Sonsuzlukta yuvarlanıp
Bir yere çarpmayı
Bekleyen
Göktaşı
İki nokta bir ünlem
Yalnızlığımın geçtiği yerde başladın
Umutsuz, asi ve hüzünlü bakışlarına vuruldum belkide
Bir kedi yüreği gibiydi yüreğim
Korkakça her an birşey olacakmış gibi yaklaştım sana
Yorgunluğunu çıkarmak için sahil kenarlarına vuruyorsun kendini
Belki de gel-gitlerinle baş başa kalabilmek için
Öylesine âşıksın ki kendine
Ne bir acı, ne de keder yıkabiliyor seni
Durup durup soruyorsun aynı soruyu
Acep ben bu dünyaya niye geldim?
Soluk alıp verdiğim her ana şükürler olsun
Yaşamaya çalıştığım kaderime
Dur durak bilmeyen nefsime
Her an bekleyen ecelime
Canın yandığında dişlerini sıkarsın ya
Gözlerinden yaşlar dökülür ağlayamazsın
Haykırmak istersin bağırmak avaz avaz
Yapamazsın yediremezsin korkarsın
Eğer ağlarsan bir daha canın yandığında
Bendeki seni sana anlatmak için
O kadar çok düşündüm ki
Artık takıntı haline gelen seni
Kalemim yazdığınca anlatmak istedim
Belki tuhaf geliyor sana yazdıklarım
Sadece okuyup bana bir cevap versen
Ne olurdu biraz gülebilsen
Sözlerin hep umutsuz ve kederli
Benliğinden kalan aldanışlar
Ya da sana ait olduğunu sandığın inanışlar
Halini hatırını soran gözler
Zavallı bir paranoya üzerinde kaldım
Zavallı paranoyak bir kelime
Kader, kısmet her neyse
Zamanında yapamadıklarım
Zamana dönük yaşadıklarım
Yoktu bir umut ışığım
Zaman olsada konuşsak herşeyi
Ya da konuşmaya çalışsak
Zamanı yetirebildiğimiz kadar
Her şey o kadar siyah ki
Sen yanımdayken de bir o kadar beyaz
Sabredebilsek, keşkeler olmadan yaşayabilsek
Hiç bitmeyecek gibiydi yaşadıklarımız
Zaman seninleyken o kadar bitevi
Neden yok, sebepsiz bitabi
Sar beni yüreğine sar hadi.
Sen yoksan neye yarar yaşadıklarımız
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!