Karışık Şiirler (uyaklı) dosya 3
Kimi Bir Dikene Takılmış Gider
Nice dertli kullar gezer alemi
kimi bir kenara atılmış gider
kimi esir etmiş para zalimi
kimi beş paraya satılmış gider
hep başka başkadır yaşam izleri
kimisi bunalmış yaşlı gözleri
her kimi dinledim acı sözleri
kimi bir ateşe yakılmış gider
kimi darda kalmış canından bezgin
kimisi yol almış ilimden sezgin
kimi yalnız kalmış bir garip gezgin
kimi bir sürüye katılmış gider
kimi kaderine boynunu eğmiş
kimi isyan edip bayrağın çekmiş
kimi bir çiçeğe gönlünü vermiş
kimi bir dikene takılmış gider
kiminin yalanla geçer her demi
Can Nuri alemin doğru ademi
kimi huy edinmiş hakkı erdemi
kimi bir nefsine kapılmış gider
Savcı para, polis para, cop para
Zengine elpençe duran durana
Sevgi para, saygı para, dost para
Yoksula tekmeyi vuran vurana
Savcı para, polis para, cop para
Kimine ak, kimine siyah olmuş
Kimini öldüren tür silah olmuş
Zenginin taptığı bir ilah olmuş
Tanrı para, iman para, din para
Tanrım bilmemki bu nasıl zaman
Zalimler vermiyor mazluma aman
Her dağın ardı bir kara duman
Güneş para, yaşam para, düş para
Gerçeğin üstüne karanlık çökmüş
Aslanlar kediye boynunu bükmüş
Yoksul bu dünyada çekmişde çekmiş
Derman para, deva para, dert para
Onu yapan biziz, ona tapan biziz
Alıp başımıza buyruk yapan biziz
Uğruna doğruluktan sapan biziz
Çirkef para, lanet para, kir para
Kardeşi kardeşe düşman eden o
Kimi doğduğuna pişman eden o
Haramzadeleri şisman eden o
Dünya para, ahret para, yer para
Can Nuri’yim sitem eder mehtine
Lanet okur kadir kıymet fendine
Kimisi kul olmuş düşmüş derdine
Vicdan para, akıl para, hak para
Kalbini Dinle
Sevgi denizinden sevda nehrine
Dalmak ister isen kalbini dinle
Hayal ülkesinden gönül şehrine
Bakmak ister isen kalbini dinle
Yüce dağ başının sisi dumanı
Sarınca geçilmez derya ummanı
Kendi benliğinin hanı sultanı
Olmak ister isen kalbini dinle
Alemde nesnenin her zerresini
Rüzgarda ürperen gül nefesini
Hakkın kantarında vicdan sesini
Duymak ister isen kalbini dinle
Camlarda damlanın son akışını
Yüreğe işlenen aşk nakışını
Yaralı cerenin kor bakışını
Yanmak ister isen kalbini dinle
Can Nuri görmezsen hakkı gerçeği
Derilmez baharın gülü çiçeği
Gönül sofrasında aşkı sevgiyi
Bulmak ister isen kalbini dinle
Gel Benim Kalbimde Ağla Ey Çocuk
Gömleğin yamalı benizin uçuk
Söyle nerelere böyle yolculuk
Bir kuş gibi garip, gül gibi soluk
Gel benim kalbimde ağla ey çocuk
Yaslanıp göğsüme kalbimi dinle
İstersen ağlayıp kalbimle inle
Boynunu büküp de garip halinle
Gel benim kalbimde ağla ey çocuk
Sanmaki sarsacak bu boran tipi
Acılar derindir görünmez dibi
Ürperip titreyip bir yaprak gibi
Gel benim kalbimde ağla ey çocuk
Geçilir mevsimler geçilir dayan
Umutlar yeşerir gelir bir zaman
Dağılır bulutlar dağılır duman
Gel benim kalbimde ağla ey çocuk
Kan Çiçek Açtı
Şu gurbet ellerde garipçe boynum
büküldüğü yerde gam çiçek açtı
vurduğun hançerle kanıyor kalbim
döküldüğü yerde kan çiçek açtı
yağmurum yağmıyor hayat gam çölü
sustu şu gönlümün garip bülbülü
tomurcuk çiçekti sevdamın gülü
söküldüğü yerde kan çiçek açtı
,
ne gönülde huzur ne gözde uyku
cigere saplandı ihanet oku
uzaktan uzağa bir sisli korku
büründüğü yerde tan çiçek açtı
gözlerim yıkılmış bir şehir şimdi
sözlerim yakılmış bir şiir şimdi
hayat ki kurumuş bir nehir şimdi
süzüldüğü yerde can çiçek açtı
hayal darmadağın, ümitler kırık
boğazımda düğüm düğüm hıçkırık
ey gönül gidenler dönmüyor artık
görüldüğü yerde gam çiçek açtı
azgın seller duruldu gün yoruldu
hasret ateş oldu bahçe kavruldu
yaprak yaprak sokaklara savruldu
süründüğü yerde sam çiçek açtı
yalancı dünyada bir garip kuldum
gönül defterinde sevda okudum
yürekten yureğe sevgi dokudum
örüldüğü yerde zan çiçek açtı
Can Nuri gün güne bir başka yandım
Kerem'in ahını şimdi anladım
Aslı’yı kendime yar imiş sandım.
sürüldüğü yerde gam çiçek açtı
Elimi Attığım Gül Diken Oldu
gözyaşıyla büyüttüğüm bahçemde
elimi attığım gül diken oldu
geceler boyunca gönül hanemde
sarılıp yattığım bel diken oldu
başımı koyduğum toprak misali
benzeri olmayan bir aşk misali
bir sevda gülüydü yaprak misali
tutunup kaldığım dal diken oldu
kırıldı tutmuyor kolum kanadım
kara topraklara yazıldı adım
duyulmuyor yürek yakan feryâdım
sazımda inleyen tel diken oldu
ümit dedikleri kupkuru daldı
ne bir candan seven, ne bir dost kaldı
en güvendiğim dağlara kar yağdı
bağrımı açtığım yel diken oldu
alem güler oynar, ben hep gamdayım
garip bülbü gibi, ah-u zardayım
dardayım hey deli gönül dardayım.
derdimi döktüğüm dil diken oldu
yüreğim, sevdiğim, dilim dediğim
gözlerim, ayağım, elim dediğim...
her gün bir huzurla gidip geldiğim
yükümü yıktığım yol diken oldu
iyi günde dostum, ahpabım çoktu
dar günde hiç kimse yanımda yoktu
yüreğe saplanan bıçaktı, oktu
dost diye tuttuğum el diken oldu
ömrümden bir asır çaldı çalanlar
gönlümden bin parça aldı alanlar
beni dertten derde saldı salanlar
acıma kattığım bal diken oldu
acılar kederler hep beni buldu
bal diye yediğim aşlar zehroldu
yemyeşil ağaçlar saçını yoldu
başıma sardığım tül diken oldu
Can Nuri dertlerden bıktım yoruldum
deli çaylar gibi aktım duruldum
bulanıp, başımı taşlara vurdum
acımı yuduğum sel diken oldu
Önünde Kadehler Zehir Olunca
Esmezse gönlünde sevda rüzgarı
Erimez dağların erimez karı
Neylersin dünyada vefasız yari
Yaz bahar ayların kışa dönünce
Çaresiz dertlere düşsen ne çıkar
Yenilip hayata küssen ne çıkar
Kahredip dünyaya içsen ne çıkar
Önünde kadehler zehir olunca
Şeyda bülbül için gül naza gelir
Seven yüreklere aşk ceza gelir
Sineni yakmaya nar eza gelir
Gönlünde umudun yenik düşünce
Bana Yas Kaldı
Yalancı dünyada bir gün gülmedim
gözlerimde boran boran yaş kaldı
gelen geçen vurdu dalıma benim
yüreğimde yığın yığın taş kaldı
bir seven olmadı candan seveyim
bir bağım olmadı gülüm dereyim
karlı dağlar yol vermedi gideyim
önüm arkam dört mevsimim kış kaldı
kırıldı çanağı gülden sazımın
çekilmez cefası gönül nazımın
hükmüne baş eğdim alın yazımın
ele düğün bayram bana yas kaldı
dağ demedin, taş demedin yürüdüm
duman oldum karlı dağlar bürüdüm
kaderimi peşim sıra sürüdüm
ne giyecek çul ne yiyecek aş kaldı
yolcu incitmedim yol incitmedim
çiçek koparmadım dal incitmedim
bir gönül kırmadım kul incitmedim
Can Nuri’ye bir belalı baş kaldı
Ağla gülüm ağlanacak gündeyiz
yürekten vurulduk kahır dağında
hazana uğradık gönül bağında
ayrı düştük gülüm güller çağında
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz
bir dağımız yokki çıkıp bakalım
pınar değiliz ki dosta akalım
hangi acımıza ağıt yakalım
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz
yaz ayında üstümüze kar düştü
gül ayında bağımıza har düştü
ele güller, bize ah-u zar düştü
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz
gamlar gelip sinemize oturdu
yaz ayında bağ bahçemiz kurudu
bizi gül dalında avcılar vurdu
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz
güller bağımızda açmıyor artık
kuşlar yuvasından uçmuyor artık
yıldızlar gülücük saçmıyor artık
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz
bir zamanlar tül nergizler içinde
mutlu idik mutlu hisler içinde
kaldık şimdi kara sisler içinde
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz
kırıldı tutmuyor yürek telleri
dinmez başımızda hasret yelleri
kimler siler gözümüzde selleri
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz
dertler ırmağında yorulduk işte
ihanet okuyla vurulduk işte
kendi içimizde kahrolduk işte
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz
gözyaşıyla sırılsıklam olmuşuz
duman duman göklere savrulmuşuz
yürek narında yanmış kavrulmuşuz
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz
Can Nuri başıma vaylar başıma
ahlar düştü toprağıma taşıma
kimler derman olur bu gözyaşıma
ağla gülüm ağlanacak gündeyiz
Dünya
Sen bir hansın dünya, ben bir yolcuyum
Ne bir durak verdin, ne de yer verdin
Yüküm keder dolu, ben dert doluyum
Ne bir kanat verdin, ne de per verdin
Dost olmak istedim düşmanlık güttün
Doğrulmak istedim belimi büktün
Mevsimi gelmeden yaprağım döktün
Dolu hazan verdin, dolu har verdin
Kul eyledin kullarına ezdirdin
Yoksul edip diyar diyar gezdirdin
Genç yaşımda tatlı candan bezdirdin
Garip bülbül gibi ahu zar verdin
Kapanmadan yaram yeniden deştin
Yel oldun üstüme estin de estin
Tipiyle boranla yolumu kestin
Dolu yağmur verdin, bir de kar verdin
Yoksulun alnında karası oldum
Yürekte kapanmaz yarası oldum
Yurdumun değersiz parası oldum
Ne bir payım verdin, ne de kar verdin
Ne aldımsa dünya senden güç aldım
Ele neler verdin bense hiç aldın
Ev bark kurmaya şimdi geç kaldım
Ne bir murat verdin, ne de yar verdin
Ben bir yana döndüm, sende bir yana
Sebepsin gözümde akan hicrana
Bir kendi halinde bu Nuri Can’a
Bitmez acı verdin, bir de ar verdin
Yalancı Olmuş
Bu ben miyim dünya aynalardaki
Bak gözlerim bana yabancı olmuş
Bütün sevenlerim el olmuş sanki
Dostlarımın hepsi yalancı olmuş
Yürürüm üzgünce gözümde yaşlar
Bakarım dört yanda el beni taşlar
Beyhude sızlanış bu yalvarışlar
Doğruyu söylemek bir sancı olmuş
Ne merhamet kalmış, ne kalpte sevgi
Bozulmuş dünyanın düzen ahengi
Güçlüler güçsüze vermişler cengi
Baş kaldırmış herkes isyancı olmuş
Nereden bakarsan kanlı topraklar
Ne yöne kaçarsan dolu duraklar
Viçdansız yüreği hangi su paklar
Namuslu yaşamak çok acı olmuş
İnsanlar bir garip, bir hain dünya
Yaşamak işkence korkulu rüya
Her köşe başı kin, her sokak riya
İhanet vefanın baştacı olmuş
Bağrım Üstüne
Küstü garip gönlüm sensiz günlere
Bir hüzün üşüştü bağrım üstüne
Bülbül figan eder yaslı güllere
Dolu yağmur düştü bağım üstüne
Türküler en ince yanımdı benim
Hasretle yandığım ahımdı benim
Ümidim sevdiğim canımdı benim
Firgate dönüştü çağrım üstüne
Bir hazan yelidir içimde acım
