Ne yapsam ayaza, buza kesmiş yüreğim ısınmıyor. Kadehe tekrar tekrar uzanıyorum. Belirli aralıklarla aynı devinimleri yineliyorum. Kurtulmak bu yalnızlıktan, iç sıkıntısından arınmak olanaksız mı?
İki büyük pencere odamda, ikisi de eğreti bir naylonla baştan başa kaplı. İkisi de rüzgarın hışırtısıyla yüreğime yansıyor. Duvarlar çatlak çatlak, her dokunuşta sıvalar dökülüyor. Köşede yemek kapları, tencereler, tavalar, yağ ve şarap şişeleri ve bir türlü odun yokluğundan yanmayan sobam. Odayı boydan boya ikiye bölen çamaşır ipi ve sonra defterler, kitaplar, gazeteler.
İçtikçe biraz daha delleniyorum. Biraz daha açılıyorum. Bastırdıkça bastırıyor bu gece kasvet beni. Artık yanım yörem ateş kesiyor, gözlerim çakmak çakmak dönüyor. Beynimde düşünceler bir uğultu, bir dönence; yüreğimde duygular bitmek bilmiyor. İçim bir ateş gibi yanıyor. Kasırgaya tutulmuş uçuşan yaprakçıklar gibiyim.
Belki de ilk kez sevdiklerimden böylesi bir günde uzak kalışımdan, belki de bu günler süren yalnızlığımın bir birikimi, bir tortusu.
Sevdiklerim; candan, gönülden bağlı kaldığım arkadaşlarım yanımda yok. Annem yok, babam yok, kardeşlerim yok. Delice dondurucu bir soğuk ve içime ateşlenen bir yalnızlık var.İçki şişesi ve bardaklar var.
Uğultusuzluğun sessizliğini yenebilmek, haykırabilmek istiyor içimden bir ses. Yanımdaki arkadaşları da ayrı bir elem, ayrı bir üzüntü kaplıyor.Herkes bir arada kendi dünyasını yaşıyor. Dalıp dalıp gidiyor. İnsan kalabalığında yine yalnız kalıyorum. Suda yüzen balığın çırpınışlarına benzetiyorum çırpınışlarımı.
Nedense böylesine dertler hep içki masalarında ortaya çıkıyor, dile geliyor. Herhalde insan böyle anlarda boşalabiliyor diyorum usulca. Arkadaşların gürültüsüne, hareketlerine kendimi kaptırıyorum. Bazen en olmadık özlemlerimiz, tutkularımız yüreğimizde yanıyor, sessizleşiveriyoruz. Bazen de tüm benliğimize öfke doluyor. Bazen ince bir hüzünle, bazen de avaz avaza türkü söylüyoruz. Gece 3’ e kadar sürüyor bu böyle. 3’de yatağıma çekiliyorum. Kafamda belli bir ağrı olmasına karşın içimden acı çığlıklar geliyor. Aralıksız düşünmeye başlıyorum. Şu sıra şiir yazmaya öylesine gereksinmem var ki, kalemi alıyorum elime, teksir kağıdına bir şeyler karalıyorum. Yazdıklarımı yüksek sesle okuyorum.
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum