Şu sıralar serbest şiir gibi hissediyorum
Kafiyem yok, ölçüsüzlük başağrısı
Şiir demeye bin şahit ister ama
Yazarım açık ve kesin
parlak siyah gözlerin
Yusuf TELLİ
Rotasız, buruşuk bir kağıt parçası olmak vardı
Akşam yeliyle savrulup giden
Gelip ayağına konuversem
Hey! burdayım, burda işte
Kaldırıp çöpe at, tekme at...
Yeterki hissedeyim teninin sıcaklığını
Her çalan müzik gözümü doldurur artık
Yeter ki biraz tiz olsun
Artık sadece soğuktan sızlamıyor burnum
İçimi sen kapladı mı baştan aşağıya
Narin narin çiseler hasretin içime
Gözlerim çatılardan sarkan sular gibi
Eskişehir tren istasyonu…
Yaptığı işin en hazin sonu
On yıldır belki de ilk kez üzmüştü onu
Hatasını ört bas edebilmekti bütün konu
Ve on yıldır ilk kez üzmüştü onu
Tahmin yeteneğim körelirdi Hangi çiçeği seveceğini bulmaya çalışırken
Gülü severmişsin bilemedim
Oysa ben seni papatya benzetirdim
Papatyadan farkın yoktu
Oda sevmiyo derdi sende sevmediğini söyledin farkeden bişey olmadı
İkinizde acıttınız, ikinizde acıydınız...
Varsın koksun gömleğim kan
Ben kuyudayım tevbeyle geçer her an
Yakup'un hasreti vurdu sol yanımdan
Gel,çıkar beni burdan,ey yüce kervan
Yusuf TELLİ
Hasret nedir bileniniz var mı?
Yaptığı çektirenin yanına sizce kâr mı?
Örtün üstüme toprak, üşüyorum
İlk değilsin ama son aşkım olup kal
Ne garip değil mi?
Bildiğimiz bütün yalanlar böyle başlardı
Bir de şeker verilip kandırılan
Cadde boyu top oynayan çocuklar gibi
Bekçi Selim’in sırtının yere getirilemez
Ben başı beyaz bulutlarla kaplı
Asil ve uğultulu bir dağım
Ve dibimdedir Halepçe
Kaç senedir boynum bükük...
Berfin'in 'daye' sesi hâlâ kulağımda
Kimyasalların kokusu gitmez burnumdan
Ah şu içimdeki yaramaz çocuk
Kapının arkasına saklanıp
Kardeşini korkutan
Bayram namazında ayakkabı saklayan
Gürültü yapıp ta
Hocam Mehmet yaptı diyen
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!