Sevinçler ümitler oldu yabancım
Kayboldu önümde düzüm yamacım
Kara duman çöktü dağım üstüne
İçimde duygular bahar bahardı
Herkese yetecek bir sevda vardı
Vefasız yağmurlar başıma yağdı
Ağrılar depreşti ağrım üstüne
Yaz bahar aylarım kışlara döndü
Sımsıcak duygular taşlara döndü
Yaralı ırmağım yaşlara döndü
Kahırlar yüklendi kahrım üstüne
Ömrüm Elveda
-Türkü-
Bir hayat yoluydu gelip geçtiğim
Pınarından kana kana içtiğim
Her bahçede türlü çiçek seçtiğim
(Elveda ey dünya, ömrüm elveda)
deli sevdam deli sevdam
hangi güle seni soram
Arzular taşıdım bahar safında
Umutlar kuşandım şiir tadında
Sevdalar yaşadım gönül katında
(Elveda ey dünya, ömrüm elveda)
deli sevdam deli sevdam
hangi yele seni soram
Bazen sevgi dolu bakışım oldu
Gökte yağmur gibi akışım oldu
Bir güle kalbimi yakışım oldu
(Elveda ey dünya, ömrüm elveda)
deli sevdam deli sevdam
hangi tele seni soram
Bazen sevindiğim güldüğüm oldu
Pervaneler gibi döndüğüm oldu
Bazen üzüldüğüm öldüğüm oldu
(Elveda ey dünya, ömrüm elveda)
deli sevdam deli sevdam
hangi ele seni soram
Akma Pınar
Doldur pınar doldur kırık tasımı
Kaldır yüreğimde kara yasımı
Seni böyle eden aşk yarasımı
Akma pınar akma bir yol ara ver
Götür isyanımı mor dağlara ver
Gurbeten gelmişim yolum çok uzak
Özlemler getirdim bak kucak kucak
Garip feryadımı kimler duyacak
Akma pınar akma küsmesin seher
Yüreğim yanıyor bir yudum su ver
Hani bir zamanlar bir çocuk vardı
Dalıp akışına düşler kurardı
Mevsimler değişti hazanlar sardı
Akma pınar akma dağlar dumandır
Çok hasretlik çektim halim yamandır
Geldi yaz ayları durulmaz mısın?
Gece gündüz akar yorulmaz mısın?
Bir ahu gözlüye vurulmaz mısın?
Akma pınar akma kurbanın olam
Yolunun üstüne duranın olam
Mestanın olayım döndür ey pınar
Yüreğim yanıyor söndür ey pınar
Can Nuri'yi burda öldür ey pınar
Akma pınar akma mestanın olam
Türküler şarkılar destanın olam
Sırtımda Vurmadık Yer Bırakmadı
Ömür gelip geçti bir günmüş gibi
gençlikten bir damla eser kalmadı
ümitler içimde hep sönmüş gibi
gülen gözlerimde hiç fer kalmadı
Zaman çizgi çizgi alnımı ördü
mutluluk diledim yüzünü döndü
ince kamçısıyla kalbimi dövdü
sırtımda vurmadık yer bırakmadı
ne aldımsa ben zamandan güç aldım
ele neler verdi bense hiç aldım
sevinip gülmeye şimdi geç kaldım
akıl baştan gitti ser bırakmadı
el vurma yarama bırak kanasın
içimde yılların hüznü kalmasın
ağlarsa bu gönül hep ağlasın
kalbimde gülmeye bir yer kalmadı
Boyalı Vicdan
Dünya geniş olur kahpeye puşta
Doğruları yedi köyden kovarlar
Namertlerin suyu gider yokuşta
Mert olanı kara selde boğarlar
İyiye kapanır hanlar kapılar
Kötüye açılır şanlar tapılar
Yoksula yıkılır bütün yapılar
Vicdanı renkten renge boyarlar
Alemde kahpenin forsu söküyor
Mazlumlar zalime boyun büküyor
Fakirin doğru duvarı çöküyor
Zenginin harcına taş koyarlar
İlik ilik sömürür milleti kene
Dur diyen olmuyor böyle düzene
Rüşvetler torpiller bütün zengine
Fakiri don gömlek soyarlar
Can Nuri’yim haine ver veriştir
Diren bu düzeni artık değiştir
Şimdilik zenginin işi iştir
Yoksulun ortada gözün oyarlar
Yaz Gelip Geçti
Bana bu gün gerek dünü neyleyim
Üstüme doğmayan günü neyleyim
Tükenmiş ömrüme ünü neyleyim
Baharı beklerken yaz gelip geçti
Bir sevgi aradım bir gönül faslı
Her kerem ben oldum, her giden aslı
Türküler derledim kederli yaslı
Elimde bir kırık saz gelip geçti
Avrupa Afrika Asya dolaştım
Denizler deryalar ummanlar aştım
Ölüm denen son sınıra ulaştım
Bir ömre bir sevda az gelip geçti
Yüreğim
Zaman ile yarışırken koşarken
Bir başına kalıverdin yüreğim
Hayat bahçesine güller taşırken
Hazanlarla soluverdin yüreğim
Ufuktan ufuğa koşarken gemim
Hayal denizinde kaybolan benim
Sevda iksiriyle geçerken demim
Çıkmazlara dalıverdin yüreğim
Gam yelleri elden ele savurdu
Yaz ayında bağım bahçem kurudu
Türkü türkü hasret ile kavurdu
Ateşlerle doluverdin yüreğim
Bu dünyayı hep tozpembe sanarken
Bir çiçek ezilse içten kanarken
Hep dostluğu hep vefayı ararken
İhanetler buluverdin yüreğim
Son Eylül
Bu son çırpınış ey ömrüm, son uçuş
Kalbim sanki kanadı kırık bir kuş
Keder zincirleri sarmış boynumu
Ne bir çaresi var, ne de kurtuluş
Kalbim çırpındıkça uçurumlarda
Pınarlar sızıyor gözuclarımda
İpekten düşümü yırttı rüzgarlar
Ölüm bayrak açtı gökburçlarımda
Ey kızıl akşamın alevden gülü
Ey kırgın kalbimin suskun bülbülü
Hasret ateşleri düştü içime
Anladım ömrümün bu son eylülü
Bir zamanlar bende sevildim sevdim
Bende gümüş renkli düşlerden geçtim
Son mutluluk izleride silindi
Bütün anılara bir kefen biçtim
Gün Olur
Gün olur kapanıp dört duvarına
Hıçkıra hıçkıra ağlarsın bazen
Gün olur katılıp dert kervanına
Kötü kaderine yanarsın bazen
Bakarsın dostların vefasız olmuş
Elemler çileler hep seni bulmuş
Dünyanın acısı kalbine dolmuş
Dününü bu güne bağlarsın bazen
Seversin goncayı bülbüller ile
Bükersin boynunu al güller ile
Unutup adını yad eller ile
Geçmiş yıllarını ararsın bazen
Gün olur hayata isyan edersin
Meyhane derthane içer gezersin
Sevgiye şefkate hasret gidersin
Dost için bağrını dağlarsın bazen
Türküler söylersin hep inleyerek
Kalbinin telinde ah dinleyerek
Bazen ne yaptığını bilmeyerek
Coşup ırmak ırmak çağlarsın bazen
Sılanı gözünde yol eder gurbet
Dert ile mihneti bol eder gurbet
Gönlünü hasrete kul eder gurbet
Oturup kenarda ağlarsın bazen
Gam ile yoğrulur emelin özün
Yaş ile doldurur temelin gözün
Yalvarsan yakarsan geçmezki sözün
Gözyaşın herkesten saklarsın bazen
Dert bir yana çeker sen bir yana
Bakmaz kimse gönlündeki hicrana
Duman duman çöker garip dünyana
Karadan beyazı aklarsın bazen
Bir gülüm bağıma tez hazan düştü
Bir gülüm bağıma tez hazan düştü
Şimdi bir tenhada susarım dağlar
Talihsiz başıma dertler üşüştü
Acımı bağrıma yazarım dağlar
Ömrümce bir aşkın sonsuz izinde
Yürüdüm kalmadı derman dizimde
Yalancı dünyanın gam denizinde
Yüzme bilmeyenim batarım dağlar
Gönül kervanımı felek heyledi
Varıp bir sahrayı mekan eyledi
Gör ki aşk denilen cana neyledi
Şimdi bir köşede yatarım dağlar
Anladım dünyanın kahrı bitmezmiş
Yaralı yürekte sevda gitmezmiş
Sanki benim derdim bana yetmezmiş
Derdime dert alır katarım dağlar
Dertlerin içinde sıralı kaldım
Yaralar içinde yaralı kaldım
Can Nuri’yim bahtı karalı kaldım
Kalmadı tesellim tutarım dağlar
Gönülname
Bazen dostluk için yarış olursun
Dünyaya sevgiler sunarsın gönül
Bazen ak güvercin barış olursun
Bir defne dalına konarsın gönül
Bazen güller gibi güler geçersin
Güzeller içinde güzel seçersin
Sevda zehir olsa alıp içersin
bağrını aşk ile dağlarsın gönül
Bazen sevgi dolu bakış olursun
İnce duygulara nakış olursun
Nice özlemlere yakış olursun
Yaranı nar ile bağlarsın gönül
Bazen gökyüzünde mavi bir boncuk
Bazen gül dalında nazlı tomurcuk
Bazen gözü yaşlı bir öksüz çocuk
Acını kalbinde saklarsın gönül
Bazen dostluk için pazar olursun
Nazlı güzellere nazar olursun
Gurbet de sahipsiz mezar olursun
Yalnız ölenlere ağlarsın gönül
Bazen özlemlere ocak olursun
Öksüze garibe kucak olursun
Merhamet dağıtan sıcak olursun
Bazen nehir olur akarsın gönül
Ne Deyim
O eski türküler söylenmez oldu
dillerde yas tutmuş güle ne deyim
neylesek gönüller eylenmez oldu
sazlarda pas tutmuş tele ne deyim
Birer hayal olmuş o hatıralar
Dillerde düşmeyen içli şarkılar
Yakıp yandırımıyor artık sevdalar
Keremden savrulmuş küle ne deyim
Hazana vermişler gönül bağını
Yollara dökmüşler gül yaprağını
kimseler duymuyor ağladığını
Gözlerde buz tutmuş sele ne deyim
Sevdalar o eski çağlarda kaldı
Ceylanı salınan dağlarda kaldı
Çiçekler al yaşil bağlarda kaldı
Yüreği kavrulmuş çöle ne deyim
Dünya bir hengame kemlik yarışta
Kalmamış itibar dostluğa aşka
İnsan çeşit çeşit us başka başka
Maddeye kul olmuş köle ne deyim
Can Nuri o eski çağları arar
Canlanır gözünde tüm hatıralar
Dallarda her mevsim bir yaprak ağlar
Bahçeler tarumar yele ne deyim
Hayat bahçesinde bir güldü kalbim
Hayat bahçesinde bir güldü kalbim
Koklayıp yerlere attılar tanrım
Tutku lehçesinde bülbüldü kalbim
Susturup aşk ile yaktılar tanrım
Kar yağan dağların rüzgarıydım ben
Al yeşil bağların gülzarıydım ben
Sevincin umudun özvarıydım ben
Bir kıymet bilmeze sattılar tanrım
Gün olur dağlara koku saçardım
Gün olur bağlara güller açardım
Özgürlüğüm için konup uçardım
Vurup kanadımı kırdılar tanrım
Alıp bir sürüye kattılar tanrım
Bir zaman bahçeler yazdı bahardı
Ne bülbül ah eder, ne gül ağlardı
Yaprağıma ayaz vurdu kar yağdı
Kalbimi sonsuza yaktılar tanrım
Pınar olup seller ile çağlardım
Çınar olup yeller ile ağlardım
Umudumu gül dalına bağlardım
Koparıp dikene taktılar tanrım
Kapanmaz yürekte sevda yarası
CAN Nuri silinmez alın karası
Ah bu dünya zalimlerin dünyası
Dünyamı başıma yıktılar tanrım
Anlamaz Oldu
Dünyanın kahrından bıktım yoruldum
deli çaylar gibi aktım duruldum
bulanıp başımı taşlara vurdum
halimi kimseler anlamaz oldu
günler gelip geçer ben hep gamdayım
eller güler oynar ben hep dardayım
dertli bülbül gibi ah u zardayım
dilimi kimseler anlamaz oldu
Kapılmışım yağmurlara taşkına
vefasız dünyada döndüm şaşkına
sor şu halimi bir allah aşkına
halimi kimseler anlamaz oldu
gündüz hayalimde gece düşümde
bir ateştir düştü yanar içimde
çektiğim acılar türlü biçimde
halimi kimseler anlamaz oldu
Deli gönül inil inil inliyor
Ne uslanır nede söz dinliyor
Ben bir Can Ozanım kimse bilmiyor
dilimi kimseler anlamaz oldu
Ne yazar hazanla solduktan sonra
Bahar gelse bile ne fark ederki
her günüm bir çile olduktan sonra
güler mi bir daha bu gönül sanki
bir ömür kahırla dolduktan sonra
hep hayaller hülyalar beklense de
her güne yeni umutlar eklense de
dallarda yapraklar çiçeklense de
ne yazar hazanla solduktan sonra
bağrımıza bastığımız taş iken
dudak gülmüş ne yazar gözler yaş iken
bahar gelmiş ne yazar ömür kış iken
gönlümüz ayazda donduktan sonar
bülbül ki gül için eyler intizar
aşk için gönlünü eylemiş mezar
kader yüze gülse artık ne yazar
kurumuş bir dala konduktan sonra
gönlüme yazılı bu aşk-ı çile
bunun için gezerim dilden dile
yüzbin tabib gelse yine nafile
ah edip belayı bulduktan sonra
sahte dostluklara takıldı gönlüm
Can Ozan dünyada hep cefa gördüm
sonunda bahtiyar olsa da ömrüm
ne yazar saçımı yolduktan sonra
Yaz ayında gazel döktü bağlarım
Hazan yaprakları çok erken düştü
bir hışımla esip geçti rüzgarım
şu garip başıma dertler üşüştü
ah etmekle geçip gitti baharım
Gençliğimin kıymetini bilmedim
ne uslandım ne dost sözü dinledim
ömür gelip geçti bir gün gülmedim
sular gibi akar akar çağlarım
Dağ demedim, taş demedim, yürüdüm
duman oldum karlı dağlar bürüdüm
dertlerimi peşim sıra sürüdüm
yağmur ile yağar yağar ağlarım
gelen vurdu bana her geçen vurdu
ne huzur kaldı serde, ne gözde uyku
yüreğe saplandı ihanet oku
hançer vurup şu sinemi dağlarım
acılar kederler hep beni buldu
bal diye yediğim aşlar zehroldu
yemyeşil ağaçlar saçını yoldu
yaz ayında gazel döktü bağlarım
Kime Anlatayım Derdimi
Bulut olup ağdığımı bilmezsen
Yağmur ile yağdığımı bilmezsen
Kerem gibi yandığımı bilmezsen
Ya ben kime anlatayım derdimi
Sevgiyle süzülen bakış değilse
Toprağa işlenen nakış değilse
Yüreği pişiren yakış değilse
Ya ben kime ah yanayım derdimi
Dünyada sevdiğim var diyemezsem
Başıma yağdığın kar diyemezsem
Üşüdü yüreğim sar diyemezsem
Ya ben nice yalvarayım derdimi
Kaşlar karasında gözle vurursun
Yürek yarasında közle vurursun
Dudak arasında sözle vurursun
Söyle nasıl anlatayım derdimi
Katre idim deryalara karıştım
Boran oldum rüzgar ile yarıştım
Kader ile gah darıldım barıştım
Daha nice ağlayayım derdimi
Can Nuri'yim gece gündüz andığım
Mecnun olup gahi leyla sandığım
Aşkın çöllerinde yanıp kaldığım
Ey ben nice yalvarayım derdimi
Dertli halim bilmez eller merhaba
her sabah dağlarda şafak sökünce
başıma dolanan yeller merhaba
yapraklar sararıp gazel dökünce
goncalar besleyen güller merhaba
erirken dağlarda hayatın karı
neyleyim geciken yazı baharı
