Yüreğimizde doğan güneş. Evet umutlarımızın güneşi, düşlerimizi de uyandırmak için yüreğimizde uyandırdığımız güneş.
Güneşimin önemini çok öncelerde sezinledim.
İnsanlarımızın güneşi hüzünlü bir güneş. Yağmur yerine göz yaşlarıyla çevrili bir güneş. Olanca yeteneğini ve gücünü keşfetmemiş bir güneş. Tüm anlarını henüz güzelleştirmemiş bir güneş. Küçük bir parçada mızmız bir güneş.
Yüreğimizdeki güneşi uyandıralım ve evrenin en güzel çiçeği güneş, ısıtan ve tohumları yeşerten, her şeyi olgunlaştıran çiçeklere rengini veren ve denizin sularını saydam kılan güneşten özde, güneşimizi yüreğimizdeki güneşi uyandıralım.
Güneşsiz günleri sevmiyorum, gelmesiyle gitmesi bir oldu mu seviyorum yağmuru, uzun sürdü mü her yanım küflermiş gibi geliyor.
Yüreğimizi küflendirmeyelim umutlarımızın güneşini tan yeri gibi ve denize yansıyan ışık gibi, içimizdeki yakamozların pırıltısını yüreğimizde hissedelim.
Bence istemek yeterli. Ruhumuzun pencerelerini açmalı ve fırsat tanımalıyız, nesnelerin müziğinin içeri girmesine, sevecenlik anlarının içeri girmesine izin verelim ve dışsal müzik değil içten hissederek ve hayatın güzel olduğunu ve yüreğimizde ısıttığımız bütün güzellikleri artırmak için umutlarımızı yeşertmek için uyandıralım yüreğimizdeki Güneşi.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta