Adını çizdik,duvarlara,ağaçlara
Sevdamızdın sen bizim.
Oralarda biryerlerde saklamışlar seni
Biliyorum..
Bilmem kaç yıldır tutukludur bizim baharımız..
Bela gecelerinde ardından ağlamayan tek kişi bendim
Kelepçeli bileklerin ve dik başınla hep sen gelirdin eli silahlı birileri arasında.
Benim düşlerimdi senin umutların olan şeyler
Hep seninle giderdi ellerim.
Kapkaranlık yollarda bir hükümet aracı
Ve gece hep sessizliğe bürünürdü sen giderken
Tüm yıldızlar saklanırdı da akşamlara
Bu şehrin sokaklarında yallnız ben gezerdim.
Kapılar, asansörler,merdivenler,
Sabaha doğru bezgin bezgin vuran daktilo tuşları.
Karanlık odaların sürgülü kapıları ardında
Hep seni beklerdim.
Bilirdim ki dost umutlarım siyaha boyanırdı
Senin hücrelerinin nefes alınmaz odalarında
Ve, ardından o yüksek yerde oturan insancıklar
Seni gönderirdi yine demirparmaklıklı evlere
Ve, senin ölüm sessizliğine bürünmüş damlarında
Bütün katiller
Gündüzün yorgunluğuna ve gecenin sırrrına aldırmadan
Sabahlara dek bıçaklarını bilerler,
Silahlarını ağır kokulu yağlarla hazırlayı dururlardı.
Bütün bu çökmüşlüğüne rağmen,senin evlerinin
Bir köşelerinde özgürlüğe hasret türküleri
Yazardı biriler..
Sonra sonra ezan sesleri gelmeye başladı
Senin damlarından.
Duyardık ki; artık senin duvarlarından yıllanmış
yağlı isler çözülür,uçar gidermiş
Duyardık ki; artık senin evlerin tertemizmiş,
O koca koca taş duvarlı damlarda, sabah akşam
Rabbine secde edip dururmuş insanlar...
Bilirdik ki; senin evlerin tek bir yürek olmuş
İpekten örtülere,selamın destanını yazmış insanlar..
Sen; bizim özlediğimiz gibi gelmedin bahar..
Sen tüm sinsiliğinle hep bizim beklemediğim yönlerden çıktın karşımıza.
Sana hasret türküleri yza yaza geçti nice geçmek bilmez dakikalar
Seni anlatmadığımız dost mu kaldı, söz dinletebildiğimiz
Bir nice bardak ve sigara tanıktır sevdamıza..
Tesbihlerimizde tane tane çektiğimiz,kalemlerimizde satır satır yazdığımız
Sen değil miydin?
Söyle; sen değil miydin en yalnız akşamların gizli çağrısı?
Bütün sabahları seninle süslemedik mi?
Ama bekledik ki gelmedin
Ama dinledik ki söylemedin..
Ben yine yollara düşüp seni aradım heryerde
Senden bir seda, senden bir ayak izi aradım
Tüm geceler boyu...
Ve..birgün buldum gerçekle gölgeli kapı ardında
Ve..duydum karanlık basarken çekip gitmişsin,
Yıllar önce bu yerlerden...
Ve.. duydum arasıra ağlarmışsın
Memleket diye..
Geçen akşamlardan birinde seni görmüşler
Bileklerin kelepçeli
Eli silahlı birileri koluna girmiş; sözümona
Adalete gidermişsin..
Artık biliyorum ki, sen geri gelmeyeceksin
Ve..bil ki; ardından ağlamayacağım
O aşınmış merdivenlere,sürgülü kapılara,hücrelere...
Bezgin vuran daktilo tuşlarına,kara yüzlü kağıtlara..
Yüksek yerde oturan dik yakalı adama
Ve yolun düşerse birgün mapus damına
Kafestekilere selam söyle...
Onların hepsini,tek tek hatırlayacağım...
İsa Sarı 1986
İsa SarıKayıt Tarihi : 28.3.2009 22:25:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Muhsin Yazıcıoğlu na ithaftır.. Ruhu şad olsun...Türk Milleti başın sağolsun...
![İsa Sarı](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/03/28/yusufiye-tutuklu-bahar-2.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!