Geldi hazân, Yine hüzün, Yine gam
Cümbüş kırık, neyzen suskun, ney suskun
geldi hazân, yine hüzün, yine gam
şarkı suskun, meyhan suskun, mey suskun
geldi hazân, yine hüzün, yine gam
gönüllere elem konuk her akşam...
Hicran dilsiz, yaş gözsüz, mevsimler güz
şair suskun, şiir suskun, tar sözsüz
yine boyun büktü akşamlar öksüz
geldi hazan, yine efkar, yine ah-u zar
yine hasret, yine gurbet ah leyli yar
bir ince sızı düşer sineye her akşam
Bülbülü bir güle zar eylemişler
dünyayı sevene dar eylemişler
sevdayı göğsüme nar eylemişler
geldi hazân, yine hüsran, yine figan
yine hicran, yine giryan, yine efgân
bir ince sızıdır nereye baksam
Rüzgar hicran inler gönül secdede
nağmeler aşkı kanar her hecede
ay küser bir efkâr basar gecede
geldi hazan, yine hüsran, yine efgân
yine sürgün, yine firgat, yine figan
bir kara dumandır iner her akşam
Felek ki, demirden örmüş ağını
ceylanlar aşk için yakmış dağını
gazeller savurmuş gönül bağını
geldi hazân, yine hüzün,yine giryan
yan ey gönül dermansız derdine yan
bak yine çöktü efkar her yer karardı
bahçe gazel döktü yaprak sarardı
her sokak başını bir elem sardı
geldi hazân, yine hüzün, yine gam
yine sürgün, yine giryan, yine hicran
bir ince sızıdır nereye baksam
Tipi bize, boran bize, kar bize
feryat bize, figan bize, zar bize
hicran bize, fizan bize, har bize
yine firgat, yine gurbet, yine hasret ey Ozan
dinmez bir sızıdır yüreğinde ne yapsan
gönüllere elem konuk her akşam
Bahçe mahsun, gül mahsun, gönül hicran
bülbül zar-ı figan, zar-ı fizan, zar-ı efgân
ey vah yine hicrân, yine giryân, yine hüsran, yine gam
ince bir duman gibi geçip gidiyor zaman
yan ey gönül dermansız derdine yan
Geldi hazân, yine hicran,yine hüsran, yine giryân bana düştü ah! ..
yine firgat, yine hasret,yine figan, yine efgân cana düştü ah! ....
attı felek, her birimiz bir yana düştü
ince bir duman gibi geçip gidiyor zaman
yan ey gönül yan, şimdi dermansız derdine yan
hüzünlere yazılmış bir ömür bizimkisi neylersin
ah! leyli yar...
kış geldi, yine tipi, yine boran, yine duman
yine her gece kalbimize yağıyor kar...
Nuri CAN
Hasret çiçeğim
Yağmurlar düşerken körpe bağına
süzülür damlalar gül yaprağına
takılıp gurbetin hüzün ağına
bir sen mi solarsın hasret çiçeğim
Sarıp dikenlere gönül acını
indirme başından ümit tacını
rüzgarda savrulan ipek saçını
bir sen mi yolarsın hasret çiçeğim
Estikçe başından gurbet yelleri
okşarsın hasretle açan gülleri
mutluluk içinde eski günleri
bir sen mi anarsın hasret çiçeğim
Dalıp anıların buruk seyrine
gözyaşı dökersin hasret nehrine
yediğin ekmeği gurbet zehrine
bir sen mi banarsın hasret çiçeğim
Denizler dalgalı alınlar sisli
yollar sıra sıra engel dizili
herkesin ateşi içinden gizli
bir sen mi yanarsın hasret çiçeğim
Seller feryad eder dağlar ses verir
bir ömre bir sevda sanma az gelir
şimdi her gönülde bir ah yükselir
bir sen mi ağlarsın hasret çiçeğim
