Yürüdüğümüz yollar aynıydı bunca zaman. Aynı bahçede aynı hayallerle büyüdük aslında. Gülümseyen gözlerden ve deneyimlerden öğrendik her şeyi. İlk sevda yanığımız belki aynı vakitlere denk düştü. Acıdık. Tek tek değildi acımalarımız da. Birlikte öğrendik aşkın acıtan yanını. Birbirimize dayandık zor anlarda. Hep vardık, hep birlikteydik yıllarla. Gün gelip hayatın içine girene dek aynı mekanlardaydık üstelik. Yine de yitirmedik mekanları. Sadece sayılı zamanlara sığdırdık. Hep aynı zaman, hep aynı yerde, her dönümde bir araya geldik. Şimdi aynı yerden bakmıyoruz hayata. Farklılaştık ve kendimize deneyimler biriktirdik. Yaşanmışlıklar aynı olsa da farklı tecrübelerle götürmeye çalışıyoruz hayatı ve o tecrübeleri paylaştığımızda kimimiz gülümsüyor, kimimiz hüzne yakınlaşıyor galiba.
Büyüdük mü ne farkına bile varmadan? Yıllara yeniliyor muyuz? Bizi de sarmaya başlıyor sanki sorumluluğa yaklaşan hayatlar. Eskiden olsa hadi çocuklar oyuna derdik hepimiz. Gelecek yok. Geçmiş yok. Şimdiydik aslında daha o zamanlarda. Çocuk yüreklerle ne kadar algılıyorsak o kadardık, ama anlardık.
Hayat; ilk kez sana karşı mücadele yolumu bilmiyor gibiyim. Garip bir his bu yüreğimdeki. Bir şeyler geçip gidiyor sanki çocukluğumdan. Büyüyorum galiba. Uzaklıklar acıtıyor sanki artık. Hani eskiden gitsek bir an önce uzaklara derdik ya, şimdi keşke hep yakın olsaydık diyoruz. Özlemlerin tadı değişti. Kavuşmalar daha bir hüzne yakın artık. Yollar uzun geliyor. Gidişler. Dönüşler. Göz yaşları artıyor. Hani zorla gidilirdi ya eskiden o çam kokulu dağlara. Şimdi her akşam evime dönerken içime çekiyorum sanki o kokuyu ve özlüyorum çamlarımın yaylasını. Evimi özlüyorum. İyot kokusunu özlüyorum, denize karşı uyandığım odamın penceresinden sabahları burnuma gelen. Ve gitsem diyorum. Gerilesem. Baştan yaşayıp baştan büyüyebilsem.
Şimdi ortasına bile gelmediğim hayatımın - ki neresidir ortası tanrı bilir - karşısına geçtim, dünden bugüne bakıyorum çocukluğuma dost yürekle konuşurken. Oynadığımız oyunlar geliyor aklıma. Koşturduğumuz bahçelerde koşuyorum yeniden. Bir sürü anı hatırlıyorum gülümseten ve sırtımı dikleştirerek oturduğum yerden, kararına destek olmaya hazırım diyorum yürekten. Sıra sıra kopuşlar sanki dağılan bir tesbihten.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta