Yürüyorum dağlara doğru.
Koşturmadan, ağır adımlarla,
telaşsız, dertsiz, tasasız.
Göğsüme vuran poyraza aldırış etmeden.
Yorulmadan, dinlenmeden.
Bu dağlar çocukluğuma şahit.
Ömrümün baharı olan coşkulu, neşeli günlerime.
Adımlarım yeni kuvvet bulmaya başlamışken yürüdüğüm yerler.
Böğürtlen topladığım, hayvan otlattığım,
deli poyrazında yandığım,
keven ateşinde piştiğim yamaçlar.
Ömrümden birer birer düşen günlere şahitler.
Yürüyorum.
Doğanın ritmine eşdeğer atıyorum adımlarımı.
Ne hızlı, ne yavaş.
Ayaklarımın altında savrulan toprakta hatıralarım yankılanıyor.
Her ağaç gölgesinde, demlenen çayların, muhabbetlerin izi.
Her hışırtının ardından elinde bir kucak odun,
çalılar arasından sıyrılacak gibi duran bir dostun hatırası.
Nerede o eski zamanlar demek geliyor içimden. Kendimce hayıflanıyorum.
Ciğerlerime bir hava akımı doluyor, boşalmayacak hissine kapılıyorum bir an.
Sessizlik tek hakimi şimdi dağların.
Rüzgarın uğultusundan başka her şey değişmiş.
Ne dana güden çocuklar var, ne koç tokuşturan.
Ne de çimler üzerinden güreş tutan.
Tayyareler geçecek mi diye, ara ara göklere bakıyorum. Geçmiyor.
Ayaklarımı bastığım toprak ‘o eski toprak’mıdır?
Dizlerimi okşayan yaban çiçekleri,
şarıldayarak akan sular,
kuytusunda dinlendiğim çeşmeler,
boylu boyunca uzanan çimenler
eski ile aynı mıdır?
Bir hüzün yumağı düğümleniyor boğazıma.
Rüzgar vurdukça gözlerim nemleniyor.
Yürüyorum dağlara doğru.
Kayıt Tarihi : 28.3.2018 09:52:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!