Genç vakitlerden kopup,
bir kente çakılmış kalmışım.
Solukyüzlü bir güneşle uyanıp,
ağıraksak bir akşamla dalaşmaktayım.
Bu hal, bu heyyam
Bu,
benim dünya halim.
Sen beni bir de dağlarda görmeliydin;
çıplak ayaklarım altında erirdi karlar,
ateş nefesimle harlardı,
dağıtıp geçerdim saçlarını tarlaların,
Eylüldür.
Ve Eylül
zemheriye giden bir şarkıdır.
Koşulsuz bağışlayacak kadar geniş bir yürek
Eylül ile fililenecektir.
Eylüldür,
Şehre darmadağın giren akşam,
martılar ve sirenler olarak vuruyor sokaklara,
bir deli akşamla başetmek için insan
burkulan bir pişmanlıkla mı yoğrulmalı?
Buramız, tam hepimizin durduğu yer,
hep bir şehriyar ile diri kalmaz mı?
Eski bir sonsuzdan yeni bir sonsuza gidiyorum.
Rüyalarım denizleri boğacak kadar derin
Yeşil bir ay giriyor da göğsüme, sanırsın beni uyandıracak
ve sanırsın ki karanlığı delip, seni benim yerime bulacak.
Ben su gibi akıp gelirdim her gece sana,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!