Bırak sular seller gibi çağlayayım. Hiç mutlu edemedin beni, bari mutsuzluğu yaşayayım. Seni saçlarınla sevmek isterken, yüzüne gözlerinle tutunmak isterken neden kolsuz kanatsız bıraktın beni. Yoksa öldüremediğin kuşlar adına, yuvasını yıkamadığın kartal adına yüreğimden mi vurmak istedin beni. Gittiğim her yerde yaz mevsimleriyle azarladın beni. Dudaklarımdan söküp attın sevgi sözcüklerini.Yüreğimden bir çiçek gibi sokup attın iyi niyetimi. Sonra izledin ağaçların nasıl kuruduğunu, çiçeklerin nasıl solduğunu ve benim nasıl öldüğümü. Niçin bu kadar yalnız bıraktın beni?
Seninle başlamak isterken yürümeye, her iki adımda bir çiğnettin bana gururumu ve kişiliğimi. Seninle başlamak isterken şarkı söylemeye, vurdun kelepçeleri tüm benliğime.
Oysa hiç şiir okumamıştım ben. Oysa hiçbir şarkı takılmamıştı dilime. Gel ne olur gel diyebilecekken seninle aşka, git diyorum şimdi tüm heyecanlara.
Yüreğimde saklarken ağır ağır sızıları, sana açılmış sarmaşık gülleri gibi gelmek isterken, bir yerlere yıldırım düşürmek isterken şimdi gökyüzüsüz bir kuş gibi mahkum ettin beni mor kıvrımlar içine.
Telaşlı bir deniz içinde tedirgin gülümsemelere boğulurken oysa gözlerim hala masmaviydi. Çünkü seni görüyordum tüm maviliklerde. Çünkü yüreğimde temiz kalan hala bir şeyler vardı. Bunun adı sevdaydı.
Gümüş tozlu, altın varaklı yollardan sana gelmeyi düşlerken, her şey seninle ilgili iken, ayrılmanın vahşi tadını bana ezberlettin. Bütün saksılarıma vahşi orkideleri sen diktirdin.
Aşkın neşesiyle tüm dünya bir orman iken ve başımda kuşlar cıvıldaşırken şimdi bana kıpkızıl bir dünya bıraktın. Yakıp yıktın kuşları, balıkları ve ağaçları. Kül eyledin iyilik güzellik adına tüm inançlarımı.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta