z - 5 - Karışık Şiirler (uyaklı)

Nuri Can
407

ŞİİR


97

TAKİPÇİ

z - 5 - Karışık Şiirler (uyaklı)

Karışık Şiirler (uyaklı) dosya 3

Kimi Bir Dikene Takılmış Gider

Nice dertli kullar gezer alemi
kimi bir kenara atılmış gider
kimi esir etmiş para zalimi
kimi beş paraya satılmış gider

hep başka başkadır yaşam izleri
kimisi bunalmış yaşlı gözleri
her kimi dinledim acı sözleri
kimi bir ateşe yakılmış gider

kimi darda kalmış canından bezgin
kimisi yol almış ilimden sezgin
kimi yalnız kalmış bir garip gezgin
kimi bir sürüye katılmış gider

kimi kaderine boynunu eğmiş
kimi isyan edip bayrağın çekmiş
kimi bir çiçeğe gönlünü vermiş
kimi bir dikene takılmış gider

kiminin yalanla geçer her demi
Can Nuri alemin doğru ademi
kimi huy edinmiş hakkı erdemi
kimi bir nefsine kapılmış gider

Savcı para, polis para, cop para

Zengine elpençe duran durana
Sevgi para, saygı para, dost para
Yoksula tekmeyi vuran vurana
Savcı para, polis para, cop para

Kimine ak, kimine siyah olmuş
Kimini öldüren tür silah olmuş
Zenginin taptığı bir ilah olmuş
Tanrı para, iman para, din para

Tanrım bilmemki bu nasıl zaman
Zalimler vermiyor mazluma aman
Her dağın ardı bir kara duman
Güneş para, yaşam para, düş para

Gerçeğin üstüne karanlık çökmüş
Aslanlar kediye boynunu bükmüş
Yoksul bu dünyada çekmişde çekmiş
Derman para, deva para, dert para

Onu yapan biziz, ona tapan biziz
Alıp başımıza buyruk yapan biziz
Uğruna doğruluktan sapan biziz
Çirkef para, lanet para, kir para

Kardeşi kardeşe düşman eden o
Kimi doğduğuna pişman eden o
Haramzadeleri şisman eden o
Dünya para, ahret para, yer para

Can Nuri’yim sitem eder mehtine
Lanet okur kadir kıymet fendine
Kimisi kul olmuş düşmüş derdine
Vicdan para, akıl para, hak para

Kalbini Dinle

Sevgi denizinden sevda nehrine
Dalmak ister isen kalbini dinle
Hayal ülkesinden gönül şehrine
Bakmak ister isen kalbini dinle

Yüce dağ başının sisi dumanı
Sarınca geçilmez derya ummanı
Kendi benliğinin hanı sultanı
Olmak ister isen kalbini dinle

Alemde nesnenin her zerresini
Rüzgarda ürperen gül nefesini
Hakkın kantarında vicdan sesini
Duymak ister isen kalbini dinle

Camlarda damlanın son akışını
Yüreğe işlenen aşk nakışını
Yaralı cerenin kor bakışını
Yanmak ister isen kalbini dinle

Can Nuri görmezsen hakkı gerçeği
Derilmez baharın gülü çiçeği
Gönül sofrasında aşkı sevgiyi
Bulmak ister isen kalbini dinle


Gel Benim Kalbimde Ağla Ey Çocuk

Gömleğin yamalı benizin uçuk
Söyle nerelere böyle yolculuk
Bir kuş gibi garip, gül gibi soluk
Gel benim kalbimde ağla ey çocuk

Yaslanıp göğsüme kalbimi dinle
İstersen ağlayıp kalbimle inle
Boynunu büküp de garip halinle
Gel benim kalbimde ağla ey çocuk

Sanmaki sarsacak bu boran tipi
Acılar derindir görünmez dibi
Ürperip titreyip bir yaprak gibi
Gel benim kalbimde ağla ey çocuk

Geçilir mevsimler geçilir dayan
Umutlar yeşerir gelir bir zaman
Dağılır bulutlar dağılır duman
Gel benim kalbimde ağla ey çocuk


