Feride’ye…
seni ben, eski bi’ öyküden tutmuştum,
sayfayı çevirip, gözlerimi yummuştum,
bütün olanakları sığdırıp kalbime,
adınla vurulmak istedim, top-tüfek yerine…
……………………………………….
saçlarını, gül nazarıyla yıkadım,
büyüttüm ellerimde,
sana bakarken, yaşamak;
bi’ ceylan sekişiydi,
göğsümün en dar yerinde…
……………………………………….
denizleri doldururdu sözlerin; dolaşık,
uykusuz atlas; mavi gerdanlık,
dilin oynak; deli sarmaşık…
aynı kıyının özlemleriyiz, aynı suyun sürgünleri,
kumralsan; bu bendeki sarışınlıktan,
sarışınsam; sen, iyice esmere yakın…
yüzümüzde, yalnızca iki kişilik bi’ göçebelik;
Asya’dan Avrupa’ya, Avrupa’dan Asya’ya…
……………………………………….
çocukluğumuzdan, utangaç giz yerleri,
duvar diplerinde yeşeren rutubet,
serçekuşun, tulumbadan su içtiğiyiz…
vedadan ayrılmış, iki bağlacız,
göğümüzde cam kırıkları; yıldızlara basmayınız…
……………………………………….
kundak çiçeğim, ağzı yanık güzüm,
seni içtim, türkü diye gündüzün…
yürek sözüm, içimin koygun ağrısı,
kıraç dağların, ikindi saçlı kızı…
……………………………………….
arıdan kaçırdım balı, sana getirdim,
acıyı ördüm kuştan, tüyü dile getirdim,
çölü susuz geçtim, dalı sana getirdim,
meclisten uçurdum, sözü sana getirdim…
……………………………………….
uzattım elimi, suyunun gürlüğüne,
bıraktım akışının, sımsıcak hürlüğüne,
canımdan erittim özümü, cana getirdim,
kendimden aşırdım düşleri, bize getirdim…
……………………………………….
sen beni, bi’ kutu kibrit gibi,
yaka yaka bitirdin…
17 Şubat 2016 Çarşamba / İstanbul
Halil IşıkKayıt Tarihi : 26.2.2016 23:51:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!