Coşkun akan seldim duruldu kalbim
gurbet eller gezdim yoruldu kalbim
aşkın hançeriyle vuruldu kalbim
bir sen mi kanarsın hasret çiçeğim
Bir tek sen değilsin hasretlik çeken
gizli köşelerde boynunu büken
sılada sevdalar gül gül iken
bir sen mi solarsın hasret çiçeğim
Can Nuri’yim nice canlar canıyım
diyar diyar gezen garip arıyım
gurbetin hasretin en kör yanıyım
bir sen mi dolarsın hasret çiçeğim
Nuri CAN
Hasretim Seni
Derya olup çile çile çağlarsın
Göller anlamıyor hasretim seni
Yağmur yağar yaşın yaşın ağlarsın
Seller anlamıyor hasretim seni
Bir dost gülüşüne uçup sevinçten
Medetler umarsın hayalden düşten
Bir çiçek ezilse kanarsın içten
Güller anlamıyor hasretim seni
Nerde öksüz görsen boyun bükersin
Herkesin gönlünce dilek dilersin
Mevsimi gelmeden yaprak dökersin
Yeller anlamıyor hasretim seni
Alın yazgısına ayak direndin
Gönül yazısına boynunu eğdin
Güzelmiş çirkinmiş demedin sevdin
Eller anlamıyor hasretim seni
Bülbülün çektiği kendi dilinden
Güllerin çektiği bülbül elinden
bin türkü söylesen gönül halinden
Diller anlamıyor hasretim seni
Can Nuri Kimler yazmış kara yazını
Kimler çeker artık gönül nazını
Çalıp dertli dertli kırık sazını
Teller anlamıyor hasretim seni
Nuri CAN
Hasret Çırası
Ne zaman akşam olsa bir hüzün çöker
İçimde bin özlem beslenir durur
Bilirim ne yapsam ulaşmaz sesim
Yüreğim çaresiz seslenir durur
Her gece kahırla anarken seni
Bir hasret çıkmazı kucaklar beni
Uzayan raylarda ömür treni
Gözlerde bir bulut izlenir durur
Yetmiyor hayale kollar sarışım
Gidenler dönmüyor ah garip başım
Her gece yastığa akarken yaşım
Taş duvarlar bile hislenir durur
Ah edip ağlama ey deli gönül
Gözyaşı verdiğin bana tek ödül
Arzular bağında kopardığın gül
Her dem hicran ile süslenir durur
Can Nuri silinmez alın karası
Deva bulmaz artık gönül yarası
Ümitle yaktığım sevda çırası
Hasret konağında islenir durur
Nuri CAN
Yolcu
Saatler geçmiyor günler bir sancı
Gidenler dönmüyor yollar yalancı
Burda herkes garip herşey yabancı
Bir dertli türküdür ömrümüz yolcu
Sevda kuşlarının kanadı kırık
Kim taşır özlemin yükünü artık
Bir yanımız efkar, biri ayrılık
Gülmüyor gönlümüz gözümüz yolcu
Şarkılarda bir kuş öter bilen yok
Gözyaşımız kan gölüdür silen yok
Kaç yıl oldu bekliyoruz gelen yok
Sürüp gider böyle küsümüz yolcu
Ta ezelden sarpa sarmış yolumuz
Tutmaz kanadımız kırık kolumuz
Yaban elde garip kalmak korkumuz
Açmadan solacak gülümüz yolcu
Ne ana ne baba, ne kardeş bacı
Dünya bir han gibi ömür kiracı
Can Nuri Bulunmaz gönül ilacı
Bilmem nerde kalir ölümüz yolcu
Nuri CAN
Sevda unuttuğum bir sözdür şimdi
Bir zaman aşk ile çarpan yüreğim
Bir çocuk misali öksüzdür şimdi
Ne bir heves kaldı ne de dileğim
İçimde her bahar bir güzdür şimdi
Anılar o yeşil dallarda kaldı
Mutluluklar geçen yıllarda kaldı
Dönüşü olmayan yollarda kaldı
Hasreti içimde bir közdür şimdi
Ümitler esmiyor seher yelinden
Deryalar coşmuyor aşkın selinden
Aşıklar dilinden duygu telinden
Sevda unuttuğum bir sözdür şimdi
Nuri CAN
Ah Anadolum
Yükledin yükümü gurbet ellere
Dur diyen olmadı ah anadolum
Kor düştü yanıyor bak yüreklere
Su veren kalmadı vah anadolum
Dalımda bir heybe gözyaşı dolu
Uzadıkça uzar gurbetin yolu
İstersen ardımda çalma davulu
Gidenler dönmüyor ah anadolum
Dağların başına duman sis çökmüş
Her geçen bu yolda gözyaşı dökmüş
Bakarım yavrular boynunu bükmüş
Gitmek zor geliyor ah anadolum
Çekeriz çileyi çekeriz kahrı
Adımız garibe çıkmıştır gayrı
Anadan babadan bacıdan ayrı
İçimiz kanıyor ah anadolum
Kimi zevk peşinde sefaya dalmış
Kimisi yokluktan derten bunalmış
Kimi sakat kimi arada kalmış
Yoksulluk ar geliyor vah anadolum
Hainler maskeyi yüzüne çekmiş
Doğrunun gözleri ırmakmış selmiş
Can Nuri namerde boynunu eğmiş
Gücümüz yetmiyor ah anadolum
Nuri CAN
Gez Garip Garip
Vurup omuzuna tahta bavulu
Varıp gurbet eli gez garip garip
Yollara düşüp de gözler buğulu
İlet haberini tez garip garip
Varsın yaban eller mekanın olsun
Sılanın hasreti bağrına dolsun
Anadan babadan bacıdan yoksun
Oturup derdini yaz garip garip
Her akşam dönünce yurda yönünü
Hasretle hicranla doldur özünü
Kalbine çevirip yaşlı gözünü
Çilenin selinde yüz garip garip
Ay geçsin yıl geçsin uzansın ara
Hasretin yol olsun karlı dağlara
Aktıkça gözyaşın akan sulara
Kalsın yanağında iz garip garip
Can Nuri’m kalbinde gizle ağrını
Sağır gökler yutsun gönül çağrını
varsın gamdan dağlar delsin bağrını
Uçsun dudağında söz garip garip
Nuri CAN
Nerdesin
Hasretlik ölümdür acısı derin
Göz göz oldu yaralarım nerdesin
Kaldı mı sinende bana bir yerin
Göz göz oldu yaralarım nerdesin
Süsenim sümbülüm reyhandı sesin
Kekliğim cerenim ceylandı sesin
Dermansız derdime dermandı sesin
Göz göz oldu yaralarım nerdesin
Döküldü yaprağım karda yağmurda
Beklerim çiçeğim açmaz baharda
Gönlum sende kaldı gözüm yollarda
Göz göz oldu yaralarım nerdesin
Kah zülfünün tellerinde yiterdim
Kah hüsnünün cemalinde biterdim
Allahım bu sevda bitmesin derdim
Göz göz oldu yaralarım nerdesin
Bülbül zar eylesin güller uyansın
Derdine Can Nuri yansında yansın
Ah zavallı kalbim nasıl dayansın
Göz göz oldu yaralarım nerdesin
Nuri CAN
Yolmaz mı Saçını Gülün Sümbülün
Bir türkü duyduğumda yanmaz mı için
Hasret doluşmaz mı yaşlı gözüne
Aklına düşünce vatanın evin
Çiçekler ağlamaz mı bakıp yüzüne
Yolmaz mı saçını gülün sümbülün
Munzur yaylasında sabah serince
Keklikler ötmez mi yeller esince
Eğilip suyundan içtiğin çeşme
Aklına düşmez mi bahar gelince
Yolmaz mı saçını gülün sümbülün
Amanıda be hey dağlar amanı
Dağılmaz başının gamlı dumanı
Rüzgar olup mor dağlara esmen mi
Her bahar mevsimi yayla zamanı
Yolmaz mı saçını gülün sümbülün
Can Nuri gönüle mihman olmaz mı
Arasa özüne bir öz bulmaz mı
Hasretinden can gülleri solmaz mı
Yolmaz mı saçını gülün sümbülün
Nuri CAN
Dikene dönüştü güller elimde
bir zincir misali hep sıra sıra
çevirdim yönümü geçen yıllara
ömrümce başıma hep vura vura
dikene dönüştü güller elimde
ömrümde ne bahar ne de yaz oldu
hep kışa tutuldum hep ayaz oldu
türküler efkarım, derdim saz oldu
kırıldı tuttuğum teller elimde
kötü kaderimdi belimi büken
nereye tutunsam her taraf diken
gönlümü gül aldı elimi diken
kurudu tuttuğum dallar elimde
Can Nuri'yim gahi aşk ile piştim
gahi Ferhat oldum dağları aştım
Mecnun oldum susuz çöllere düştüm
Borana dönüştü yeller elimde
Nuri CAN
Alnıma son kurşun sıktında gittin
Öyle bir ateşki yanar içimde
bağrımı kor gibi yaktında gittin
çektiğim her acı başka biçimde
alnıma son kurşun sıktında gittin
ben bir Kerem idim sende bir aslı
sen gittin gideli bu yürek yaslı
ardından bakarken gözlerim yaşlı
kurduğum dünyamı yıktında gittin
o sahte sevgine takıldım kaldım
zifir gece gibi rûhumu sardın
aşkın bıçağıyla kalbimi yardın
son bir defa dönüp baktında gittin
yoluna bakmaktan bıktım yoruldum
ah edip başımı taşlara vurdum
sen gittin gideli yandım kahroldum
beynimde şimşekler çaktında gittin
dostlarım el oldu gittin gideli
gözlerim sel oldu gittin gideli
Can Nuri del oldu gittin gideli
Önümde sel gibi aktında gittin
Nuri CAN
Yol ver sılamıza dönelim dağlar
Gurbetlik garibe meskenmiş yurtmuş
Avcı vurmuş yuvasından uçurtmuş
Uzak düştük dostlar bizi unutmuş
Yol ver hanemize dönelim dağlar
Hasretin acısı bağrımı dağlar
Bu gün bayram günü eller öpülür
Benim gurbet elde boynum bükülür
Avuç avuç gözyaşlarım dökülür
Yol ver sılamıza gidelim dağlar
Gurbetin acısı sinemi dağlar
Yıllardır çekerim gurbet elinde
Dertsiz nerden bilsin dertli halinde
Her kuş öter imiş kendi dilinde
Yol ver köyümüze dönelim dağlar
Hasretin ateşi bağrımı dağlar
Can Nuri’yim bahçe bağım har oldu
Ömür gelip geçti, mevsim kar oldu
Geniş dünya acımıza dar oldu
Yol ver evimize dönelim dağlar
Gediğin başında sevdiğim ağlar
Nuri CAN
Bergüzar Gibi
acılar içinde geçti yıllarım
yürekten gülmeye intizar gibi
kırık bir dal gibi düştü kollarım
inledim her gece rüzigar gibi
hicran mı, firgat mi, hasret mi dersin?
yaramı kanatan gurbet mi dersin?
dilerim sevdiğim tez elden gelsin
dolaşsın gönlümü bergüzar gibi
estikçe dallarda bahar yelleri
okşardı ruhumu nazlı elleri
kırıldı gönlümün yasemenleri
ağlarım her gece gülizar gibi
bir poyraz yelidir durup dinlerim
vurdukça bahçeme bende inlerim
Can Nuri figanla geçer günlerim
bülbülün ettiği ahu zar gibi
Nuri CAN
Şimdi ne mehtabım ne ayım kaldı
Göğsüme işledim sızılarımı
her acıdan dertten bir payım kaldı
çaldılar göğümde yıldızlarımı
şimdi ne mehtabım ne ayım kaldı
duymadı dalgalar yalvarışımı
görmedi çağlayıp akan yaşımı
taştan taşa çaldı deli başımı
okum paramparça bir yayım kaldı
önüm tipi boran, önüm fırtına
bir sevda yüküydü vurdum sırtıma
kara talih çıktı kara bahtıma