içimde yapraklar hep sarı sarı
dertli halim bilmez eller merhaba
kaç yıl oldu diyar diyar gezerim
hasretimi şu sineme dizerim
vur sazın teline vur be hemşerim
türküler yas tutsun teller merhaba
ne yazar yaşamışım ha ölmüşüm
ayinsiz törensizce gömülmüşüm
düşmanımı dost belleyen körmüşüm
halimi sormayan diller merhaba
Can Nuriy’im susturdum dillerimi
savurdum yellere hayallerimi
kuruttum hazanda al güllerimi
inleyip bulanan seller merhaba
Senin gözlerinde bahar yeşili
senin gözlerinde bahar yeşili
benim üzerime karlar düşüyor
senin hayallerin yazdır bahardır
benim yüreğimde dağlar üşüyor
senin hayalinde en güzel yerler
benim dudağımda yağmursuz çöller
senin hayatında sümbüller güller
benim bağlarıma hazan düşüyor
ahımdır sazlarda inleyen teller
bu ağlayan gözler, titreyen eller
senin hayalinde en güzel yerler
benim yüreğimde dağlar göçüyor
bir fırtına misali ruhuma daldın
ok gibi bağrıma saplanıp kaldın
en güzel neonlara yazılır adın
dünya alem önünde diz çöküyor
Dağlarda rüzigar ağlar benimle
bülbülün gözyaşı düştü sineme
bağlarda gülizar ağlar benimle
kalbimin feryadı döndü depreme
dağlarda rüzigar ağlar benimle
bahçede çiçeğim yaprağın döktü
dalımda ümitler boynunu büktü
kalbime hasretin dumanı çöktü
yollarda ahu zar ağlar benimle
derin boşluklarda kaybolup gittim
gelgitler içinde eriyip bittim
bütün umutları elimle ittim
baharda nazlıyar ağlar benimle
uçan kuşlar beni burdan almadı
artık sığınacak bir yer kalmadı
her gece bir başka içim kanadı
yastıkta sızılar ağlar benimle
Hasretle andığım her anı gönlümde feryat eder
Kalmadı eski günlerden ne bir eser, ne de bir iz
bir yanım yaralı, bir yanım öksüz, gönlüm kimsesiz
her akşam çekilir kalırım odama ümidi kırık
boğazımda düğüm düğüm olur kilitlenir hıçkırık
her gece böyle suskun, böyle efkarlı, böyle derbeder
hasretle andığım her anı gönlümde feryat eder
bir efkâr basar gönlümü duman duman olur başım
deprem olur yüreğimde akmaz bir damla gözyaşım
hasret, gurbet, çile, dert derken, sırılsıklam olmuşum
ateş, alev, kor derken, acıyla yanmışım, kavrulmuşum
ne bir selam gelir artık, ne de bir gelen var uzaklardan
kurtulmak imkansız ey gönül düştüğümüz tuzaklardan
Gözler feryat eder gönül ah eyler
Geceler geceler uzun geceler
gurbet kurşun olup bağrımı deler
kapanıp kalırım dört duvarıma
hasret feryat eder gönül ah eyler
ne gemiler durur limanlarıma
ne dalgalar vurur kıyılarıma
bir ümit yoklarım yarınlarıma
deniz feryat eder gönül ah eyler
ardım tipi boran, önüm fırtına
bir hasret yüküydü vurdum sırtıma
kara talih çıktı kara bahtıma
gözler feryat eder gönül ah eyler
yalancı dünyada bir garip kaldım
yüzmeyi bilmeden ummana daldım
Can Nuri kuşumu göklere saldım
Kanat feryat eder gönül ah eyler
Nuri Can
www.nuricann.com
Kayıt Tarihi : 24.10.2002 04:26:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hasret çiçeği isimli Kitapçıktan aktarma 1977
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!