(Pazardan eve getirdiğim dutların
Bir kısmınnın ben yokken
dökülmesi üzerine)
Ağacında büyüyordu,
Gururun pek büyük, yücedir başın,
Ne kadar tazesin, onbeş mi yaşın?
İnci mi, altın mı, elmas mı taşın?
Ama çok yakıcı narın Erciyes.
Dağıttın etrafa kızgın külünü,
Salınarak gitme sevda yolunda,
Güzelsin, cazipsin sen gönül kuşu.
Bal şeker mi var ki tatlı dilinde,
Can veriyor sesin, can gönül kuşu.
Başkalaşıyorum seni andıkça,
Zaten hep öyleyim ya…
Varlığımı anlayamıyor,
İnsan olduğumu unutuyorum,
Gözyaşlarından yaratılmış sanki,
Bütün vücudum.
HOCAMA
İrfan ocağında tenvir edici,
Muhterem namınız kalmıştır, hocam.
Yüksele yüksele arşa gidici,
Olmanın zamanı gelmiştir, hocam.
Çıkar siyahları giy beyazını,
Kınala elini bayram gelince,
Hazırla özenle varsa sazını,
Akort yap telini bayram gelince.
Aç bir kurtla kurnaz bir tilki,
Gezerken kırda kurt demiş:
Merhaba, tilki kardeş!
Arkadaş olalım, ister misin,
Bulursak nerede bir av, birlikte yer misin?
Hay hayyy, demiş tilki, elbet olurum,
Ankara'dan bindik hedef bilinmez,
Araba durmadan yolcular inmez,
Kalbime damlayan gözyaşı dinmez,
Çünkü gurbetteyim, sıladan uzak.
Bolu Dağlarının çamları uzun,
(01Mart1958 günü İzmit-Gölcük
arasında, çoğu öğrenci, yüzlerce kişiyle
sulara gömülen Vapurun ardından)
Yönümüz İstanbul’du eğlenip güleceğiz,
Dünyanın güzeli çevreme dolsa,
Gönlüm seni ister, her zaman seni
Uğrunda benim’çin ölüm de olsa,
Gönlüm seni ister her zaman seni.
Korkarım resmini tutup öpmeye,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!