deryalar kurudu bir çayım kaldı
Canlar canı derler soyuma benim
gül damladı gönül suyuma benim
elde güzel çokmuş neyime benim
şimdi ne kısrağım ne tayım kaldı
Nuri CAN
Hayal adasında giz vurdu beni
Şu gurbet ellerde kimsesiz garip
Her öksüz bakışta göz vurdu beni
Sen benim derdimi bilmezsin tabip
Bahar ortasında güz vurdu beni
Sel suyunda bir katrecik zerreyim
Bazen gökyüzünde bazen yerdeyim
Bilmem nerelerde hangi eldeyim
Hayal adasında giz vurdu beni
Deyme tabip deyme gönül yarama
Dermansız derdime derman arama
Saçları sırmadan geçilir amma
Kaşlar karasında göz vurdu beni
Bulut olup yağdım gül bahçesine
Gül olup ağladım bülbül sesine
Dolaştım yıllardır delicesine
Sevda yollarında iz vurdu beni
Çile kaynağından içtimde geldim
İhanet çağından geçtimde geldim
Aşkın sıcağından piştimde geldim
Hasret yarasında köz vurdu beni
Deyme tabip deyme bu gönül hasta
Gülmedi kaderim kederde yasta
Dökemem derdimi yarene dosta
Dudak arasında söz vurdu beni
Depreştirme beni dertlerim çoktur
Sineme saplanan zehirden oktur
Bin tabip çağırsan faydası yoktur
Diken tarlasında öz vurdu beni
Nuri CAN
Sılaya Dönecek Kervan mı Kaldı
Şu gurbet ellerde perişan olduk
sılaya dönecek aman mı galdı
ölüm gelip tepemize oturdu
ecelden kaçacak zaman mı galdı
kırıldı kemanlar çalmıyor utlar
nafile avuntu boşa umutlar
üstümüzde kara kara bulutlar
dağlara çekilir duman mı galdı
ne yazımız galdı ne baharımız
ne ovamız galdı ne de dağımız
uzak ele düştü yük katarımız
sılaya dönecek kervan mı galdı
gurbette tükendi ömrümüz heyhat
merhem kar etmiyor yaralar kat kat
kimi hasta yatar kimimiz sakat
dertler sıra sıra derman mı galdı
kimi gün garipçe kimi gün hasta
kimi gün karalı kimi gün yasta
hasret kaldı gönül sılaya dosta
bize bir acıyan yanan mı galdı
bahar gelir neydim ömür kış iken
dudak gülse nolur gözler yaş iken
bağrımıza bastığımız taş iken
yüzümüze gülen canan mı galdı
bazen boran gibi bazen bir tipi
bir ömür hasretle tükendi bitti
Candost’um geçenler seyredip gitti
halimi yazacak ozan mı galdı
Nuri CAN
Deyme felek deyme
Deyme felek deyme bu gönül hasta
Bir yanım ah çeker, bir yanım yasta
Arzuhalım kaldı gidemem dosta
Nerdeyim nasılım bilemez oldum
Gözümün yaşını silemez oldum
Yaralı yollarda ömür treni
Bir sonsuz hasrete sürükler beni
Acılar kapladı yorgun sinemi
Gurbetin kahrını çekemez oldum
Derdimi kimseye dökemez oldum
Tükendi ömrümde baharlar yazlar
Kayboldu göğümde aylar yıldızlar
Eylemez gönlümü davullar sazlar
Dünyanın zevkini alamaz oldum
Yitirdim yönümü bulamaz oldum
Başladı bahçemde yaprak dökümü
Kırdı dallarımı söktü kökümü
Hangi yana vursam hasret yükümü
Kırıldı kanadım uçamaz oldum
Doludan yağmurdan kaçamaz oldum
Nuri CAN
Dertliler Gibi
Geceler boyunca hayaller kurdum
kendimi avuttum deliler gibi
hüzün denizinde kaybolup durdum
dümensiz kaptansız gemiler gibi
ay mı geçti yıl mı geçti bilmedim?
her gece sessizce sesler dinledim
rüzgar inledikçe bende inledim
yaprağı savrulan serviler gibi
karanlıktı her gece ruhumu saran
kalbimde yüce dağlar gibi duran
şimdi ne arayan var ne de soran
sokakta sahipsiz kediler gibi
gönlümün hüznüne kelepçe taktım
yağmur olup düştüm, sel gibi aktım
hasret ateşiyle bağrımı yaktım
elden ele gezen dertliler gibi
Nuri CAN
Ne yazar hazanla solduktan sonra
Bahar gelse bile ne fark ederki
her günüm bir çile olduktan sonra
güler mi bir daha bu gönül sanki
bir ömür kahırla dolduktan sonra
hep hayaller hülyalar beklense de
her güne yeni umutlar eklense de
dallarda yapraklar çiçeklense de
ne yazar hazanla solduktan sonra
bağrımıza bastığımız taş iken
geceler de yastığımız yaş iken
bahar gelmiş n’olur ömür kış iken
bu gönül ayazda donduktan sonar
bülbül ki, gül için eyler intizar
aşk için gönlünü eylemiş mezar
kader yüze gülse artık ne yazar
kurumuş bir dala konduktan sonra
anlıma yazılı bu aşk-ı çile
bunun için gezerim dilden dile
yüzbin tabib gelse yine nafile
ah edip belayı bulduktan sonra
Can Nuri dünyada hep cefa gördüm
sahte dostluklara takıldı gönlüm
sonunda bahtiyar olsa da ömrüm
ne yazar saçımı yolduktan sonra
Nuri CAN
Yolcu Pınarı
Derinden derine çağlayıp duran
Söyle derdin mi var yolcu pınarı
Her geçen yolcuya ağlayıp duran
Söyle derdin mi var yolcu pınarı
Doldur pınar doldur bir tas içeyim
Derdime dermandır gülün çiçeğin
Bunca gam yükünü nasıl çekeyim
Benimde derdim var yolcu pınarı
Bir nebze derdimi dinlemez misin
Dinleyip kalbimle inlemez misin
Durmadan akarsın dinlenmez misin
Söyle derdin mi var yolcu pınarı
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdin
Hangi dağ gülünü koklayıp derdin
Kaç çınar yeşerdi kaç çağ devirdin
Söyle derdin mi var yolcu pınarı
Doldur pınar doldur şu kırık tası
Silinmez gönlümün gam ile pası
Bir gün öldürecek hasret yarası
Benimde derdim var yolcu pınarı
Ülkeden ülkeye akıp gidersin
Güzelden güzele bakıp gidersin
Nice yürekleri yakıp gidersin
Söyle derdin mi var yolcu pınarı
Yüreğim yanıyor söndür ey pınar
Pervaneler gibi döndür ey pınar
Öldürürsen burda öldür ey pınar
Benimde derdim var yolcu pınarı
Nuri CAN
Dil Üzgün
Bahar yüzlüm sen gideli buradan
Ben üzgünüm kalbim üzgün dil uzgün
Bilmem kaç yıl geçip gitti aradan
Günler üzgün aylar üzgün yıl üzgün
Hasretin ateşi serden gitmiyor
Bir çile verdinki çektim bitmiyor
Sevda bülbülleri suskun ötmüyor
Bağlar üzgün dallar üzgün gül üzgün
Sarı turnam idin meri kekliğim
Yollarına gözyaşımı ektiğim
Yeter bunca hasretini çektiğim
Yollar üzgün boran üzgün yel üzgün
Sendin bahar bahçem, sendin ilk yazım
Sendin gönül sızım, sendin son nazım
Kırıldı çanağım çalmıyor sazım
Mızrap üzgün çanak üzgün tel üzgün
Ben Nasıl Gelem
Aldım mektubunu tez gel diyorsun
Karlar erimeden ben nasıl gelem
Keklikler ötmeden bahar gelmeden
Gonca derilmeden ben nasıl gelem
Pencere önünde yaslanıp cama
Seni düşünürüm sabah akşama
Derman bulunmadan gönül yarama
Hasret örülmeden ben nasıl gelem
