sevdiğim bir insan her gittiğinde yanımdan
yüzümde bir kırışık daha peyda oldu
dilimde, Hâşim’den yadigarkalan bir kederli dize
“akşam, yine akşam, yine akşam”
ve “sayılı gün tez geçer” klişesi durmadan rahatsız ediyor
bütün yağmurlarımı, mevsimlerimi ve gülmelerimi
içim geçmesini istemiyor oysa, daha eksik çok şey var
olmasını beklediğim
birliktelik gün sayıyor, öyküm bir kez daha son bulacak
göz göre göre, bir hal çaresi yok mu bunun ey sâki!
oysa uzun sürecek bir öykü yazmaya koyulmuştum
bütün gidiş ve bitişlere inat, sonu iyi bitecek bir öykü
hiç güzel gitmeyen değişimler oluyor oysa bu rezil çağda
ziyaretlerde ve bayramlarda el öpen çocuklara ne oldu
türküleri kim aldı götürdü
ayırdına varamıyorum artık sonların, zamanın
rüzgârın ve bahar çiçeklerinin...
ve bu öykünün sonu erken geldi sevdiğim
“vuslat” dersen erkendi henüz
vuslat ankanın pençesinde, anka yükseklerde
nasıl ki ağıtların yakıldığı evlat yemen’de...
kesik duyulan bir ses kadar uzak olsa da vuslat
ağıtların ulaşamadığı yerler kadar uzak olsa da
sevdiğim!
sabâ yeline versem, sevda heybemi
sana şiir göndersem, teselli bulur musun?
sana ıtır çiçeği, sana nar çiçeği, sana reyhan göndersem
sana çocuk gülüşü değmiş misketler göndersem teselli bulur musun?
sana Peygamberden bir müjdeli haber göndersem
“kişi sevdiği ile beraberdir” diye not düşsem...
beni sorma, ne mevsimler, ne deniz ve martı besleyen kentler
ne de maziye gömülmüş daktilo sesleri
hiçbiri yama olamadı düşlerimdeki yırtığa
“sevda” dedim, yüzyıllık bir göçe revan oldum
kervanım bitap düştü de ben
ne kaf dağına ulaştım, ne anka’ya rastladım
oysa sevdam anka kanadında bir tüy
anka, kaf dağın yücesinde bir bilge kuş
kaf, şairlerin dilinde yalnızca bir söylence
ve ben söylencelerin izinde uslanmaz bir dervişim
vuslat için düştüğüm bir yolda, gidişlere tanık oluyorum hep
kent kalabalığında ayrılıklara tanık oluyorum, gidenler bitmiyor
oysa ben bir savaşzede kadar kimsesizim, çaresizim ve uzağım
oysa ben bir afrikalı çocuk kadar açım, susuzum
oysa ben bir gazzeli çocuk kadar merhamete muhtacım
ve Kudüs misali esirim, dertliyim
gidenler, gidenlerin ardı arkası gelmiyor
arkasından birkaç dize bırakabiliyorum ancak gidenin
birkaç iç çekiş, birkaç yürek burkulması ve birkaç da sığıntı düş
kalabalık çarşılarda, kara gömülmüş kentlerin uykusunda
ve bahar akşamlarında, sokaklara dökülen tasasız yüzler arasında
sevdiğim bir insan her gittiğinde yanımdan
yüreğimden bir gül daha bırakıyorum
yağmurlarda çıktığım dağlara, fâniliği hatırlatan geceye
uzun uçuşlara revan olangöç kuşlarına
bıraktığım her gülde, bir kırışık daha beliriyor yüzümde
Habib UmutluKayıt Tarihi : 5.2.2017 22:09:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!