
namertler önünde mert eğilmişse
ne cami gerek bize ne de kilise
sevgi üzre bin dergahım var benim

Ağla gülüm ağlanacak gündeyiz

yürekten vurulduk kahır dağında
hazana uğradık gönül bağında
ayrı düştük gülüm güller çağında
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz

bir dağımız yokki çıkıp bakalım
pınar değiliz ki dosta akalım
hangi acımıza ağıt yakalım
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz

yaz ayında üstümüze kar düştü
gül ayında bağımıza har düştü
ele güller, bize ah-u zar düştü
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz

gamlar gelip sinemize oturdu
yaz ayında bağ bahçemiz kurudu
bizi gül dalında avcılar vurdu
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz

güller bağımızda açmıyor artık
kuşlar yuvasından uçmuyor artık
yıldızlar gülücük saçmıyor artık
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz

bir zamanlar tül nergizler içinde
mutlu idik mutlu hisler içinde
kaldık şimdi kara sisler içinde
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz

kırıldı tutmuyor yürek telleri
dinmez başımızda hasret yelleri
kimler siler gözümüzde selleri
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz

dertler ırmağında yorulduk işte
ihanet okuyla vurulduk işte
kendi içimizde kahrolduk işte
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz

gözyaşıyla sırılsıklam olmuşuz
duman duman göklere savrulmuşuz
yürek narında yanmış kavrulmuşuz
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz

Can Ozan başıma vaylar başıma
ahlar düştü toprağıma taşıma
kimler derman olur bu gözyaşıma
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz

Nuri CAN

Nuri Can
Kayıt Tarihi : 24.10.2002 04:41:00
Hikayesi:


Hasret Çiçeği isimli kitapcıktan 1977 Bir kısmıda sonradan eklendi

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Nuri Can