Kan Çiçek Açtı

Şu gurbet ellerde garipçe boynum
büküldüğü yerde gam çiçek açtı
vurduğun hançerle kanıyor kalbim
döküldüğü yerde kan çiçek açtı

yağmurum yağmıyor hayat gam çölü
sustu şu gönlümün garip bülbülü
tomurcuk çiçekti sevdamın gülü
söküldüğü yerde kan çiçek açtı
,
ne gönülde huzur ne gözde uyku
cigere saplandı ihanet oku
uzaktan uzağa bir sisli korku
büründüğü yerde tan çiçek açtı

gözlerim yıkılmış bir şehir şimdi
sözlerim yakılmış bir şiir şimdi
hayat ki kurumuş bir nehir şimdi
süzüldüğü yerde can çiçek açtı

hayal darmadağın, ümitler kırık
boğazımda düğüm düğüm hıçkırık
ey gönül gidenler dönmüyor artık
görüldüğü yerde gam çiçek açtı

azgın seller duruldu gün yoruldu
hasret ateş oldu bahçe kavruldu
yaprak yaprak sokaklara savruldu
süründüğü yerde sam çiçek açtı

yalancı dünyada bir garip kuldum
gönül defterinde sevda okudum
yürekten yureğe sevgi dokudum
örüldüğü yerde zan çiçek açtı

Can Nuri gün güne bir başka yandım
Kerem'in ahını şimdi anladım
Aslı’yı kendime yar imiş sandım.
sürüldüğü yerde gam çiçek açtı

Elimi Attığım Gül Diken Oldu

gözyaşıyla büyüttüğüm bahçemde
elimi attığım gül diken oldu
geceler boyunca gönül hanemde
sarılıp yattığım bel diken oldu

başımı koyduğum toprak misali
benzeri olmayan bir aşk misali
bir sevda gülüydü yaprak misali
tutunup kaldığım dal diken oldu

kırıldı tutmuyor kolum kanadım
kara topraklara yazıldı adım
duyulmuyor yürek yakan feryâdım
sazımda inleyen tel diken oldu

ümit dedikleri kupkuru daldı
ne bir candan seven, ne bir dost kaldı
en güvendiğim dağlara kar yağdı
bağrımı açtığım yel diken oldu

alem güler oynar, ben hep gamdayım
garip bülbü gibi, ah-u zardayım
dardayım hey deli gönül dardayım.
derdimi döktüğüm dil diken oldu

yüreğim, sevdiğim, dilim dediğim
gözlerim, ayağım, elim dediğim...
her gün bir huzurla gidip geldiğim
yükümü yıktığım yol diken oldu

iyi günde dostum, ahpabım çoktu
dar günde hiç kimse yanımda yoktu
yüreğe saplanan bıçaktı, oktu
dost diye tuttuğum el diken oldu

ömrümden bir asır çaldı çalanlar
gönlümden bin parça aldı alanlar
beni dertten derde saldı salanlar
acıma kattığım bal diken oldu

acılar kederler hep beni buldu
bal diye yediğim aşlar zehroldu
yemyeşil ağaçlar saçını yoldu
başıma sardığım tül diken oldu

Can Nuri dertlerden bıktım yoruldum
deli çaylar gibi aktım duruldum
bulanıp, başımı taşlara vurdum
acımı yuduğum sel diken oldu

Önünde Kadehler Zehir Olunca

Esmezse gönlünde sevda rüzgarı
Erimez dağların erimez karı
Neylersin dünyada vefasız yari
Yaz bahar ayların kışa dönünce

Çaresiz dertlere düşsen ne çıkar
Yenilip hayata küssen ne çıkar
Kahredip dünyaya içsen ne çıkar
Önünde kadehler zehir olunca

Şeyda bülbül için gül naza gelir
Seven yüreklere aşk ceza gelir
Sineni yakmaya nar eza gelir
Gönlünde umudun yenik düşünce

Bana Yas Kaldı

Yalancı dünyada bir gün gülmedim
gözlerimde boran boran yaş kaldı
gelen geçen vurdu dalıma benim
yüreğimde yığın yığın taş kaldı

bir seven olmadı candan seveyim
bir bağım olmadı gülüm dereyim
karlı dağlar yol vermedi gideyim
önüm arkam dört mevsimim kış kaldı

kırıldı çanağı gülden sazımın
çekilmez cefası gönül nazımın
hükmüne baş eğdim alın yazımın
ele düğün bayram bana yas kaldı

dağ demedin, taş demedin yürüdüm
duman oldum karlı dağlar bürüdüm
kaderimi peşim sıra sürüdüm
ne giyecek çul ne yiyecek aş kaldı

yolcu incitmedim yol incitmedim
çiçek koparmadım dal incitmedim
bir gönül kırmadım kul incitmedim
Can Nuri’ye bir belalı baş kaldı

Ağla gülüm ağlanacak gündeyiz

yürekten vurulduk kahır dağında
hazana uğradık gönül bağında
ayrı düştük gülüm güller çağında
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz

bir dağımız yokki çıkıp bakalım
pınar değiliz ki dosta akalım
hangi acımıza ağıt yakalım
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz

yaz ayında üstümüze kar düştü
gül ayında bağımıza har düştü
ele güller, bize ah-u zar düştü
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz

gamlar gelip sinemize oturdu
yaz ayında bağ bahçemiz kurudu
bizi gül dalında avcılar vurdu
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz

güller bağımızda açmıyor artık
kuşlar yuvasından uçmuyor artık
yıldızlar gülücük saçmıyor artık
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz

bir zamanlar tül nergizler içinde
mutlu idik mutlu hisler içinde
kaldık şimdi kara sisler içinde
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz

kırıldı tutmuyor yürek telleri
dinmez başımızda hasret yelleri
kimler siler gözümüzde selleri
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz

dertler ırmağında yorulduk işte
ihanet okuyla vurulduk işte
kendi içimizde kahrolduk işte
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz

gözyaşıyla sırılsıklam olmuşuz
duman duman göklere savrulmuşuz
yürek narında yanmış kavrulmuşuz
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz

Can Nuri başıma vaylar başıma
ahlar düştü toprağıma taşıma
kimler derman olur bu gözyaşıma
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz


Dünya

Sen bir hansın dünya, ben bir yolcuyum
Ne bir durak verdin, ne de yer verdin
Yüküm keder dolu, ben dert doluyum
Ne bir kanat verdin, ne de per verdin

Dost olmak istedim düşmanlık güttün
Doğrulmak istedim belimi büktün
Mevsimi gelmeden yaprağım döktün
Dolu hazan verdin, dolu har verdin

Kul eyledin kullarına ezdirdin
Yoksul edip diyar diyar gezdirdin
Genç yaşımda tatlı candan bezdirdin
Garip bülbül gibi ahu zar verdin

Kapanmadan yaram yeniden deştin
Yel oldun üstüme estin de estin
Tipiyle boranla yolumu kestin
Dolu yağmur verdin, bir de kar verdin

Yoksulun alnında karası oldum
Yürekte kapanmaz yarası oldum
Yurdumun değersiz parası oldum
Ne bir payım verdin, ne de kar verdin

Ne aldımsa dünya senden güç aldım
Ele neler verdin bense hiç aldın
Ev bark kurmaya şimdi geç kaldım
Ne bir murat verdin, ne de yar verdin

Ben bir yana döndüm, sende bir yana
Sebepsin gözümde akan hicrana
Bir kendi halinde bu Nuri Can’a
Bitmez acı verdin, bir de ar verdin

Yalancı Olmuş

Bu ben miyim dünya aynalardaki
Bak gözlerim bana yabancı olmuş
Bütün sevenlerim el olmuş sanki
Dostlarımın hepsi yalancı olmuş

Yürürüm üzgünce gözümde yaşlar
Bakarım dört yanda el beni taşlar
Beyhude sızlanış bu yalvarışlar
Doğruyu söylemek bir sancı olmuş

Ne merhamet kalmış, ne kalpte sevgi
Bozulmuş dünyanın düzen ahengi
Güçlüler güçsüze vermişler cengi
Baş kaldırmış herkes isyancı olmuş

Nereden bakarsan kanlı topraklar
Ne yöne kaçarsan dolu duraklar
Viçdansız yüreği hangi su paklar
Namuslu yaşamak çok acı olmuş

İnsanlar bir garip, bir hain dünya
Yaşamak işkence korkulu rüya
Her köşe başı kin, her sokak riya
İhanet vefanın baştacı olmuş

Bağrım Üstüne

Küstü garip gönlüm sensiz günlere
Bir hüzün üşüştü bağrım üstüne
Bülbül figan eder yaslı güllere
Dolu yağmur düştü bağım üstüne

Türküler en ince yanımdı benim
Hasretle yandığım ahımdı benim
Ümidim sevdiğim canımdı benim
Firgate dönüştü çağrım üstüne

Bir hazan yelidir içimde acım
Sevinçler ümitler oldu yabancım
Kayboldu önümde düzüm yamacım
Kara duman çöktü dağım üstüne

İçimde duygular bahar bahardı
Herkese yetecek bir sevda vardı
Vefasız yağmurlar başıma yağdı
Ağrılar depreşti ağrım üstüne

Yaz bahar aylarım kışlara döndü
Sımsıcak duygular taşlara döndü
Yaralı ırmağım yaşlara döndü
Kahırlar yüklendi kahrım üstüne


Ömrüm Elveda
-Türkü-
Bir hayat yoluydu gelip geçtiğim
Pınarından kana kana içtiğim
Her bahçede türlü çiçek seçtiğim
(Elveda ey dünya, ömrüm elveda)
deli sevdam deli sevdam
hangi güle seni soram

Arzular taşıdım bahar safında
Umutlar kuşandım şiir tadında
Sevdalar yaşadım gönül katında
(Elveda ey dünya, ömrüm elveda)
deli sevdam deli sevdam
hangi yele seni soram

Bazen sevgi dolu bakışım oldu
Gökte yağmur gibi akışım oldu
Bir güle kalbimi yakışım oldu
(Elveda ey dünya, ömrüm elveda)
deli sevdam deli sevdam
hangi tele seni soram

Bazen sevindiğim güldüğüm oldu
Pervaneler gibi döndüğüm oldu
Bazen üzüldüğüm öldüğüm oldu
(Elveda ey dünya, ömrüm elveda)
deli sevdam deli sevdam
hangi ele seni soram

Akma Pınar

Doldur pınar doldur kırık tasımı
Kaldır yüreğimde kara yasımı
Seni böyle eden aşk yarasımı
Akma pınar akma bir yol ara ver
Götür isyanımı mor dağlara ver

Gurbeten gelmişim yolum çok uzak
Özlemler getirdim bak kucak kucak
Garip feryadımı kimler duyacak
Akma pınar akma küsmesin seher
Yüreğim yanıyor bir yudum su ver

Hani bir zamanlar bir çocuk vardı
Dalıp akışına düşler kurardı
Mevsimler değişti hazanlar sardı
Akma pınar akma dağlar dumandır
Çok hasretlik çektim halim yamandır

Geldi yaz ayları durulmaz mısın?
Gece gündüz akar yorulmaz mısın?
Bir ahu gözlüye vurulmaz mısın?
Akma pınar akma kurbanın olam
Yolunun üstüne duranın olam

Mestanın olayım döndür ey pınar
Yüreğim yanıyor söndür ey pınar
Can Nuri'yi burda öldür ey pınar
Akma pınar akma mestanın olam
Türküler şarkılar destanın olam


Sırtımda Vurmadık Yer Bırakmadı

Ömür gelip geçti bir günmüş gibi
gençlikten bir damla eser kalmadı
ümitler içimde hep sönmüş gibi
gülen gözlerimde hiç fer kalmadı

Zaman çizgi çizgi alnımı ördü
mutluluk diledim yüzünü döndü
ince kamçısıyla kalbimi dövdü
sırtımda vurmadık yer bırakmadı

ne aldımsa ben zamandan güç aldım
ele neler verdi bense hiç aldım
sevinip gülmeye şimdi geç kaldım
akıl baştan gitti ser bırakmadı

el vurma yarama bırak kanasın
içimde yılların hüznü kalmasın
ağlarsa bu gönül hep ağlasın
kalbimde gülmeye bir yer kalmadı

Boyalı Vicdan

Dünya geniş olur kahpeye puşta
Doğruları yedi köyden kovarlar
Namertlerin suyu gider yokuşta
Mert olanı kara selde boğarlar

İyiye kapanır hanlar kapılar
Kötüye açılır şanlar tapılar
Yoksula yıkılır bütün yapılar
Vicdanı renkten renge boyarlar

Alemde kahpenin forsu söküyor
Mazlumlar zalime boyun büküyor
Fakirin doğru duvarı çöküyor
Zenginin harcına taş koyarlar

İlik ilik sömürür milleti kene
Dur diyen olmuyor böyle düzene
Rüşvetler torpiller bütün zengine
Fakiri don gömlek soyarlar

Can Nuri’yim haine ver veriştir
Diren bu düzeni artık değiştir
Şimdilik zenginin işi iştir
Yoksulun ortada gözün oyarlar


Yaz Gelip Geçti

Bana bu gün gerek dünü neyleyim
Üstüme doğmayan günü neyleyim
Tükenmiş ömrüme ünü neyleyim
Baharı beklerken yaz gelip geçti

Bir sevgi aradım bir gönül faslı
Her kerem ben oldum, her giden aslı
Türküler derledim kederli yaslı
Elimde bir kırık saz gelip geçti

Avrupa Afrika Asya dolaştım
Denizler deryalar ummanlar aştım
Ölüm denen son sınıra ulaştım
Bir ömre bir sevda az gelip geçti


Yüreğim

Zaman ile yarışırken koşarken
Bir başına kalıverdin yüreğim
Hayat bahçesine güller taşırken
Hazanlarla soluverdin yüreğim

Ufuktan ufuğa koşarken gemim
Hayal denizinde kaybolan benim
Sevda iksiriyle geçerken demim
Çıkmazlara dalıverdin yüreğim

Gam yelleri elden ele savurdu
Yaz ayında bağım bahçem kurudu
Türkü türkü hasret ile kavurdu
Ateşlerle doluverdin yüreğim

Bu dünyayı hep tozpembe sanarken
Bir çiçek ezilse içten kanarken
Hep dostluğu hep vefayı ararken
İhanetler buluverdin yüreğim

Son Eylül

Bu son çırpınış ey ömrüm, son uçuş
Kalbim sanki kanadı kırık bir kuş
Keder zincirleri sarmış boynumu
Ne bir çaresi var, ne de kurtuluş

Kalbim çırpındıkça uçurumlarda
Pınarlar sızıyor gözuclarımda
İpekten düşümü yırttı rüzgarlar
Ölüm bayrak açtı gökburçlarımda

Ey kızıl akşamın alevden gülü
Ey kırgın kalbimin suskun bülbülü
Hasret ateşleri düştü içime
Anladım ömrümün bu son eylülü

Bir zamanlar bende sevildim sevdim
Bende gümüş renkli düşlerden geçtim
Son mutluluk izleride silindi
Bütün anılara bir kefen biçtim


Gün Olur

Gün olur kapanıp dört duvarına
Hıçkıra hıçkıra ağlarsın bazen
Gün olur katılıp dert kervanına
Kötü kaderine yanarsın bazen

Bakarsın dostların vefasız olmuş
Elemler çileler hep seni bulmuş
Dünyanın acısı kalbine dolmuş
Dününü bu güne bağlarsın bazen

Seversin goncayı bülbüller ile
Bükersin boynunu al güller ile
Unutup adını yad eller ile
Geçmiş yıllarını ararsın bazen

Gün olur hayata isyan edersin
Meyhane derthane içer gezersin
Sevgiye şefkate hasret gidersin
Dost için bağrını dağlarsın bazen

Türküler söylersin hep inleyerek
Kalbinin telinde ah dinleyerek
Bazen ne yaptığını bilmeyerek
Coşup ırmak ırmak çağlarsın bazen

Sılanı gözünde yol eder gurbet
Dert ile mihneti bol eder gurbet
Gönlünü hasrete kul eder gurbet
Oturup kenarda ağlarsın bazen

Gam ile yoğrulur emelin özün
Yaş ile doldurur temelin gözün
Yalvarsan yakarsan geçmezki sözün
Gözyaşın herkesten saklarsın bazen

Dert bir yana çeker sen bir yana
Bakmaz kimse gönlündeki hicrana
Duman duman çöker garip dünyana
Karadan beyazı aklarsın bazen

