Yüzler Ve Sözler Şiiri - Münzevî Muhayyelât

Münzevî Muhayyelât
203

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Yüzler Ve Sözler

mezar taşı yontucusuna..

iki ayrı yönde iki ayrı fareyi
kısık bir sesle gütmek gibi
bir maharete sahip olmaktan başka
bir de taşa not düşmek ayrıcalığına sahipsin
ölüme hayattan selam babında
ki bu şairlikten bile güzel bir zenaattır
ve para da kazandırıyordur
zannımca

Köre..

ışıyan yanlarımızı bir kuyuya atmak mıdır
yakuptan beri her kuyuya yıldız salmak mıdır
karanlığı avlamak gözyaşıyla
kör ve kötürüm bir ağıttan çok başka bir şey olmalı
şu gözlerindeki tarifi imkansız hüzzam pırıltı oysa
tanrının en güzel işlerindendir züleyhaya yusuf sunmak
zannımca

Mecnuna..

kırık plaklardan devşiremediğin bir ah-u zarın var ne yazık ki
birleşik tamlamalarla anılır olduysa adın artık
bu seni bir secdeden alıkoymasa gerektir
her gülün zarafetine dekor sensin
her gül her gün sana rağmen kokuyor
ve sen nefessiz kalıyorsun kemiklerin ıslanıncaya kadar yağmurla
evet evet böyle oluyor
zannımca

Sevgiliye..

iklimde bir değişim yok sevgili
değişen sadece yakarışlarımız
ay hala orda ve hala dolun
sen hala ordasın
hala içimde bir iç ülke olmaya dair isyanına devamda
sabahın hayrına göndermelerle anıyorum hala seni
duayı bir enkaza çevirerek anıyorum hala ismini
dudaklarıma bir anlığına konmuş bir kelebeğin
kanadındaki tozsun sevgili
bu tozun esrarındandır başımın dönüşleri de
zannımca

foto ali'ye..

görünen hiç bir yüz senden küçük değil
hiç bir yol türküsünü kırağıya teslim etmemelisin bu yüzden
anlarımızı hayat gölgesi kılmaya dair
sıcacık bir 'dondurma'dır senden beklenilen ali
zannımca

dilenciye..

bir menevişlik su düşü dilensene
benim için dilenci
mahsuplaşırız nasılsa
sana biraz er vakitlerin ışıltısından veririm
yanımda bolca ne de olsa
bir kök kalp tomurcuğum da var
onu da veririm yetmezse kırgınlığına
aynanın sırrını dilensene dilenci
geçip gitmeyen her görüntü oradadır çünkü
zannımca

cüceye..

enine boyuna kırmızı bu akşam sular
aşk ise
her zamankinden biraz daha yakışıklı görünüyor
sobasız odalarda
uyumaya doğru koşturuyoruz biraz daha
boynumuz iyice hantallaşıyor
bir kentli papatyanın çeneklerinde
elimizde ne kaldı ki birazcık gülden
ve sabah ürperişlerinden başka sevgilinin
bizi bir sayrı düşe doğru savurma cüce
her mevsim bir hastalığa şifadır çünkü
zannımca

deliye..

maviye bir atım gül koydun da ne oldu
işe yaramaz bir takvime hapsettin bizi
kadranlara ihtiras serpiştirdinde ne oldu
akrebiyle sokulduk zamanın yine en sonunda
sen
hey sen
bunca liberal şeytanlığının yanısıra
biraz da demokrat olabilirdin oysa
tanrıya hangi sesle gideceksen
onunla seslen bana
bırakma avuçlarımdan hıçkırığını
biraz anlam yükle dünyaya
epeyce boş yer var çünkü
insan ırkının ıraklarında
bu yüzden deli kardeşim
sadece bu yüzdendir mezarlıkların
bu kadar azimle karıncalanması
cesetlerimizin bunca böceklenmesi de bu sebepten
zannımca

m.M..

Münzevî Muhayyelât
Kayıt Tarihi : 23.2.2011 12:01:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Sükûn Ve İnşirah
    Sükûn Ve İnşirah


    seslere sözler


    yağmur a

    içime çisildemeye devam ededur
    biraz gök indirebilirsen
    yılgın sözlerime
    seni bulutlardan kurtaracağım
    zihninde damlasız tıpırtılar
    bana bir yalnızlık melodisi çal
    sesimi okşadığın gibi yağmur
    sükutumu da sar


    feyz e

    ey
    en
    ehven
    sözlerimin
    kırışığını açan ütü
    kalbim kısık sesli bir arya
    ya da bangır bangır bir bozlak iken
    sen kanadımda bir bitki örtüsü besliyor olmakla
    kıvandırılmışsın
    'tanrıdan diledim bu kadar dilek'
    ki her dileğimi dillendirmek
    görevi sana düşer
    yıkık kağıt saraylarının gongu
    faber castel

    anne ye

    saçlarımdan tiril tiril akım yediğim günlerde
    sen bir akasyayla çıkageliyorsun ya anne hep
    biraz dolanıp biraz kıvanıp
    azıcık mağara yontusu edinip gecenin endamından
    sehven düştüğüm her nota
    bir bakla zincir muamelesi yapıp
    beni çözüyorsun ya anne
    bunu resimlerle ve martılarla yapıyorsun ya bir de
    ben sızlamaktan yorulmadım hiç
    senin sızılarına fon olmaktan yorulduğum kadar
    aklında bulunsun
    beni hep kızıl gelinciklerle otala


    yusuf a

    içimde bir kuyunun yankısı yok
    çık içimden
    git züleyhanın varisi ol
    acem bir kadının
    kesik ellerinden sızan kanda
    eylül sarmalanmalarına doğrul
    bana kuyudan seslenip durma yusuf
    gökyüzü senin gördüğün kadar dar değil
    biliyorum


    saat satan çocuğa

    yapma çocuğum böyle şeyler
    bak kusarım tezgahına


    azraile

    her yerde ve ne zaman
    ne yerde ve her mekan
    bir dışa dönüklük içinde
    ruhumu kabzeyle
    elim açık
    bütün restleri görmüş
    bütün potları artırmış
    bütün riskleri almışım
    daha ne olacaktı ki
    biraz ölmek için gerekli her şey tamam
    dua eder fazla mesaini ödetirim
    gelsene,

    @..

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Münzevî Muhayyelât