Benden sana yüreğine koy diye
Kaldırım taşları arasında açmış
Üzerine defalarca basılmış
Bu çiçeği gönderiyorum
Bana her defasında beni hatırlatıyor
Sana yüreğine koy diye
Bu çocuğu gönderiyorum
Doğuştan mağdur, bakıştan kirli
Gözleri pırıl pırıl
Yanakları yağlı, nemli
Kollarını kocaman açar
Her defasında söylemek için sevdiğini
Sana topladığım tüm yıldızları gönderiyorum
Gece yüzleri güleç
Bir sihir gibi saçları ışık saçan
Bedenin, bakışın, duruşun olur
Bir yıldızsın sen
Sanma ki yıldızlar sadece gece parlar
Sana bu yaprakları gönderiyorum
Bir ağacın dallarından dökülmüş
Gövdesi semaya bakan
Dalları yüzyıllar uzaklıkta
Cennetin giysileri yapılır
Çiçeklerinin tomurcuğundan
Gönlüne koy
Sanma ki kurur yapraklar
Sanma ki sevdalar
Yazılır, çizilir, anlatılır…
Sana bu gözyaşlarını gönderiyorum
Yağmur olsun yüreğine
Benden uzak bir yerlere koy kendini
Bu sefer o kadar çok açacağım ki kollarımı
O kadar çok…
Hiçbir yer kalmayacak kucaklayamadığım
Kayıt Tarihi : 24.3.2009 17:49:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Sanma ki sadece yıldızlar gökyüzünde parlar, sanma ki ağaçların kökleri toprakta dalları güneşe bakar… Sanma ki sevgiler anlatılır, yazılır, çizilir… Hani küçükken sorarlardı beni ne kadar seviyorsun, hadi ellerinle göster diye; Ben de kollarımı açardım, açabildiğim kadar. Bir güvercinin kanatlarını gerdiği gibi gerilir, işte bu kadar derdim. Artık o kadar sevmiyorum çünkü evrenin kocaman olduğunu öğrendim. Kollarım küçücük kalıyor şimdileri Bir ağaçtır, bir ağaç kadar benim sevgim Milyonlarca yıl evvele dayanır sevdam, ilk yıldızın parlamasından daha önceye Cennet bahçelerinde bir ağaçsın sen; Kökü semada, dalları yerde, meyvesi hiç tükenmeyen bir ağaç… Büyüklüğün yüzyıllık ve cennet elbiseleri senin tomurcuklarından yapılır. Adın; Tuba (Tuğba) ağacı. Cennette öyle bir ağaç var ki bir süvari gölgesinde yetmiş yahut da yüz sene gider (de bitiremez) . O huld -ebedilik- ağacıdır... Cennette bir ağaç var ki, bir kimse dört yaşına girmiş bir dişi deve yavrusuna yahut da beş yaşına girmiş olan bir dişi deveye binmiş olsa da sonra ağacın dip tarafındaki gövdesini dönmeye başlasa hareket ettiği yere ulaşmadan deve ihtiyarlayarak düşer... Onun taze dalları cennet surlarının ötesindekilere ulaşmaktadır. Cennetteki her ırmak muhakkak o ağacın dibinden çıkmaktadır... [Tezkireti'l Kurtubi, s. 311/513] Tuba ağacı benzersiz özelliklere ve görülmemiş bir genişliğe sahiptir. Bunun yanı sıra dünyadaki sebeplerin geçerli olmadığı cennet ortamında cennet elbiselerinin de bu ağaçtan yapıldığı ifade edilmektedir. Hani ben çocuk olsam şimdi yeniden, sorsalar bana ne kadar seviyorsun diye; Seni Tuba (Tuğba) ağacının büyüklüğü kadar çok, dalları kadar uzun, meyveleri kadar bol seviyorum derdim :))
![Serkan Ökçe](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/03/24/yuregine-koy-diye.jpg)
Yazılır, çizilir, anlatılır…
Sana bu gözyaşlarını gönderiyorum
Yağmur olsun yüreğine
Benden uzak bir yerlere koy kendini
Bu sefer o kadar çok açacağım ki kollarımı
O kadar çok…
Hiçbir yer kalmayacak kucaklayamadığım
O kadar çok…
Hiçbir yer kalmayacak kucaklayamadığım,
Kucaklaman dileğimle ve de sevgimle kardeşim.
KAL SEN HEP SEVGİYLE . BENDEN DE KUCAK DOLUSU SEVGİLER SANA
TÜM YORUMLAR (67)