Ağlarım gurbette kan doldu didem
Başka kimim varki ben kime gidem
Kahpe felek ilen kozum bölmeden
Hesap görülmeden ben nasıl gelem
Pencere önünde yaslanıp cama
Seni düşünürüm sabah akşama
Sitemin eyleme bu Nuri Can’a
Hesap verilmeden ben nasıl gelem
Elveda
Acılar göverip yeşerdi dal dal
Elveda ey yağmur gözlüm elveda
Gider oldum bu ellerden hoşça kal
El bağlayıp ardımsıra ağlama
Gönül mihrabıma koyup başını
Gidiyorum diye çatma kaşını
Deryalar misali gözün yaşını
Bendeyleyip çaylar gibi çağlama
Yine bahar gelir kuşlar ötüşür
Sümbüller saçılır güller gülüşür
Ayrılık zamanı gönüller üşür
Ah eyleyip yüreğimi dağlama
Can Nuri’yim dağlar sıra sıralı
Günler yaslı geçer, gönül yaralı
Ayrılık başladı dağlar maralı
Kemend atıp yollarımı bağlama
Gülmüyor Dostum
Rüzgarlar esmiyor kuşlar telaşlı
Baharlar gelmiyor gelmiyor dostum
Her gülün gözleri içinden yaşlı
Dudaklar gülmüyor gülmüyor dostum
Bulutlar kapkara maviler küsmüş
Her seven yüreğe bir elem düşmüş
Beklenenler birer hayal birer düş
Gidenler gelmiyor gelmiyor dostum
Ümit dağlarını dumanlar sarmış
Hasret yollarını hazanlar almış
Gönülki bir güzele sevdalanmış
Yadeller bilmiyor bilmiyor dostum
Sevgiler nerede sevenler kimmiş
Araya simsiyah perdeler inmiş
Gözlere bir bulut bir yağmur sinmiş
Mendiller silmiyor silmiyor dostum
Ben bir Can Nuri’yim canan ilinde
Sevda türküleri düşmez dilimde
Her akşam bir çiçek solar gönlümde
Bahçeler bilmiyor bilmiyor dostum
Dostum
Nasıl terkederim gurbet diyarı
Ekmeğim burada duruyor dostum
Neyleyeyim gelip geçen baharı
Bağımda çiçekler kuruyor dostum
Hicranla yanarken geçen ömrüme
Bir sızı saplanır hasta böğrüme
Neşemi ararsın gamlı gönlüme
Nabzımda elemler vuruyor dostum
Ayrılık ölmenin bir başka adı
Kalmadı bir nebze yaşamın tadı
Yüreğim çırpınan bir kuş kanadı
Her gece sılaya uçuyor dostum
Yabancı Bana
İçimde bir efkar bir özlem varki
Başı duman duman bir dağım sanki
Eyvah bu ben miyim aynalardaki
Gözlerim yabancı yabancı bana
Yıllardır yurdumdan yuvamdan ayrı
İçime işledim hasreti kahrı
Bunca gam yükünü çekmiyor gayrı
Dizlerim yabancı yabancı bana
Nerede hayaller kurduğum eylül
Gönül viranedir örenler hep kül
Şimdi elifi solmuş kırık bir gül
Ellerim yabancı yabancı bana
Mevsim kışa döndü ömür eksildi
Bahar geçip gitti, umut kesildi
Eveli insanlar böyle değildi
Dostlarım yabancı yabancı bana
Can Nuri bu dünya fanidir fani
Emeller nerede umutlar hani
Ne aşk ebedidir, ne gönül kani
Sevgilim yabancı yabancı bana
Bir Güldü Kalbim
Hayat bahçesinde bir güldü kalbim
Koklayıp yerlere attılar tanrım
Tutku lehçesinde bülbüldü kalbim
Susturup aşk ile yaktılar tanrım
Kar yağan dağların rüzgarıydım ben
Al yeşil bağların gülzarıydım ben
Sevincin umudun özvarıydım ben
Bir kıymet bilmeze sattılar tanrım
Gün olur dağlara koku saçardım
Gün olur bağlara güller açardım
Özgürlüğüm için konup uçardım
Vurup kanadımı kırdılar tanrım
Alıp bir sürüye kattılar tanrım
Bir zaman bahçeler yazdı bahardı
Ne bülbül ah eder, ne gül ağlardı
