Uzun bir zaman sonrası… Kum saatini çevirmiyorum artık, boşaldı ve bitti. Uzun bir yolculuğun bittiği yerde, birçok güzel insanları ardımda bırakarak – her duraksamada birini daha yitirdim- Yolun sonunda ne vardı bilmiyordum, hep beraber olmak sonuna kadar birlikte yürümekti önemli olan ama benimle gelemediler / gelmedin, hiçbir şeyi doğru düzgün söylemeden bir telefon mesajına yazılan iki kelimeyle –geldiğim yolu bitirdin zamansız… Soru işaretleriyle bırakıp…
Şimdi arkama dönüp baktığımda incecik, belli belirsiz görülüp yitilen karaltılar beliriyor.
Ama geri dönmeyeceğim.
Kadıköy… Bahariye… Moda… Yoğurtçu Parkı… Şair Latifi Sokak… İstanbul bitiyor.
Sen de bitiyorsun.
Işık azaldı şimdi. Donuk, puslu bir aydınlığa dönüşüyor hızla.
Bir şey eksildi, bir şey öldü. Birşeyler oluyor, zaman duraksıyor, titrek ve güvensiz biçimlere dönüşüyor her şey. Belirsizlik içinde gözün izlediği bir yanılsama… Bu kadar geç kalmasaydık… Sönmekte olan ışığa birkaç mum daha yakabilseydik, yüzlerimizi içimize değil birbirimize dönebilseydik böyle olmaz dı.
Şimdi uzağız birbirimizden.
İçim acıyor.
Ateş çatlayarak dağıldı, ezildi çıtırtıyla
Bir şarkı daha bitti.
Tabaklarda yemek artıkları kaldı.
Kül tabağında izmaritler birikti.
Ses söndü.
Dipte bir yosun sallandı.
Bir tokat çarptı yüzüme, yoğunlaşan bir duman gibi yüzümde asılı kaldı.
Geri gelmeyecek olanın acısı bir tortu gibi birikiyor yüreğime. Uzakta kaldın şimdi karanlık bir sokakta yavaş yavaş yitmeni görüyorum ama gel demeyeceğim
Günler kısalıyor. Uzakta bulutların dağıldığı yerlerde koyu mavi bir aydınlık süzülüyor. İstanbul’u gördükçe seni hatırlıyorum. Haydarpaşada mola veren Kadıköy vapurunda kırmızı ağızlı beyaz kuşların yukarıdan aşağı hızla dönerek bağrıştıklarını duyuyorum. Alkım’ın yanındaki yoldan yokuşu vurup eskiden havuz olan şimdiki parka geliyorum. Marketten Radikal’ini ve senin tam buğday ekmeğini alıyorum. Olur ya unutmuş sundur belki de. Sokağımızdayım… Bakkal Hasan “ ağabey hoş geldin nerelerdeydin” diyor. Eczacı kız el sallıyor, gülümsüyor… Arnavut berber “vay abim bay karizma hoş geldin iyi akşamlar “ otoparkçı abi yanında kurt köpekleri “ bak müdür büyüdü bunlar sen görmeyeli “ Sucu Orhan bıyık altından gülümseyerek “ yengemizin gözü aydın…” Şair Latifi’de herkes bir şeyler söylüyor.
Bir daha onları hiç görmeyeceğim.
Evimizin pencerelerine bakıyorum, bir gölge, camdan bakan ve geri çekilen bir SEN deseni…
Gözlerim yağmurlardan kalma sağanak…
Bir daha seni hiç görmeyeceğim.
Biliyorum…
Artık ne olursa olsun, nerede ve nasıl karşılaşırsak karşılaşalım ancak acı verebiliriz birbirimize.
Ve sen de biliyorsun…
Aşkın nefretle birleşerek beni tükettiği seni özlüyorum.
Seni seviyorum.
Biliyorum sen orada, kendinle uzaktasın. Bu yazıyı okuduğun odanda Açık Radyoda sürekli müzik çalıyor, yazı masanın başındasın sanki görebiliyorum seni, çayından bir yudum alıyorsun, kendi kendine yeniden yaşamlar kuruyorsun.
Artık hiç karşılaşmasak bile belki günün birinde yazılarını bir kitapçıda görürüm. o öykülerin arasında bizimki de olsun isterdim. Biliyorum bir yazara öykü ısmarlandığı pek görülmemiştir ama yine eski günlerde ki gibi…
Sen anlat istiyorum, yapar mısın?
Mustafa Küçük 2Kayıt Tarihi : 24.4.2009 12:31:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

İki kişi arasında yaşanmış ve birisinin canı yanmış yaşanmışlık okudum...
Yaşama Dair...
Ve... Tüm bunlardan elde kalan sadece alışkanlıklardan vazgeçmek aslında kişiyle birlikte hergün uyandığın...
Sabaha...
Bir gün gelecek... Canı acıtılmış uyanacak bambaşka sabahlara...
Ya diğeri... Acı vermiş olduğu acının verildiği...
Hep aynı...
Sabaha...
Terk edilen vicdanıyla rahatsa inan ki M,Terk eden ömür boyu ızdırapta...
Sevgilerimle
TÜM YORUMLAR (1)