Kaçmıştı yurdundan bir kere
bir ruh, ranzanın demir parmaklıklarını kırarak.
Koymuştu aklına kendi devrimini,
kaçmıştı artık zembereği okkanın.
Kaçmıştı yurdundan,
bir yürek fırlamıştı göğüs kafesini yırtarak.
Her adımla aşka biraz daha aşk katarak.
Ne olacaksa olsundu.
Utangaç teninde titreyen sevgilinin, gül göğsünde uyuyacaktı.
Birkaç saatliğine cehennemi unutarak
Sonra sıcak bir sabaha uyanacaktı Mamak’ ta…
Sokak köpeklerinin sesleriyle karışacaktı sevgilinin nefesine…
Korkacaktı sevgilinin ince bedeni.
Kendini hissettirecekti biraz daha sokularak.
Sonra karanlığa selam eden bir çift pencerede olacaktı sevgilinin gözleri
Sonuna dek berekete açılacak.
Bolluğa,yağmura,nehire,denize…
Gönenine doymuş.
Bereketli.
İda’nın eteklerine
Torosların cömertliğinde
Bire bin verecek ve analık edecek tohuma,
Suya…
Açılınca sevgilin bereketli gözleri.
Açılınca gözler…
Mezar...
Sevgili…
Kazar…
Gözler…
Önce Kahverengi…
Sonra yaylarengi…
Ölümrengi…
Mezarda kimse değil.
en masumundan bir çocukluk yatar…
En küçükken öldü…
Hayaller…
Açın bakın o gözlerde.
Hala bir ceninin kalbi usulca tar
Kardan daha beyaz.
Melekten daha saf…
Her çocuktan daha şen.
Yüzü ölürken bile gülümseyen…
Bir Çocuk(luk) yatar.
Açın o gözleri bir bakın…
İçindeki çocuk hala köpek sesinde.
Hafifçe yerinden sıçrar.
Hala annesinin yaşmağını yorgan bilip yatar.
Ana kokusunu ninni yapıp.
Hala mı hala çocuksu hayallere yatar…
Kayıt Tarihi : 27.11.2010 01:05:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!