Yüzüm Sürgün Eriyik Kurşundur Zülfüm

Çığlıkların yankısında yitiyor feryadım
Kan kaybıyım kalabalık caddelerin
İçimde bir dağ lime lime tırmandığım
Bir çöl var kırk yıl Musa’yla dolandığım
Yalın kılıcım tam teçhiz serabım
Dönencelerde yağmur kıtlığı
Ümmi şefkatin uzağındayım
Dağlar ardında Kudüs
Sidrenin kapısında dualarım
Durdukça ağırlaşır
Kırbamda muhacir yüreği
Dermanı çalınmış ayaklarım

Dokunmadan geçiyorum leylü nehara hasret tünelinde
Rüzgârından bir tutam ölüm öptüm
Yüzüm sürgün eriyik kurşundur zülfüm

Kara bir buse güneşe düşen
Ve yandıkça yanan yandıkça kurban arayan
Neşvesi saçılırken ateşin
Haramiler kürer yıldızlarını semadan
Usulca kıyılarına sokulan süt kokulu düşlerin
İntifada fışkırır can yangınlarından

Uçurtmalar saldım hasret sedalı kuyruğu
Isıtsın direnci ki göğüm üşümesin
Her yakarış bir kapıdır göğe açılan
Karanfil bu yüzden cennet kokulu
Büyüdüğü her haki göze
Sürgün rahmin vatan soluğu

Günün son ışıkları gözümde
Bir gözü ben bıçak sırtı terazinin
Her çiy tanen düşer tenime
Emer ruhumu her gece düşlerin
Can bağım çeker hep geriye
Hüznümü kazar her gecenin göçebesi
Sarıldığım
Sevdanda ısrar fırlatan sapanım

Dur tenim akmaya dur
Yüreğindeki cefayı yakmaya dur
Döneceğim…
Rüzgârlar ulağım
Her günün selamını ayrı ayrı yolluyorum
Dua bahadırları bekliyorum
Hızır cengi
Bahçemde hep karanfiller büyütüyorum
Her zerremi kaplasa bir kaktüs
Ecel duramaz önümde
Mezarımın toprağını rüzgârlara salıp
Döneceğim… Kudüs…Kudüs...