Yürek göçü
nasıl da inceden işleyen bir sızıdır bu zulümlü gece.
oysa daha dün, simsiyah bir gül görkemiydi yüzün.
seher sabahını sırtlardı dağ başı omuzların,
bakışların süzülürdü gözlerinin buğulu şafağından.
ne de alazdı çiğ düşmüş dudaklarının açılışı...
çatılan gövdelerimiz tutuşur, karanlığı yakardı.
neylersin, rakının dünki tadı yok,
mumlar dudağın kızılı yanmıyor.
unutulmak en büyük kötülüktür.
hunharca öldürüyor adamı....
ah! yıldızlarda orada kaldı,
gözlerinde doğan yıldızlar...
düşlerimin gök mavisi karardı.
körüm, kör!
gel de senden kalanları gör!
yapraklarını bile tutamayan, güz dalları ellerim!
ellerim, diyorum
kalırsa karanlıkta bir başına,
sarılırsa birbirine korkudan,
senin eserindir...
zaman sakalını uzatıyor yüzümde kırlaşarak,
karanlık üstüme üstüme geliyor.
yüreğimde göç sesleri...
bir göç niye kabuk bağlamaz?....
kanar ha kanar?
ah, gövdemde biriken yağmurlar!
vaktidir, sokaklara düşmenin vakti
yağmurun sesi kırılır etimde,
canımın yangını sönmez içimde.
acılardan geriye
neyim kaldıysa
yüklendim, gidiyorum
bir bilinmeyene...
vurmuşum sokaklara,
çırılçıplak sulara,
alaz dilli rüzgarlara,
karanlık kan uykulara...
serserinin biriyim,
ne ölü, ne diriyim,
bir yara da sen yükle
öyle çekip gideyim.
vurmuşum sokaklara,
çırılçıplak sulara,
alaz dilli rüzgarlara,
karanlık kan uykulara...
benden sana yar olmaz,
acıdan diyar olmaz,
yüreği göç verende
sevdalara yer kalmaz.
Kayıt Tarihi : 26.5.2018 18:59:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!