Gurbet, her yanım gurbet sisli hafakanlarım
Bir melal denizi, kasvet yağar ufuklarıma
Donakalmış zemheride yazlarım baharlarım
Mevsimler kışa tutsak, asla çıkmaz bahara
Fecir bilmez, akşam kokan ıstırap sabahlarım
Sinesinde annenin
küçücük bebeğinin,
ilk kalp atışları.
Ve gurbet,
Son deminde neferin
teskere heyecanı;
Bu güzel sofraya belki az gelir
Demez isem bir kelam belki söz gelir
Selatu selamla söze fer gelir
Dertsizlik kapımda şerli dert oldu
Dinledi çok zaman, dermansız dilim
Çilekeş rüzgarların getirdiği sonbahar,
Bir düğünün matemi içimde ağlar,
Hazanla dökülen yaprakların feryadı,
Dilimde çığlık olur, gözümde çağlar.
Ormanın sırlı duvağı rüzgarla salınır da,
Sözün sözdür gurban olim,
Gelim de ögünde ölim,
Haddimiz mi destur çekmek,
İş yarımsa, gelin görek.
Vakitsizin vakti olmaz,
Ne gelen var ne giden, uğramaz yolcu,
Duvarlarında sonbahar bu garip hanın,
İsli dumanında tüter gri olgunluk,
Ve paslı menteşeler açılır zar zar,
Kapı arkasında bir eski sima soluk,
Anlının izlerinde bu yaşlı han var.
Elin etmediğini ettim kendime,
Dostların sitemi doldu sineme,
Tutamadım yaşımı aktı yüzüme,
Burna gelen canım oldu bu nefsim.
Sabahki tövbemi akşam bozdurdu
Yakup gönüllerin, Yusuflardır hicranı,
Girdabın muamması, gönüllerde savrulur.
Bir çift dönen tekerleğin ızdıraplı sözleri,
Kutlu yolun ardı sıra nur izlerde saklıdır.
Nedim buysa halim benim,
Gizlenir mi gören gözden,
Saramazam sarın derim,
Başka kim var benim sizden.
Kırılmasın gönül sözden,
Hava bozdu
Rüzgar hoyrat eser bu yerde.
Kalırsam geceye...
Ne olur beni de al gemine...
Bilirsin Sen;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!