Bir gülüm bağıma tez hazan düştü

Bir gülüm bağıma tez hazan düştü
Şimdi bir tenhada susarım dağlar
Talihsiz başıma dertler üşüştü
Acımı bağrıma yazarım dağlar

Ömrümce bir aşkın sonsuz izinde
Yürüdüm kalmadı derman dizimde
Yalancı dünyanın gam denizinde
Yüzme bilmeyenim batarım dağlar

Gönül kervanımı felek heyledi
Varıp bir sahrayı mekan eyledi
Gör ki aşk denilen cana neyledi
Şimdi bir köşede yatarım dağlar

Anladım dünyanın kahrı bitmezmiş
Yaralı yürekte sevda gitmezmiş
Sanki benim derdim bana yetmezmiş
Derdime dert alır katarım dağlar

Dertlerin içinde sıralı kaldım
Yaralar içinde yaralı kaldım
Can Nuri’yim bahtı karalı kaldım
Kalmadı tesellim tutarım dağlar

Gönülname

Bazen dostluk için yarış olursun
Dünyaya sevgiler sunarsın gönül
Bazen ak güvercin barış olursun
Bir defne dalına konarsın gönül

Bazen güller gibi güler geçersin
Güzeller içinde güzel seçersin
Sevda zehir olsa alıp içersin
bağrını aşk ile dağlarsın gönül

Bazen sevgi dolu bakış olursun
İnce duygulara nakış olursun
Nice özlemlere yakış olursun
Yaranı nar ile bağlarsın gönül

Bazen gökyüzünde mavi bir boncuk
Bazen gül dalında nazlı tomurcuk
Bazen gözü yaşlı bir öksüz çocuk
Acını kalbinde saklarsın gönül

Bazen dostluk için pazar olursun
Nazlı güzellere nazar olursun
Gurbet de sahipsiz mezar olursun
Yalnız ölenlere ağlarsın gönül

Bazen özlemlere ocak olursun
Öksüze garibe kucak olursun
Merhamet dağıtan sıcak olursun
Bazen nehir olur akarsın gönül

Ne Deyim

O eski türküler söylenmez oldu
dillerde yas tutmuş güle ne deyim
neylesek gönüller eylenmez oldu
sazlarda pas tutmuş tele ne deyim

Birer hayal olmuş o hatıralar
Dillerde düşmeyen içli şarkılar
Yakıp yandırımıyor artık sevdalar
Keremden savrulmuş küle ne deyim

Hazana vermişler gönül bağını
Yollara dökmüşler gül yaprağını
kimseler duymuyor ağladığını
Gözlerde buz tutmuş sele ne deyim

Sevdalar o eski çağlarda kaldı
Ceylanı salınan dağlarda kaldı
Çiçekler al yaşil bağlarda kaldı
Yüreği kavrulmuş çöle ne deyim

Dünya bir hengame kemlik yarışta
Kalmamış itibar dostluğa aşka
İnsan çeşit çeşit us başka başka
Maddeye kul olmuş köle ne deyim

Can Nuri o eski çağları arar
Canlanır gözünde tüm hatıralar
Dallarda her mevsim bir yaprak ağlar
Bahçeler tarumar yele ne deyim


Hayat bahçesinde bir güldü kalbim

Hayat bahçesinde bir güldü kalbim
Koklayıp yerlere attılar tanrım
Tutku lehçesinde bülbüldü kalbim
Susturup aşk ile yaktılar tanrım

Kar yağan dağların rüzgarıydım ben
Al yeşil bağların gülzarıydım ben
Sevincin umudun özvarıydım ben
Bir kıymet bilmeze sattılar tanrım

Gün olur dağlara koku saçardım
Gün olur bağlara güller açardım
Özgürlüğüm için konup uçardım
Vurup kanadımı kırdılar tanrım
Alıp bir sürüye kattılar tanrım

Bir zaman bahçeler yazdı bahardı
Ne bülbül ah eder, ne gül ağlardı
Yaprağıma ayaz vurdu kar yağdı
Kalbimi sonsuza yaktılar tanrım

Pınar olup seller ile çağlardım
Çınar olup yeller ile ağlardım
Umudumu gül dalına bağlardım
Koparıp dikene taktılar tanrım

Kapanmaz yürekte sevda yarası
CAN Nuri silinmez alın karası
Ah bu dünya zalimlerin dünyası
Dünyamı başıma yıktılar tanrım


Anlamaz Oldu

Dünyanın kahrından bıktım yoruldum
deli çaylar gibi aktım duruldum
bulanıp başımı taşlara vurdum
halimi kimseler anlamaz oldu

günler gelip geçer ben hep gamdayım
eller güler oynar ben hep dardayım
dertli bülbül gibi ah u zardayım
dilimi kimseler anlamaz oldu

Kapılmışım yağmurlara taşkına
vefasız dünyada döndüm şaşkına
sor şu halimi bir allah aşkına
halimi kimseler anlamaz oldu

gündüz hayalimde gece düşümde
bir ateştir düştü yanar içimde
çektiğim acılar türlü biçimde
halimi kimseler anlamaz oldu

Deli gönül inil inil inliyor
Ne uslanır nede söz dinliyor
Ben bir Can Ozanım kimse bilmiyor
dilimi kimseler anlamaz oldu

Ne yazar hazanla solduktan sonra

Bahar gelse bile ne fark ederki
her günüm bir çile olduktan sonra
güler mi bir daha bu gönül sanki
bir ömür kahırla dolduktan sonra

hep hayaller hülyalar beklense de
her güne yeni umutlar eklense de
dallarda yapraklar çiçeklense de
ne yazar hazanla solduktan sonra

bağrımıza bastığımız taş iken
dudak gülmüş ne yazar gözler yaş iken
bahar gelmiş ne yazar ömür kış iken
gönlümüz ayazda donduktan sonar

bülbül ki gül için eyler intizar
aşk için gönlünü eylemiş mezar
kader yüze gülse artık ne yazar
kurumuş bir dala konduktan sonra

gönlüme yazılı bu aşk-ı çile
bunun için gezerim dilden dile
yüzbin tabib gelse yine nafile
ah edip belayı bulduktan sonra

sahte dostluklara takıldı gönlüm
Can Ozan dünyada hep cefa gördüm
sonunda bahtiyar olsa da ömrüm
ne yazar saçımı yolduktan sonra

Yaz ayında gazel döktü bağlarım

Hazan yaprakları çok erken düştü
bir hışımla esip geçti rüzgarım
şu garip başıma dertler üşüştü
ah etmekle geçip gitti baharım

Gençliğimin kıymetini bilmedim
ne uslandım ne dost sözü dinledim
ömür gelip geçti bir gün gülmedim
sular gibi akar akar çağlarım

Dağ demedim, taş demedim, yürüdüm
duman oldum karlı dağlar bürüdüm
dertlerimi peşim sıra sürüdüm
yağmur ile yağar yağar ağlarım

gelen vurdu bana her geçen vurdu
ne huzur kaldı serde, ne gözde uyku
yüreğe saplandı ihanet oku
hançer vurup şu sinemi dağlarım

acılar kederler hep beni buldu
bal diye yediğim aşlar zehroldu
yemyeşil ağaçlar saçını yoldu
yaz ayında gazel döktü bağlarım

Kime Anlatayım Derdimi

Bulut olup ağdığımı bilmezsen
Yağmur ile yağdığımı bilmezsen
Kerem gibi yandığımı bilmezsen
Ya ben kime anlatayım derdimi

Sevgiyle süzülen bakış değilse
Toprağa işlenen nakış değilse
Yüreği pişiren yakış değilse
Ya ben kime ah yanayım derdimi

Dünyada sevdiğim var diyemezsem
Başıma yağdığın kar diyemezsem
Üşüdü yüreğim sar diyemezsem
Ya ben nice yalvarayım derdimi

Kaşlar karasında gözle vurursun
Yürek yarasında közle vurursun
Dudak arasında sözle vurursun
Söyle nasıl anlatayım derdimi

Katre idim deryalara karıştım
Boran oldum rüzgar ile yarıştım
Kader ile gah darıldım barıştım
Daha nice ağlayayım derdimi

Can Nuri'yim gece gündüz andığım
Mecnun olup gahi leyla sandığım
Aşkın çöllerinde yanıp kaldığım
Ey ben nice yalvarayım derdimi


Dertli halim bilmez eller merhaba

her sabah dağlarda şafak sökünce
başıma dolanan yeller merhaba
yapraklar sararıp gazel dökünce
goncalar besleyen güller merhaba

erirken dağlarda hayatın karı
neyleyim geciken yazı baharı
içimde yapraklar hep sarı sarı
dertli halim bilmez eller merhaba

kaç yıl oldu diyar diyar gezerim
hasretimi şu sineme dizerim
vur sazın teline vur be hemşerim
türküler yas tutsun teller merhaba

ne yazar yaşamışım ha ölmüşüm
ayinsiz törensizce gömülmüşüm
düşmanımı dost belleyen körmüşüm
halimi sormayan diller merhaba

Can Nuriy’im susturdum dillerimi
savurdum yellere hayallerimi
kuruttum hazanda al güllerimi
inleyip bulanan seller merhaba


Senin gözlerinde bahar yeşili

senin gözlerinde bahar yeşili
benim üzerime karlar düşüyor
senin hayallerin yazdır bahardır
benim yüreğimde dağlar üşüyor

senin hayalinde en güzel yerler
benim dudağımda yağmursuz çöller
senin hayatında sümbüller güller
benim bağlarıma hazan düşüyor

ahımdır sazlarda inleyen teller
bu ağlayan gözler, titreyen eller
senin hayalinde en güzel yerler
benim yüreğimde dağlar göçüyor

bir fırtına misali ruhuma daldın
ok gibi bağrıma saplanıp kaldın
en güzel neonlara yazılır adın
dünya alem önünde diz çöküyor

Dağlarda rüzigar ağlar benimle

bülbülün gözyaşı düştü sineme
bağlarda gülizar ağlar benimle
kalbimin feryadı döndü depreme
dağlarda rüzigar ağlar benimle

bahçede çiçeğim yaprağın döktü
dalımda ümitler boynunu büktü
kalbime hasretin dumanı çöktü
yollarda ahu zar ağlar benimle

derin boşluklarda kaybolup gittim
gelgitler içinde eriyip bittim
bütün umutları elimle ittim
baharda nazlıyar ağlar benimle

uçan kuşlar beni burdan almadı
artık sığınacak bir yer kalmadı
her gece bir başka içim kanadı
yastıkta sızılar ağlar benimle

Hasretle andığım her anı gönlümde feryat eder

Kalmadı eski günlerden ne bir eser, ne de bir iz
bir yanım yaralı, bir yanım öksüz, gönlüm kimsesiz

her akşam çekilir kalırım odama ümidi kırık
boğazımda düğüm düğüm olur kilitlenir hıçkırık

her gece böyle suskun, böyle efkarlı, böyle derbeder
hasretle andığım her anı gönlümde feryat eder

bir efkâr basar gönlümü duman duman olur başım
deprem olur yüreğimde akmaz bir damla gözyaşım

hasret, gurbet, çile, dert derken, sırılsıklam olmuşum
ateş, alev, kor derken, acıyla yanmışım, kavrulmuşum

ne bir selam gelir artık, ne de bir gelen var uzaklardan
kurtulmak imkansız ey gönül düştüğümüz tuzaklardan


Gözler feryat eder gönül ah eyler

Geceler geceler uzun geceler
gurbet kurşun olup bağrımı deler
kapanıp kalırım dört duvarıma
hasret feryat eder gönül ah eyler

ne gemiler durur limanlarıma
ne dalgalar vurur kıyılarıma
bir ümit yoklarım yarınlarıma
deniz feryat eder gönül ah eyler

ardım tipi boran, önüm fırtına
bir hasret yüküydü vurdum sırtıma
kara talih çıktı kara bahtıma
gözler feryat eder gönül ah eyler

yalancı dünyada bir garip kaldım
yüzmeyi bilmeden ummana daldım
Can Nuri kuşumu göklere saldım
Kanat feryat eder gönül ah eyler

Nuri Can
www.nuricann.com

Nuri Can
Kayıt Tarihi : 24.10.2002 04:26:00
Hikayesi:


Hasret çiçeği isimli Kitapçıktan aktarma 1977

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Nuri Can