Yaprağıma ayaz vurdu kar yağdı
Kalbimi sonsuza yaktılar tanrım
Pınar olup seller ile çağlardım
Çınar olup yeller ile ağlardım
Umudumu gül dalına bağlardım
Koparıp dikene taktılar tanrım
Kapanmaz yürekte sevda yarası
Can Nuri silinmez alın karası
Ah bu dünya zalimlerin dünyası
Dünyamı başıma yıktılar tanrım
Affetmem
İçimde her hazan bir yaprak ağlar
Canlanır gözümde tüm hatıralar
Unutmam sevdiğim ölene kadar
Bana ettiğini asla unutmam
Gönülden sevmiştim vefasız çıktın
Umutla ördüğüm hülyamı yıktın
Acılar içinde yalnız bıraktın
Unutmam sevgilim asla unutmam
Yükledin gönlüme bunca hasreti
Yıllarca çektirdin bu kahrı derdi
Gezdiğim her sokak bana ar verdi
Affetmem sevgilim seni affetmem
Bin parça olsada bende yaralar
Silinip gitsede tüm hatıralar
Barışsa dünyada bütün dargınlar
Barışmam seninle asla barışmam
Karlı Dağlar Bulutların Ağıtır
Karlı dağlar bulutların ağıtır
yol vermezki nazlı yarim tez gele
eser yeller yaprakların dağıtır
gül vermezki nazlı yarim tez gele
yandı yandı küle döndü közlerim
bahar gelir sevdiğimi özlerim
ağlamaktan kan çanağı gözlerim
el vermez ki nazlı yarim tez gele
uzak bir adada canlarım kaldı
dünyaya bedel mercanlarım kaldı
yürekte bitmez hicranlarım kaldı
gel demez ki nazlı yarim tez gele
haram oldu gecelerde uykular
yediğim ekmekler içtiğim sular
lal mı oldu ağızlarda dualar
dil vermezki nazlı yarim tez gele
Can Nuri çöllerde mecnun olduğum
her gün ateşiyle yanıp solduğum
hasretinden saçlarımı yolduğum
yel vermezki nazlı yarim tez gele
Kurban Olduğum
Kara gözlerine kurban olduğum
umutsuz çaresiz bırakma beni
hasret kavıyla yanıp tutuştuğum
aşkın ateşiyle gel yakma beni
bir garip insanım hor bakma bana
kölemdir de yine darılmam sana
yıllardır gezerim ben yana yana
aşkın ateşiyle gel yakma beni
aşkın çöllerinde mecnun olduğum
her gün ateşiyle yanıp solduğum
hasretinden saçlarımı yolduğum
şu gurbet ellerde bırakma beni
yandı yandı küle döndü közlerim
ağlamaktan kan çanağı gözlerim
bahar gelir ben sılamı özlerim
çaresiz sahipsiz bırakma beni
Özler Dururum
Ne selamın gelir ne de haberin
Yıllardır yolunu gözler dururum
Yokluğun içimde derin mi derin
O güzel yüzünü özler dururum
Bazen saçlarıma düşen bir kırsın
Bazen bir yıl gibi bazen asırsın
Kalbimin içinde en kutsal sırsın
Aşkımı herkesten gizler dururum
Bitmez hasretimsin yanan gönlümde
Yüzyıl çalıp gittin sanki ömrümde
Kaç bahar tükettim, kaç güz gördümde
Hala deli gibi gezer dururum
Nağmeler inlerken ince sazlardan
Türkünü duyarım bahar yazlardan
Uzak bir düş gibi her bir yıldızdan
Yüzünü mehtaba çizer dururum
Başladı ömrümde yaprak dökümü
Kırdı dallarımı söktü kökümü
Kervanlar taşırken sevda yükümü
Ardında çaresiz izler dururum
Deli rüzgarlara verdim sesimi
Yağan yağmurlara çizdim resmini
Hiç bir gemi taşıyamaz sevgimi
Can Nuri deryalar yüzer dururum
Nuri CAN
Nuri CanKayıt Tarihi : 6.8.2003 19:55:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hasret Çiçeği isimli Kitapçıktan
TÜM YORUMLAR (2)