ANILARDA KALAN /1
Evci için
Gülmüyorsun hiç
bulamamış gibi yerinde
zaptolunmaz gençlik çağımızı,
Gönlün gölgesi düşmüş gözlere
anılarda kırılmış düş izleri
hüzün bürümüş dağlarımızı...
5/1/2013
Melton
ANILARDA KALAN /2
Bek için
Aradan yirmibeş yıl geçti
Sen daha muhabbetimdesin,
Bakıyor gözlerimin bebeğine
karıncalı bir uzak aynadan
mahsun mahsun
kırk yıllık şarap kıvamında
kalbinin gülüşüyle ışıklı gözlerin…
27/12/2003
ANILARDA KALAN /3
Onbeşler için
Daha
ogünlerdeki kadar
karanlık günlerimiz,
Kimimiz boğazlanıyor
ırkçılığın kuduz cellatlarınca
işkence altında inliyor kimimiz..!
28/1/2013
ANILARDA KALAN/4
-Zeliş için
Yine kayboluverdin gönlün ufkundan
ne ayın ipek çiseltisinde sulara düştü suretin
ne izin kaldı dağların simetrisinde
ne de durup gülümsedin dönüşsüz ayrılıklar gibi...
Nerelerdedir kim bilir şimdi
o ilk günkü gibi dalgalanması yüreklerin
ve gözlerdeki alkor kıvılcımlanışlar,
Bastırıyor geceyi ağır bir hüzün
Yokluğun boğuyor yürek bağını hıçkırıklar gibi.
4/2/2013
Melbourne
ANILARDA KALAN/5
-Kesorn için
Bir koruluk ortasındaydın
Akdeniz çamlarından oluşan
ve yarı bulanık bir göl kıyısında,
Ayırdında bile değildin belki sen
yepyeni bir kuşak kanayışındaki
engellenemeyen değişimin
tatlı bir ağrı gibi dolmasını gönüllere,
Belki de basmamıştı henüz
düşlerinin ayakları gelecek günlere…
Oysa bende
yanardağ kadar harlıydı daha
çırpınarak tükenişi gönül çağıltılarının,
Ve kesilip bitmesi tozlu yol serüvenince
kurutarak damarlarını sevda pınarlarının…
12/1/2013
Ballarat
İKİ UCU
KANLI FERYAT
YAŞAMIN
Bir yanım dolu dizgin yaşam kavgası
hücre mahkumunun avareliği öteki yanım,
Gecem- gündüzüm yorgunluk, stres
yürekte buzul gibi donup kalıyor duygularım.
Ne selam yollamaya vakit var
hayalimde büyüttüğüm altın yürek sevgiliye
ne eş-dostla üç-beş tatlı laf etmeye,
Öyle bir cendereye alınmış ki ömür
beyin kapalı, oturup, rahat rahat
geçmişi ve geleceği düşünmeye...
Üç adımlık yol dünyanın çevresi
tüm ülkelerin çapı ancak boyum kadar,
Sıkıntı, bir kıyısız okyanustur içimde
öfkem, dorukları buzullu sıra dağlar...
Ne kimseler sorar beni
anlık bir dostluk durağından,
Ne benim düşlerim kurtulabilir
acıların sineyi yakan dağından...
Yaşam bir çıkışsızlık burgacıdır
Ve her gün yeniden başlar bu oyun
hızlı çekim bir film gibi biter ömür,
Sessizlik dünyasında
çapulcular sultasına karşı
çıplak dervişler gibi durmadıkça
her bitiş beni karanlıklara götürür...
Ve her defasında yeniden ve yeniden
kanlı bir ıstırap şarkısı gibi söner günüm,
Anlaşılması çok zordur bu öykünün
başına gelmeyenin hoşuna gelir denmiş
ve yaşamayanlar anlamayacaklardır asla,
Her kavganın sonunda ben ölürüm...
9 Ocak 2015
Melbourne
İNLER YÜREK
GECENİN SESSİZLİĞİNDE
Rodrigoyu inletiyordu gecenin yalnızlığına
mor etekli, badem gözlü, esmer gitarist
varlık yokluk arasında sürükleyerek
insan olabilmenin garip serüvenlerini,
Bir başımaydım ve paramparça o saatte
yaşanmadan tüketilmiş bir dünyanın
bilerek unutulmuş bir noktasında
ve tüm duygularım yitirmişlerdi
güzellik günlerine güvenlerini....
Ayaklarımda uzun yolların ağır sancıları
kozmik bir bulut gibi dökülmekte duygularım
hiç umursamadan geleni gideni bu yolculukta
yaşam bomboş bir görüntüden ibaretti sanki,
Çoktandır yerinde yoktu yürekte bildiklerim
ve tüm sevgiler hançer işler bir zindanda
ilkel tanrılar buyruğuyla işkencedeydi...
Rodrigoyu inletiyordu mor etekli esmer gitarist
gönüller paramparçaydı yaşanmamış aşkların
süresiz bıçak sapladığı duyguların sinesinde,
Ne ben kendimleydim, ne yüreğim yerinde
acının tınılarıyla dağılıp dökülmüştü belki
belki de inleyen oydu gecenin köründe...
6/2/2015
Melton
SEVGİ ÇEŞİTLEMESİ
Yüreğimi hücre hücre
atom atom sundum insanlara
ama onlar oldukça bencildiler!
Kendi yüreklerinden
şöyle dursun
bir parçacık
fedakarlık,
Benimkini toptan ilhak ettiler...
31/5/2015
Melbourne
GÜNÜN BİRİNDE
Hep ayrılık öyküleri bırakır kapıya
sıkıntıyla bastıran akşamlarda karanlık,
Ne televizyon ağusuna benzer bu,
ne ninelerin torun masallarına
çok eski yıllarda kalan,
Kimseler çalmaz kapını
zehir olup işler yürekte yalnızlık....
Yalnızca kupkuru bir umuttur
bütün çabalardan yarına bırakılan,
Mayınlar döşelidir tüm zamanlar
geleceğe gidecek olan yollarda
harami saltanatlarından armağan!
Birikmiş acılar çoğalır gecelerde
uzun ve sancılı
ve insan soyuyla sürüne sürüne
bugünlere gelen kanlı çıplaklık,
Siz bakmayın aceleci öfkeliliğime
kupkuru da olsa günün birinde
yerde çimen gibi yeşerecek umut,
Gece sabaha evrilecek, acı esenliğe
saracak yaşamı bir al aydınlık...!
5/5/2015
Melbourne
YAŞAM TABLOSU
İki tablo çizilmiş yaşam yolumuza
Birinde yükselirsin maviliklere
ve düşersin yere kanayarak,
Batıp çıkarsın dipsiz çağlayanlara
köpürüp dalgalanarak...
İki tablo çizilmiş yaşam yolumuza
Birinde durgun bir sudur
hormonlu toplum uykusudur
yaşamak,
Sürünülür çamurda solucancasına
döl tutmaz,
filiz vermez çöldür
kurak ve çorak....
Yaşamak
yürekte yenilmez bir sevda taşıyarak
ve acıyı, cefayı kutsal bir görev gibi
kanaya kanaya sineye çekmek,
Çiçeğe durmuş bir daldan başlayıp
çürüyüp toprak olana dek...
Yaşamak
belki de ot gibi, çöp gibi
yörüngesinde kurulu düzenin
çamurda solucan gibi debelenerek,
Gönülde doyumsuz duygular yeşermeden
kavga atını şaha kaldırıp
sevdayla dağları delmeden
devri geçmiş alet gibi çürüyüp bitmek...
İki tablo çizilmiş yaşam yolumuza
birinde
yaratıcı bir emek yontusu gibi
mağrur ve dik durulur,
Ötekinde her şey
göze batmadan silinip yok olur...
15/5/2015
Melbourne
KOKLASAN SOLAR DİYE
Göz yetmez seni resmetmeye
Söz yetmez
geçtiği çölleri gülistan eden
bu turfanda güzelliği betimlemeye,
Kesilir yaşamın şah damarları
korkarsın dokunsan kanar diye,
Nefessiz kalır bir anda
tüm evrende çiçekler
koklasan solar diye...
27/5/2015
Melbourne
ÇÜRÜK ZAMAN
Gün kapıyı çalmaz oldu
düş yürütmez geceler kaldırımlarda
barikatlar kuruldu yollarımıza
ve duvar diplerinde çürüdü zaman...
Ne bir iz kaldı o günlerden
umuda, esenliğe ve geleceğe
ne bir berrak görüntü
gönül bağının yıkıntılarından...
Hangi yollar alıp götürdü izlerimizi
hangi eller kırdı filizlerini gelen günün
ve neden yeşertilemedi bir türlü
güneşin sofrasına bağ ve bostan...
23/6/2015
Melbourne
YALNIZLIK AĞITI
Benim yüreğim
terkedilmiş bir yurtlukta
yaşlı, yıkık bir çınar,
Kar
yağar
haziranda düşlerime
Batar
yıldızlar
buğusunda gözlerimin
Alır başını gider umutlarım
eski bir zaman vapuruyla
kıyısız, limansız kanlı sulara
Yalnızca yalnızlığa
mekandır varlığım
Ve her akşam dallarıma
yuvasız bir kuş konar...
3/7/2015
Melbourne
TÜKENİŞİN TÜRKÜSÜ
Külrengi bir gökyüzü günlerim
Ne yol verir gün ışınlarına
ne yağar çisil çisil,
İçim dışım çelişkiler burgacında
yürüyemez bir adım ileriye
kurtarıp kendisini "keşke ve ne yazık"lardan
ve dönüp bakmaya bir nefescik gerilere...
Yeleli bir aslan miskinliği avareliğim
sahte kırallar gibi kuruntulu ve mağrur,
Ne niyet tutar kalkıp yürümeye
yaşamın gereklerinden ötürü bir an,
Ne düşünür bir parçacık
asalaklık tahtının asaletinden başka,
Günün gaspıdır aslında yapılmayanlar
ve tükenişin türküsünü söyler zaman...
8/7/2015
Melbourne
YER DEMİR GÖK BAKIR
Her geçen gün daha fazla
acı veriyor bu yaralı yaşam,
Yürek koyu bir burukluk içinde
önünde israil suru gibi
kapkaranlık bir duvar
ne devam eden bir yol var
ne ufukta ışıltılar...
Ardına bakıyorsun
acı, hasret, ayrılık
ve üstüne üstüne gelen
öldüren
süründüren
ahla, vahla, kahırla biten yıllar...
Hergün biraz daha çekilmezleşti
yüreğin damla damla kanaması
yar peşinde sürünmekten,
Tükendi iyiden iyiye tılsımı sevdanın
Yer demir oldu gök bakır duygularıma
yürüyor üzerime karanlıklar....
3/8/2015
Melbourne
MELBOURNE’DA HAZAN
Yine mayıs geldi
Hüzün dalgaları kopar serden
Yaprak döker yüreğimin dalları,
Üşür ıslak sokaklarda yalnızlık
Yar elini alıp gitmiştir senden
Gönül kara giyer, atar alları...
9/7/2014
Melbourne
AKŞAM
HÜZÜNLENİŞLERİ
1
Batar gün
kanguru adalarının ardından
hüzün dalgaları bırakarak gerilerde,
Ve donup kalır tozlanmış pencerelerde
ölgün ışıkları durağanlığın.
Ve sonra ağır ağır
ve sonra sinsice
çullanışı karanlığın yaşam üstüne,
Yetirmez günlerini yar bekleyenlerin
yol uğratmaz sevgilinin köyüne,
Boğar duyguları kara dumanla
deler yürekleri paslı hançercesine
keskin sancıları yapayalnızlığın...
21/7/2012
Melton
2
Batar gün
yitirir şarkılarını börtü böcek
dürülür karanlığa kanatları kuşların
matem ağıtlarınca sarar sineyi yalnızlık,
Oyar canevinden ipincecik sancılarla
işler bedene kara kurşun ağrısı gibi
ve çok uzak bir umut ışığınca
tüter gönülde sabahsızlık...
12/12/2012
Melton
3
Batar gün
puslanır yolların sonu
ve dağların eteklerinde irkile irkile
masal devlerince büyür karanlık,
Ne ekmeksizliktir işgal eden beyinleri
Ne sahte özgürlüğün utanmaz sırıtışları,
Gece böcekleri gibi kemirmektedir şimdi
sızım sızım yürekleri özlemin,
Gel artık...
20/12/2012
Melton
4
Batar gün
acılar doluşur yüreğime
iner gözümün perdelerine
kanla boyanmış meydanlar,
Sokak başlarında
karanlık zebanileri
kanlı kasaplar çetesinin
ve saltanat sahibi hırsızlar...
Ekim 20015
Melbourne
5
Batar gün
çöker ağırlığı yaşamın üstüne
ölüm uykusunca karanlığın,
Ne umut ipilder
ne dalgalanır yürek
bilinmese eğer
yeniden sökeceği şafağın...
7/9/2014
Melbourne
6
Batar gün
gölgeler basar gönlün gülistanını
yitirir düşler taze gelin alaylarıyla geçmeyi
gelecek günlerine akan nehirlerinden yaşamın,
Bir ben kalmışım çarnaçar
bu ağır atmosfer altında
bir de kırık dökük sızlanışları umutlarımın
yeniden yitirilmiş bir yar uğruna
yalnızlaşarak kaybolan
çok uzaklarında yıldız balkıyışlarının,
Kanlı bir ağıt gibi dökülüyor gözlerden sensizlik
sönüyor yürekte sevdası sabah uyanışlarının...
21/12/2012
Melton
DELİRİR YÜREK
Bu dağlar ve deniz
ve iyot kokuları
bir yitik yaşama duyulan
içli hasreti anımsatırlar bana,
Bir yitik sevdayı geride bırakılan
gelin olmaya hazır telli duvaklı
kan revan bir yurt için...
Gözlerde dumanlansa da
hayal meyal rüyamsı resimler,
Gelip oturur yüreğin başına
kurşun bir külçeden çok daha ağır
kavuşamamanın dayanılmazlığı
ve çırpınışı sevdanın uzaklarda,
Delirir yürek
kan ağlar gözlerin..!
25/3/2014
Melbourne
UMUT VE DÜŞ
Bir belirsiz
rengarenk düştür bazan
umut ettiklerimiz,
Gerçeğin sipsivri bıçağıyla
bölünse de on yerinden
esrikliği düşlerimizin,
Ne umuda kapatabiliriz
duygu dünyamızın kapılarını
ne de düşlerimiz terkeder bizi,
Belki bir kuş ziyaret eder
sabah alacasında penceremizi
başlar o zaman orkestrası
menekşeli sabahlara uyanışın,
Başlar macerası kuş cıvıltılarıyla
bunaltıcı ağır sıkıntısından
yangın yeri gecelerin
sevdalı bir rüyaya kaçışın...
20/9/2015
Melbourne
KANLI UZUN YALNIZLIK
Kurulur yollara ölüm tuzakları
Düşer serime bir kanlı yalnızlık
yıldızsız gecelerin suskunluğunda,
umuda kurşun sıkılır durmadan
Dökülür karanlığa gözlerimin akı
kahrını içe akıtan hıçkırıklarla...
Kesilmiş
esmez artık
sevdamın seher yelleri,
Bütün ufuklarımı saran
bir ulaşılmaz seraptır sahra çölünde
mecnunca yar ardından koşturan
ve leylaya döndüren tüm güzelleri...
Bilirm
zindan icre zindandır
geriye kalan kısacık yolun sonu,
Yere iz bırakmadan göçer ayakların
kavrulur yürekte sevda gülleri
en hiçranlı ağıtlarla işler ayrılık
ve alıp götürür
her ne varsa yaşam ortamından,
Karar karanlıklara sevdanı, düşünü
pişman acılar kalır geride yalnızca
gidersin bir bozgun alayı gibi
sökülüp atılarak yaşamın toprağından...
28/9/2015
Melbourne
YAŞLI İŞÇİNİN
SABAH KOŞUSU
Kezzaptır gözyaşları
uyku bilmez gözlerime,
Ve baş ağrısı
iki paslı hançerdir
saplanmış kaşlarımın üstüne,
Buharlaşıp uçmuş sabah serinliği
bir sağır sıcaktır günün tüm boyutları
tepinip durur ense kökümde...
Her geçen gün ömrümü pay eder
acıya, kahra, işkenceye, ölüme,
Her geçen gün kan revan
derin bir depremdir ömrümde...
Yol uzun
yaşam kısa
geçip gitmiş zaman,
Yanında ne sevgili kalmış
ne de bir dost insan,
Yakanı bırakmayan tek dert
ekmek el sallar ufkun ardından...
3/10/2015
Melbourne
ANKARA KAPKARA!
Bakamıyoruz kanlı cesetlerine
kanlarıyla sokaklara
barış yazan yiğitlerin,
Gözlerimiz kan çanağı
ve kan deryasıdır sokaklar,
Kanıyor güneşin alnında bir yara
saldırılarıyla kara kuvvetin
Ankara kan içinde, Ankara kapkara!
Sokaklara çıkamıyoruz
güven içinde kollarımızı sallaya sallaya
Nerede barış için toplansa halk
ne zaman dostluğa uzansa ellerimiz
ve adalet dense, özgürlük, insan hakları
anında eli silahlı leş kargaları
kızıl kana boyamakta sokakları!
Dün Suruç'taydı, Nusaybin'de,
Cizre'de, Şırnak'ta Çölemerg'de
sarıklı faşizmin nazi birlikleri
Varto, Silvan, tüm Kürdistan,
Siniyor zulmün ağrısı canevimize
yüreğimize kan damlıyor
hınçla geriliyor beynimiz
öfkemiz akıyor sokaklardan!
Ankara kapkara, Ankara zindan!
10/10/2015
Melbourne
ATMAKLIĞIM
Heç birken atmadım gulüm ben sana
Zatan on'atmağa bir gol mu galdı!
Düşdüm bir derin gara deryaya
Ne bir ışık ufukda, ne bir ses senden
Dalımı dayamağa bir dal mı galdı!
İlletler istilaya galkar bağrımı
Gün be gün azıtır ürek yarası
Yara yalvarmağa bir hal mı galdı!
8/11/2015
Melbourne
HER SABAH YENİDEN
AÇILACAK KARANFİLLER
Bacaklarımız it dişi yaralı
ve aramızda kara örümcek ağları
savrulur sokaklara parçalarımız,
Düşman
ağzı salyalı sırtlan
soyundan,
Korkak
ve alçak
kuduz kurtlarca,
Çöl akrepleri gibi
sinsi ve saldırgan,
Her biri bir kızıl karanfildir
her sabah yeniden açılacak
zaptedecek meydanları çocuklarımız..!
15/10/'15
Melbourne
HAYAT MEKTEBİ
Ama bu hayat
dişle tırnakla yürüyüşün eseridir
ve onların asla düşünemedikleridir
bu hayat bizim hayatımız....
işyeri ve okuldur sokaklarımız
yalın ayak
baş kabak
ve midede açlık
kavrulup kurur çevremiz
çatlayıp kanar ellerimiz
karda boranda
yalımda yazda
Oyun oynamayı bilmeden
ve daha okul çağına gelmeden
hayat mektebinden
mezun olur çocuklarımız...
5/11/2015
Melbourne
KENDİ KENDİME
Saplanmışsa kazara
kör kuşunun yar yüreğine
Yüz yıllar geçse de
derman bulur mu bu umulmaz yara
Hele de beklenmedik bir anda
paldır küldür aniden,
Nefes kesilir
kan donar damarda
başlar yürekte kara diken gibi
bitmeyen bir sancı derinden...
Gönül gücendirip kırık yürekle
yar elini senden çekmişse eğer
Yüz yıllar geçse de
yeşerir mi serde sevda
garkolmaz mı ömrün karanlıklara
hele de kalmışsan
uzak iklimlerinde yalnızlıkların,
Gece kuşları yoldaşın olur
mezarlıklar mekanın...
19/11/2015
Melbourne
SEN VATANSIN
-Can Dündar'a
Sen zindanda değil
yüreklerde yatansın,
Hiç kulak asılmadı yeryüzünde
bugüne dek çakalların gürültüsüne,
Hiç tükenir mi geleceğe yürüyenler
kırmakla, kurşunlamakla
karanlığın kanlı beylerince...
Sen bir değil binlerce Cansın,
Sarartamaz
bir tek yaprağını bile
ölüm fermanlı çöl sırtlanları
Sen halkın toprağında boy atmış
hiç kurutulamayan fidansın...
Sen adalet işçisi
Sen emek ustası
Sen fikir emekçisi
İnsanlığın gönlünde yatan sultansın,
Özgürlüksün, adaletsin, vatansın...
3/12/2015
Melbourne
GENÇLİĞİMİ ZİYARET
Aklım alıp gittim gençlik çağıma
Bütün durumları perişan buldum
Beynim hapsolmuştu ahlak damına
Kölelik halime şaşırıp kaldım
Gönlümü durmadan sitem basardı
Toplumsal anane ceza yasardı
Yarimin yerinde yeller eserdi
Sevdamı sonsuz düşlere saldım
Öyle hınçlıydım ki nefretle, kinle
Güzellik düşmanı karanlık dinle
Pısırık, gariban,utangaç benle
Vuruştum bir ömür bugüne geldim
18/12/2015
Melbourne
ACININ TİRYAKİSİ
Bırak kanasın yürekte
damla damla yaraların,
Ağır bir pranga gibi
sürüklemedin mi ardınsıra
sürgünü, hasreti, hüznü
kuzeyden güneye
batıdan doğuya durmaksızın,
Sen acının tiryakisi olmuşsun
Dağla dur duygularını artık
ateş harmanlarında
kahır yüklü yılların..!
Ocak 2016
Adelaide
KAYBOLDUM
Kayboldum
kayıplar deryasında
yaşama nokta koydum,
Çekilmez oldu yaşamın
kahrı,cefası, sevdası
yoruldum canım, yoruldum....
Damla damla kanıyor yüreğim
Sağır bir karanlıkta
zerre zerre tükenmekte soluğum,
Dağılmakta etim, kemiğim
acılarım,gülüşlerim, özlemim
Seni kaybettim kahroldum...
26/12/2015
Melbourne
ERKEN GİDEN
DOSTLARIN ARDINDAN
Nereye böyle
yüreğimizin sevgi bağı güzel kardeş
bu denli erken
batar gibi güneş
ve aniden, alelacele.
Nereye böyle
bırakarak sinemiz üzerinde bir top ateş
günümüzü keder-tasa
ömrümüzü kara yasa
sürüklerken gece.
Nereye böyle
annesiz yavru bir kuş gibi öksüz yüreğimizi
en doyumsuz yerinde yaşamın
ve acılara boğarak en derin
batışların pençesinde.
Nereye böyle
o gülen gözbebecikleri
kararırken tomurcuk güllerin,
boğar günü yokluğunuz
kanlı kara zincir gibi
kapkaranlık bir dehlizde.
13/12/2007
Lorne
ACILARI PAYLAŞTIK
-Feride Eldenize
Şimdi bakıyorum da
o günlerin ardından
on üç yıl geçip gitmiş
bir nefes alır gibi farkında bile olmadan,
Ve geride kahreden, küfreden
öldürüp, diriltip, delirten
binlerce öfkeli stresli anılar kaldı,
Geniş, uzun ve kocaman
bir cenk meydanıydı
yirmi iki yıllık zaman,
Kanayan ellerimiz, sıkılmış dişlerimizle
bir ömür döne döne savaştık,
Ne güzellik göründü gözlerimize
ne mutluluk çaldı kapımızı bir kere
Biz onunla yalnızca acıları paylaştık...
Karanlıklardı bizi birbirimize bağlayan
omuz verip, ermek için allı sabahlara,
Koparak
çok eski ve küflü düşünceler dünyasından
gelip gitmek için aydınlıklar dünyasına,
Lime lime döküldü yollarda eteklerimiz
Sevda nasıl bir meyveydi hiç görmediğimiz
Muhabbet bağına nasıl girilirdi
gönül kapıları gülle donatılmadan,
Gelip oturdular yüreğimizin başına
bütün acılar an be an...
Asfaltlar eskittik
yırtık papuçlarımızla
karlı dağlar aştık,
Ne ışıdı karanlık
ne ısındı yaşamın yüreği
Biz onunla yalnızca acıları paylaştık...
Kesilip alınmıştı sanki
ortasından varlığımızın yarısı
dokunulmazlıklarca kutsanan
bir şeylerce,
Kanardı durmadan
sevgiye dair ne varsa
boşluk ve yokluk içinde,
Öte yandan dalga dalga
kabarıp gelirdi üstümüze
gece gündüz zulmün saldırıları,
Dışarıda granitten duvar gibiydik
omuz omuza, yürek yüreğe, bilek bileğe
ve düşmana karşı kanla, kinle dolup taştık,
Açılmazdı gönlümüzde seher gülleri
şakımazdı dalımızda kuşlar,
Biz onunla yalnızca acıları paylaştık...
Belki anlaşılır birgün
beyhude kutsanan karanlıklar
bedavadan çekilen acılar,
Anlaşılır yaşam kavgasında
yaşamı zincire vurmanın aptallıkları,
Varlığın özü görülür
ve yürünür el ele sevdalı sabahlara
rüzgarların kollarında
mutluluk duygularıyla
kabarıp dalgalanarak...
Ne yazık
hiç yaşayamadık
yaşanması gereken bir anını bile
geçip giden onca uzun yılların
Yatıp, kalkıp hep engele dolaştık,
Yanaşmadık çözmeğe
içimizdeki urganın kördüğümünü
Biz onunla yalnızca acıları paylaştık...
5/1/2016
Melbourne
DÖNÜŞSÜZ BİLET
Şimşek gibi saplandı
bir karanlık keskin düşünce
merkezine beynimin,
Dağlarda fırtına... bora
denizlerde tsunami
Söküp attı uykularını
oyup kanattı tüm noktalarını
acılı, yorgun gözlerimin...
Gitmek
ve karışmak kayıplara
sonsuzluklar içinde,
Unutulmak anımsayışlar ötesinde,
Kapatması yolları umutsuzlukların
Çıkışsızlıklar duvarı dört yanında
ve yıkılıp, yokoluşu yaşamın,
Tükenmesi direncin
dirhem dirhem
zerre zerre
ne kalmışsa yürekte taşıdığın
o güne kadar sürüne sürüne
sevda üstüne... umut üstüne...
Ben dertleri hep sineme sarmışım
Yüreğimi aşk ile dağlamışım,
Bütün biletlerim
tek gidişlidir benim
dönüşü olmaz hiç bir zaman,
Mechuldür yollarımın sonu
ve hiç el sallanmaz ardımdan...
18/1/'16
Adelaide
YAŞAMIN SONBAHARI
Saçlarınca savrulur umutlar,
Hazan yapraklarıdır
dökülür ömrün sesi soluğu,
Bir kuru dal oturur
gözlerime her zaman
ve derinlerden gelen bir uğultu,
Herhalde budur yaşamın sonu
sevdanın sonu bu....
12/2/2016
Melbourne
KİRACI
Düşlerim uzaklarda kaldı
Sessizce indi gece odama
Gözlerimde kanıyor ayrılıklar
Uyku uğramaz mıntıkama
Gerilir tüm dokuları duyuların
Dökülür umutlar karanlıklara...
Ve oturur yüreğime bir sancı
Keskin mi keskin
acı mı acı,
Bitişsiz bir yoldur saniyeler
Evi barkı çıplaklıktır en sonu
Sırtlamış yükünü gidecek kiracı...
28/2/2016
Melbourne
YAŞAM BİTTİ SENİN İÇİN
Hayallerin vardı eskiden
gelecek umutlar için besleyen seni,
Kalmadı ortada hiç bir şeyin
geleceğe, yaşama, güzelliklere dair
Dipsiz bir boşluk içi her yanın
soğuk ve karanlık
ve ölüm gibi....
Ne güneşin yar gibi okşayışı tenini
ne gök semanın sonsuzluğu
ne de sarı sıçakta akdeniz meltemi
hiç bir şeycik esinlemez yüreğine,
Her şey bir hiçtir artık sevgilisiz
Günler sağır ve dilsiz
ve medetsiz
bir çığlık gibi geçmekte biteviye,
Günler keskin bir sancı
ve kanlı bir ustura gibi
oturuyor sineye....
19/3/2016
Melbourne
KENDİ DESTANIM
1
Yüreğim ağıt kuyusu
Gülmez asla yüzüm benim
Yeniden yitirdim dostu
Kördür daha gözüm benim
Dilimde dertlerin yükü
Yüreğimde biter kökü
Sevdaları türkü türkü
Çalmaz usta sazım benim
Gönülde güllerim soldu
Sinem acılarla doldu
Gün karardı zindan oldu
Döndü kışa yazım benim
2
Dudağımda yarin adı
Has bahçeme dolu yağdı
Kalmadı yaşamın tadı
Yok dilimde tuzum benim
Viran eyledim yapımı
Taktım çengele ipimi
Kimseler çalmaz kapımı
Ne oğlum ne kızım benim
Anlatamam meramımı
Yola verdim kararımı
Ben bana kurdum darımı
Geçmez yare sözüm benim
3
Silahı desteksiz attım
Güllerimi hep kanattım
Olmayacak düşe yattım
Av avlamaz tazım benim
Gönlüm güzelin peşinde
Gerçekte değil düşünde
Yüreğim aşk ateşinde
Hiç erimez buzum benim
Bütün ömrüm karanlıkta
Boğulurum bir boşlukta
Sesim kaybolur gırtlakta
Duyulmaz avazım benim
Aşk yolunda geldim gittim
Mezarlıkta yare yettim
Yüreğimi destan ettim
Kims'okumaz yazım benim
1/4/2016
Melbourne
GÖÇMEN KUŞ KALITI
Yurdum yok benim
çingeneyim
bir uçtan öte uca
kocaman bir dünyada!
Evim-barkım
yaşlı bir kaplumbağayım
emekler ayaklarım
yeryüzünün çileli toprağında!
Hazandır dört mevsim
savrulur umutlarım
sararıp dökülerek!
Viran olur düşlerim her adım başı
sızlar sinemde ol kanlı yürek!
Bu bir göçmen kuş öyküsüdür,
Yuvam –yurdum
ekmeğim-suyum
yürür ardımdan sürünerek!
18/7/2014
Melbourne
UYKU!
Tabanlarım sızım sızım
tüm gün ayakta koşturmaktan,
Eve dönüyorum iş bitiminde
tüm yorgunluklar
ve bütün ağrılar
seriliyor yoluma....
Uykum geliyor durmadan,
Uyku
ben daha oturmadan
arabanın tozlu oturağına
güler yüzlü bir cellat gibi
yükleniyor göz kapaklarıma...
22/4/2014
Melbourne
BİTMEYEN KAVGA
Canım sıkılıyor
dönüyor tepemde bir kara bulut,
Ne beynimde beni umuda götüren
bir düşünce parçacığı,
Ne ışıklı bir duyguya yaslanıyor yüreğim.
Canım sıkılıyor
Gözlerimin alevinde
hiç bitmeyen kavgası
karanlıkla aydınlığın habire,
Dipsiz kuyulara akıyor sular
Hep çıkmaza varıyor yollar
Tipiyle gelen kış akşamları gibi
karararak sönüyor düşlerim...
16/8/2014
Melbourne
SEVDANIN SON AKŞAMI
Bir bilsen nar çiçeğim
ben senin yakan hasretinden
aşkın ateşiyle milyonlarca sene
volkanik dağlar gibi parlayıp söndüm,
Elim ayağım prangalı
beynimde çapraz düşünceler
Demir atmıştı ömrüme gece
gözlerinden bir kıvılcım alırım diye
karanlıkta pervaneler gibi döndüm...
20/7/2015
Melbourne
İFLASLI BİR HESAP İŞİ
Ne sevgili
ne başka bir şey
hiç bir güzellik kalmadı geriye
kan ter içinde düşe kalka
ve döğüşe döğüşe verilen
elli yıllık emekten..!
Şimdi
ak saçlarında
ve kırış kırış yanaklarında
belirsiz bir anı gibi oturur
kısacık ömrünün
upuzun maceraları
depreşerek derinden..!
Şimdi
buz gibi bir boşluktur
için dışın, yanın yören..!
Neydi
ve nerelerdeydi
yaşama dair ol renkli umutlar,
Nasıl bir şeydi
kelleyi koltuğa alıp
seri sevdalara salıp
kavga türküleriyle koşulan yollar..!
Nasıl bir düştü
nasıl bir düşünüştü
körpe yüreklerimizi
efsunlu bir sevgili gibi
çırpındırıp duran,
Ve beynimizi
kaptansız bir gemi gibi
azgın dalgalarla boğuşturan..!
Ölüyü saymak kabil değil diriye
Ne sevgili, ne sevda türküleri
Eriyip bitti yaşamın cenderesinde
ne kaldı o güzelliklerden geriye...
27/5/2016
Melbourne
ANLADIM ARTIK
Acılar döğüyor yüreğimi
gömülüyor karanlık sulara
durmadan düşlerim,
Ben batırdım bu gemiyi
Ben sıktım kurşunu kalbime
Yansam da, yakarsam da nafile
Anladım artık yalın gerçeği
Sevgilimce bağışlanabilmem
olanaklı olmayacak benim..!
4/1/2016
Melbourne
GÜL AÇMAZ BAHAR
Gül açmayan bahar gibi
Gelip geçti tüm ömrümüz
Viran etti gönülleri
Siyahlaştı ak günümüz
Acı, keder doldu öze
Hep ayrılık geldi göze
Yol çıkmadı asla düze
Bitti diyecek sözümüz
Ne umutla düştük yola
Yorulup vermedik mola
Düşlerimiz hayır ola
Açık gidecek gözümüz
19/3/2014
KIYAMET SELİ
Üç gecedir uykusuzum
ilki mutluluktandı
sonrakiler acıdan ayrılıktan,
Dikmişim gözlerimi tavana
hiç bir anlamı yok bakışlarımın
Dışarıdan sesler geliyor
kalıp çatmakta yapı işçileri
Uyuyor sabah serinliğinde
yaşama yorgun, emekli insanlar,
Bir kadın aradı telefonla
yirmi bin kilometre uzaktan
ben ağladım, o güldü
silip gözlerimi beni öldürdü,
Bir kadın arıyor durmadan
yanıbaşımda hemen
fakat tutunamıyor ellerime eli,
O ağlıyor, ben ağlıyorum
Akıyor
gözlerimizden bir kıyamet seli.
7/9/2013
Kadirli
GİDİLMEZ MELBOURNE’DAN
Melbourne Britanyadır
işgal birlikleriyle kabuslarında kanayan
yerli toplulukların,
Kraliyet hapsaneleridir gemiler dolusu
Keltik kökenli mahkumların.
Avrupadır Melbourne
Latin amerika,
Ortadoğudur ve birazcık da
köle tüccarlarından arta kalan Afrika
Pasifik adaları, tüm Okyanusya
Çin asyası
ve bir garip dünya olan dünya içinde
Himalayaların güney yakası.
Balkanlardır melbourne
kan lekeleriyle sürgün gelen
Nazi çizmelerinin,
Akdeniz ülkeleridir
sebze ve meyveleriyle bahçelerinde evlerin.
Melbourne’a girilir, çıkılmaz Melbourne’dan
Bin çiçek birden açar
bin sevdadır birbirine benzemez,
Hasrettir vurur insanı dört yanından.
Halk halk salınır sevdası
ve alkol gibidir havası
Gelinir Melbourne’a
gidilmez Melbourne’dan...
13/7/2013
Melbourne
ACILI ÖZLEMLİ
ANIMSAYIŞLAR
Ne zaman görsem
sabahın köründe minik bir yavru
sırtında minicik çantasıyla
badi badi yürüyen ananın ardısıra,
Buz dağından yontu gibi donar kalırım...
Hüzün bürür yüreğimi
gözlerimi kan
Nejatım gelir aklıma,
Acı ve özlemle kıvranırım...
18/8/2016
ADANA
BİNLERCE HANÇER
ÜŞÜREREK YÜREĞİME
- Suphi, Nejat ve Deniz’e
Sizleri bırakmak zorunda kalırdım
yaşam yolunun
barikatlı noktalarının birinde
acınız yüreğimi kezzap gibi dağlardı,
Tırpanlardım duygularımı
yeşil yoncalarca
uzatıp güneşin altına
gözlerim kendi içine döner ağlardı...
Yer demirdi tümden, gök bakır
Ensemde alev kusan kara namlular,
Sağırdı kulakları yedi alem dört ufkun
ve sabahın alnında kan gölekleri,
Kalkmazdı göklerimizden karanlıklar...
Keskin bıçak ağzıydı
evimizin sobetinde yıllar
dil susar, gönül yanardı,
Kemirirdi beynimizi kibrin öfkesi
gülücükler hapsolurdu içimizin karanlığına
iki ayrı dünya dönerdi başımızda
kin boyatar, sevda kanardı..
Geçmedi acıları
çekip giden onca yıllara karşın
ve ürpertileri o günleri anımsayışın
binlerce kara hançer üşürerek yüreğime,
Ve sizler şimdi bile
hep o günlerdeki gibi
pembe yanaklarınızdaki
gülücüklerle birlikte
minik minik bakarsınız gözlerime...
Artık gün dolandı ömrün ufuklarını
Karakuşlar gibi çöküyor akşamlar
deva bulmaz acılarımızın üstüne,
Ve boy verdi o ilk tomurcuklar
döğüşe döğüşe çakır dikenleriyle
birer türkü gibi yaşamın sinesinde...
Ama sen daha
Siamlı mor karanfillinin tomurcuğu
badi badi yeni düştün yollara,
Badem gözlerinde yeni ışıyor gün
ve ben senin özlemini
hiç bir zaman köz gibi düşürmeyeceğim
ağlayan yüreğimin gözbebeklerine,
Destanlara dökmeyeceğim
gönlümün çığlıklarını,
ve bir daha
asla uzatmayacağım ellerimi
yeni çiçekler için gönül bahçelerine...
10/2/2013
Lorne
YAR YOLUNDA
YÜREK KANATTIM
Boşuna dolaştım ben bu dünyada
Saraylar yükseltip hasırda yattım
Ektiğim sele gitti
Biçtiğim yele gitti
Sevdiğim ele gitti
Elem gerçek oldu mutluluk yalan,
Yıkılıp kaldım karasında dünyanın
virane bekçilerince geceyi sayan...
Baharım kıştı benim
Yatağım taştı benim
Tüm işim yaştı benim
Şansım düşman olup kesti yolumu
Belalı başımın mahkumu oldum
Dostlar kırdı kanadımı, kolumu...
Sevdayla uyanıp mor sabahlara
Yar yolunda her gün yürek kanattım
30/5/2013
Melbourne
YANAR TENİ
DAĞLAYARAK
Yürek dediğin bu yara
Kanar dipten ağlayarak
Tutuşup aşkın oduyla
Yanar teni dağlayarak
Halk sevgisinin bedeli
Zindanlarda kanar eli
Gözlerinde sevgi seli
Donar kabuk bağlayarak
Esaretin karasında
Yanar aşkın çırasında
Özgürlük fırtınasında
Konar kalkar çağlayarak
26/6/2007
Melbourne
SABAH VARDİYASI
Sabahın o kör karanlıklarında
rüzgarda çırpınan kuru dalların
çırılçıplak soğukluklarında uykulu
günleri aylara, ayları yıllara sürükleyen
yaşam koşusunda insanlar vardır,
Ayakları zincirlidir otobüs duraklarına
tramvay yollarına, tren istasyonlarına,
Ne arabaları ne de bir bisikletleri
belki yeni göçüp gelmişlerdir
birinden uzak diyarların
engin denizlerin ötelerinden,
Belki de yoktur memlekette kimsecikleri,
Tümü de yaşamın zikzaklı akışında sızlayan
hülyalı şarkılarda çalınan sazlardır,
Tümü de çiçekleri burnunda oğlanlar kızlardır.
Seyirtirler aceleyle canavar açlığındaki
kandan servet üreten çarklarla boğuşmaya,
Umutları bulutlu göklere benzer hep
hapsedilmiştir gelecekleri
bir ev ile banka taksitlerine,
Koşarlar sabah karanlığından akşam karanlığına
hiç yitirmeden inançlarını gelecek güzel günlere…
4/12/2010
Melbourne
AĞLAMA
Ağlama,
Sen ağlarsan
sel basar ovaları,
Denizler dağlara vurur
Söndürür yıldızları karanlık
Kaybeder gönlümüz içli duyguları...
Ağlama,
Sonrası tufandır,
Yüzün yitirir tatlı gülümseyişleri
Çağlamaz umut yaşam aşkıyla
Yeşermez geleceğe gürbüz bebeler
Yürekler yara, gönüller zindandır...
14/7/2011
Melbourne
TAŞ YAŞAM
Taşlı yollarında ayaklarım kaldı
Yanan sıcaklarda terim ve kanım,
Aşk ekmek sanılırdı o yerlerde
Ve yaşam denilen şey yalnızca
Kurutulmuş bir çiçekli daldı.
Toprak kıraç, ana kısırdı
Acılar resmoldu kaldırımlara,
Şimdi kara taşlarda belli belirsiz
Göğermeden solan tomurcuklarımız
Kırdı düşlerimizi hasretin yolları.
5/7/2007
Melbourne
DÜŞ DAĞINIKLIĞI
Gece...
Yapış yapış karanlık...
Gözlerim uykuda...
Gönlüm uyanık...!
Dakikalar
yüreğime saplanan
hançer darbeleridir,
Sabah olmak bilmiyor,
Düşlerim darmadağınık..!
27 Aralık2015
Melbourne
PASİFİKTEN
DÜZİÇİNE BAKARKEN
Düldül’ün tepesi kar
eteğinde yeşil bir dünya
gökte beyaz yelken bulutları
vadilerden çağlayıp akar sular...
………………………………………………….
Ne de çok özlemi var o yerlerin içimde
bir bilsen, anlatamam bunu, lal olmuş dil ile
bu herbiri birbirine karışmış,kördüğüm dizelerle,
Nasıl kavrulur gönül
tutuşan anılarıyla geçmiş yılların
tırmanırcasına bir yalçın dağı
bir yaralı maral didinerek,
Hani açılıverir ya
yeni doğmuş güzel bir güne gözlerimiz
uzak ve erişilmez bir umut esintisi gibi
parlayıp durur öyle sevgilinin sureti
ve kafeste kuştur çırpınır yürek…
Anlatamam sana,
Acılı sevdasıdır çektiklerimizin,
Hani bazan dayanılmaz bir sancı gibi
bastırıverir özlemi içimizi
gönlü gül anamızın
dert yüklü ellerinden yeyip içtiklerimizin,
Toprak, ekmek ve zeytin resimleri
gelir geçer gözlerimizden,
Asılıp kalır göklerde öylece
serin gecelerin ağustos yıldızları
suların çağıltısı
sevinci çocukların
ve kuşların şakıyışları,
Çok eski devirlere ait bir yapıt gibi
silik çizgilerle örtünür özlemin düşü
ve köklenip kalır meydan okuyarak onca yıllara,
Bunu bir ben bilirim özgürlük yarasınca sancıyan
açıp yüreğin penceresini her sabah her akşam
bin yıllık yollardan bakanlar bilir o dağlara,
Yetmez dilim, yetmez düşlerimin boyutu
yüreğim, ben bunu anlatamam sana...
20/1/2011
Melbourne
EKMEK TEKNESİ
Fırtına
ve dağlar gibi dalgalar,
Bekler kıyıda
bakışları ufka çivilenmiş
yüreklerinde umut kırıntılarıyla
gözleri yaşlı kadınlar...
Fırtına
ve dağlar gibi dalgalar,
Suda balık dalışlarında
bir ekmek teknesi
ve ekmek kölesi balıkçılar...
Fırtına
ve dağlar gibi dalgalar,
Tükenir gözlerde
dönüşsüz yollardan
son zerre umut ışıltıları
yüreklerde bin figan kanayışlar...
3/6/2016
Melbourne
ÖLÜM
Bir yaprak sararır dalda
eser bir acı rüzgar,
Savrulur yaşam uğultularla
dağılır zerre zerre hücreleri
tozar külleri dört bir yana
kanar ardından anılar...
10/6/2016
Melbourne
AYRI DÜNYALAR
Hangi dünyadandın sen
ben hangi dünyadan!
Aramızda Everestle Lut farkı
aramızda çakıl taşı bulut farkı
aramızda Melburn Beyrut farkı
nesiller boyu zaman geçse de
silinmezdi mesafe aramızdan....
Sen ezberlediğin yollarda sürerdin atını
konaklardın alışık olduğun hanlarda,
Bense dibi görünmedik sulara
sonu bilinmez yollara vururdum
devrilip dökülürdü düşlerim
sabırsız sevgili gibi bekleyişlerim
kanardı dalga dalga....
15/6/2016
Melbourne
SUAY
Başıma suay taşı düştü
suay kurşunuyla delindi bağrım!
Suyuma suay zehri katıldı
suay küfürleriyle sağırlaştı
kulaklarım...!
Suay yoluma kurulan pusudur
suay sırtıma saplanan hançer,
Hiç bitmiyor gece-gündüz
bu meretin işkencesi yürekte,
İşte, evde, uykuda
düşünürken, konuşurken,yazarken
yeşerirken, sararırken, tozarken
otururken, çalışırken, gezerken
hayal ederken en ufacık güzellikleri,
Saplanıyor göğsüne
Boynuna geçiveriyor
üniforma malı yağlı urgan gibi...
Canından bezdiren insanı
ne boklu bir bela imiş bu suay!
Ne öldürüp kurtarır eziyetten
ne nefes aldırtır kolay kolay..!
16/6/2016
Melbourne
DÜŞLERİM
AYRILIKTIR BENİM
Çöl bağrımın
gonca gülleri
göz pınarlarımla
sulanıp yeşerirdi,
Gün geldi
ayrılıklar acısıyla kurudu gözlerim,
Sararıp soldu güllerim
geriye yalnızca dikenler kaldı
Batar can evimde dakikada 70 kere
sürünür yollarda acıtan anılar
ve kanar durmadan yüreğim....
Gönlüm gücenmez halime
yalım yalım yanar tenim,
Yüreğim acı deposu
düşlerim ayrılıktır benim...
19/6/2016
Melbourne
AH ULAN KARA KÜLTÜR
Ah ulan huri-gılman gavvatı...
Aldın ellerimden tomurcuk gülüm
baharımı kış eyledin!
Attın beni karlı dağlar ardına
yolumu yokuş eyledin!
Yeldirdin ömrümü boş hayallerle
uzandığım umutları hep düş eyledin!
Ah ulan yarasa saltanatı...
Virana çevirdin bağım bostanım
süründürdün ömrüm kıtalar boyu
gitti koca yıllarım hiç yaşanmadan
elde yenik kavga yürekte elem kaldı
bütün emeklerimi hep boş eyledin!
Söndürdün ışığım şafaktan önce
gözlerimi karanlıkta baykuş eyledin!
28/12/2013
Melbourne
UMUT ÜZERİNE
Güvercin gagasında
yeşil bir zeytin dalıdır umut
her ne kalmışsa yarına
güzelliklerden yana...
Bir yudum sevgidir
okşayan buzlu gönülleri
kırgınlıklar dünyasında,
Bir sıcak ekmek
ananın pişirdiği aç çocuklara...
Umut ölüyü dirilten nefes
yeniden yanması sönen ocağın
ve gerinmektir açarak kolları
güneşin altında doya doya...
24/6/2016
Melbourne
YIKIM
Derin ve karanlık
uçurumlar oluşuyor içimde,
Sevgiyi çarmıha germişler
tırpan sallıyor bencillik
kibirle çiçeklerin köküne...
Yarını yok güzelliklerin
Kurşuna diziliyor
duyguların en içlisi yürekte,
Töreli ayaklar altında özgürlük
ve karartılmakta sabahlar
kin ve nefretin zaferleriyle...
4/6/2016
Melbourne
PİŞMAN DÜŞÜNCELER
Pişman düşünceler büyüyor beynimde
yüreğimde kanlı hıçkırıklar
kan gözeneği göğsümün her karesi,
Kendi ellerimle saplamışım
kendi sineme hançeri!
İçimde şifa bulmaz yaraları
en kangren saplanışların,
İnmekte tepeme balyozlar gibi
gönül kıran sözcükleri dilimin
perişan ederek uzaklarda yari!
14/6/2016
Melbourne
İNSANLIK HALİ
Kiminin kanar içi
sevdayla yaralı yürek,
Kiminin kafasında
puştluğun binbir çeşidi
Her biri ayrı bir sorun
herbiri ayrı bir dünya tek tek...
İyi ve kötü yaratıkları
doğa anamızın,
Gel-git akıllılar
Hırsızlar, yalancılar
dolandırıcılar, alçaklar
aptallar, aylaklar,kurnazlar
say sayabildiğin kadar.....
Ve gelecek için
bir yüce yüksek noktadan
bakarak insanlığın macerasına
kanayan kahramanlar,
Düşünürler, mucitler
yapıp yaratan canlar....
Alın işte size
insanlığın hazin durumu
seyreyle gözüm doya doya
Ne boşu doldurur
ne sığar doluya!
10/7/2016
Melbourne
NAGASAKİ/HİROŞİMA
Aradan onca yıl gelip geçti
onlarca acılı kuşak değişti,
Ölüm ışınlarıyla kül bulutları
bir utanç lekesi göğün alnında,
Hiroşima kanıyor daha....
Sırtlan salyalarıyla sokaklarımızda
postalları gangster taburlarının,
Can pazarlarında banka kasaları
kanlı washington kodamanlarının,
Kemrilmekte gömütlerimiz azılarıyla
Aradan onlarca yıl gelip geçti,
Nagasaki yanıyor daha...
6/8/2012
Melton
YOKOLUŞ
Dipsiz uçurumlara dökülüyor düşlerim
ve felaket marşları çalıyor durmadan
yardan uzaklaştıkça yollar,
Bağrımda kahpe düşman kurşunları
içimde kanlı dinamit kuyuları
üstüme üstüme yıkılıyor dağlar…
Ekim 2013
Melbourne
DURDU ZAMAN
Durdu zaman
esmiyor rüzgar
çivilenip kalmış tepemde güneş,
Bir anlamsız uğultudur yalnızca
sokakları dolduran kalabalıklar
Lümpen bir kuruntu kırıyor gönülleri,
Bildik şeyleri umursamıyorum artık
sokak başlarında biten arkadaşlıkları
emekliye ayrılmış dostlukları
ve yaprakları yere düşürülen gülleri...
Durdu zaman
esmiyor rüzgar
tutuşup yanmış içimde bir karlı dağ,
Hep iki adım geri sayıyor ayaklarım
Uzun yolların ötesinde bir koca diyar,
Zahmet yüklü, insanca bir yaşam
Tütüyorsun gözümde
bin yıllık özlemle
can yurdum,
Biz sana uyarlamışız kendimizi yıllar var...
22/7/2016
İstanbul
MELBOURNE ÖZLEMİ
Yorgun argın
gövdemi bıraktığım koltukta
uyuyup kalmışım ölüler gibi,
Saatler sonra
uyandım gecenin ortasında
nekropoli kadar kıpırtısız
uyuyordu karanlığın kuşatmasında
Konstantin şehri...
Şu an çisil çisil bir kuşluktur
veya güneşli soğuk bir boşluktur
kanguru yurdunda Melboune gökleri,
Hemencecik özledim seni be anam
hemencecik
yağmurunu, güneşini, yelini...
Gözümde tütüyor tümden
evlerin, parkların, bahçelerin
yerin, göğün gözümde
ve sıcacık insanların,
Senden ayrılamayız biz
olanağı yok bu işin
çünkü seni anamız gibi seviyoruz
mezar olacak bize kucağın...
20/7/2016
İstanbul
BİR ACAYİP BİLMECE
Uslanmaz sevdalı baştım
Güzelliklere yoldaştım
Hep iyiliğe yanaştım
Kötülüğe varamadım
Yoktu dayanacak varım
Ne çatım ne de duvarım
Yolumda beklerdi darım
Bir başka yol aramadım
Buharlaşıp göğe ağdım
Yağmur olup yere yağdım
Dipsiz kuyulara doğdum
Karanlığı saramadım
Sarptı çetindi tüm yolum
Yaşam kırdı belim kolum
Yüreğime indi zulum
Günü hayra yoramadım
Akşamları günüm azdı
Giden çoktu gelen azdı
Yarın düne mezar kazdı
Hiç bir güne yaramadım
Ekim 2010
Melton
GİDEN SEVGİLİYE AĞIT !
..........ve sen çekip gittin
kırıldı kanatları gönül kuşunun,
tufandır basan sevda saraylarını
saplandı yüreğe kanıyor kurşun..!
14/8/2014
Melbourne
UZAR GİDER GECE
Her günüm bir yıldır gittin gideli
Bulunmaz devası gönlüm zedeli
Ayrılık zulmünün budur bedeli
Gözüm yaşı kızıl sel olmadan gel
Uzar gider gece çekilmez günler
Gönlüm dara düşmüş yüreğim inler
Zalimin sözünü muhannet dinler
Son sevda akçesi pul olmadan gel
Yokluktur, çaresi umuda kalmış
Gönlüm bir nafile hülyaya dalmış
Gözümün şavkını karanlık almış
Ağzımda dilim lal olmadan gel
Özlemin köz olup düştü bağrıma
Umar bulunmuyor gönül ağrıma
Ne olur umut sun yürek çağrıma
Mehmed ateşinle kül olmadan gel
4/6/2011
Melbourne
GÖZLERİM
YOLLARDA KALIRDI
Ejderha gibi kükrerdi
tepemizde günün 24 saati
karı ve boranıyla Ararat dağı,
Yollarda kar kütükleri,
8 ay geceli-gündüzlü ayrılmazdı
aç kurt sürüleri köy çıkışlarından,
Yaşam tecritti gri bir boşlukta,
Bir kıyamet günü sonrasının
cansızlık ve ıssızlığı altındaydı zaman...
Toprak altı yapay mağaralarda
koyunkoyunaydı insanlarla koyunlar,
Yaşam da tek başınaydı ölüm gibi,
Hayal-meyal belleğimde kalan
eş-dost, insanlar ve tüm varlıklar
bir başka gezeğenin sakinleriydi sanki...
Donmuş bir dünya
ve sızlanışı yaşamın
cansız ortamında buzun, karın,
Hiç yeşermeden kuruyup dökülen
fosilleşmiş umutlar,
Renkli düşler hasreti yarınlar
Kara kabuslar işgalindeki geceler
ve mecelsiz beklenişi baharın....
Ten unuturdu gün ışığını,
Yalnızlık imparatorluğunun tahtı
ayrılmazdı hiç günün bağrından,
Avuçlarda buz yanıkları
yürekte kavruluşu sevda filizinin
geçitler kapanırdı kardan,
Gözlerim yollarda kalırdı
hiç bir haber gelmezdi yardan...
6 Mart ‘09
Melbourne
ÖLÜM HARACI
Yar beni yürekten koparıp attı
Tutunup kalkmaya dermanım yoktur
Beni can evimden vurup kanattı
Yaramı sarmaya zamanım yoktur
Sevdim ta derinden suçum ne idi
Yarım yüzyıl yüreğimde büyüdü
En sonunda beni yaşamdan sildi
Ölümü başımdan savanım yoktur
11/1/2014
Melbourne
KAYIP DÜNYA
Belki bir gelenekti bu bizler için,
Yaslanıp dağlarca omuz omuza
romantik yalnızlığında günlerin
hüzünlenirdik hep yaz akşamları...
Sıcak geceler ve böcek sesleri,
Birbirine karışırdı sürekli
baygınlık tüten karanlıklarda
yıldızlarla şehrimizin ışıkları...
Kuşlar meltem yeli taşırlardı
serin sulardan kanatlarıyla,
Çiselti öpücükleriyle atardı tan,
Mutluluk basardı dağları, ovaları...
Bir düş çeşnisiyle yaşanılırdı hep
Başıyla bitimi hiç bilinmeyen
alışık olunmayan varlığa yokluğa
sarıp okşayası bütün varlıkları...
Günün birinde çekip gittin ansızın
girip dönüşü olmayan bir yola,
Söndü gözlerimizde yıldızlar,
Kurudu yaşamın pınarları...
4/8/2009
SEN GİDELİ
- Mansaryar’a
Sen gideli
hiç göğermedi
yüreğimin çimenleri,
Güneş küserek terketti
güney yarım küreyi yapayalnız
Solgun ışınlarıyla çiseledi dolunay
silik bir düş gibi yorgun gecelerime,
Kayboldu gökte gemici yıldızları
Sarardı resimler çerçevelerde
Yalnızlık taş gibi çöktü sineye,
Gözlerim hep yolda kaldı
ellerimse boşlukta,
Dönmedin geriye.
4/6/’09
Melbourne
SENSİZ GECELER
-ezo’ya
Sensiz gecelerde ışımaz durgun sular,
Ay yükselmez gökte
alıp başını gider yıldızlar.
Ağır bir karanlık dolar gönlüme
uzak bir anımsanışın buğulu gözleri gibi
tek renkli bir düş kalır senden geriye
ve yüreğim sisli bir boşluğa düşer,
Sularda şavkındır vuran gözlerime
küllenir ateşi sevdanın yavaş yavaş
üstüme bir mavi hüzün çiseler...
14/4/2009
ABORJİN YARASI
Ben bir aborjin yarasıyım
mazluma zalimin reva gördüğü
Kanayıp akar ömür maceram
tutsak yurdumun son ikiyüz yılında
Avustralya karasının ortasından.
Gecelerim buz keser
yanar gündüzlerim
ağartamam karanlığımı
ala kargalar istilasından...
Ben bir aborjin yarasıyım
gözlerim bile ışıldamaz kara bahtıma,
Çekirgeler diş biler yeşil günlere
bunaltan gecelerin esintisizliğinde
Çöl çiçekleri büyütür kan sızıntılarım
Ölü bir ay doğar dikenler üstüne
yaşanmaz bir gezegene doğarcasına
tedirgin yalnızlıklarında uzun gecelerin.
Ben bir aborjin ağıtıyım güftesiz - bestesiz
sesimde umudu yeşerir gelecek günlerin...
1/1/2010
Melbourne
ALNININ VADİLERİ
-Mila’ya
Gözüm alnının vadilerinde
antik bir tanrıça sureti yüzün
kırış kırış örgüsüyle bir mermer tablette
ortsında kahrolası modern çağın,
Yüz yılları bırakarak gerilerde
ve yaşamın bir nefesinde bile olsa
hiç bir aralık bırakmayan ortada
acıların ören yerleri
gözlerime çarpan her nokta.
Oysa yaşın elli daha
ve sen yirmisinde sırtladın
yüz yılların kapkara cefalarını,
Hem anaydın hem baba
yokluk zalimdi, zalimdi işsizlik
açlık pusuya yatardı yollarda.
Zaman dilsiz
toplum duyarsızdı
Her fert kendi içinde tecrit
her düş gerçekle taban tabana,
Kanata kanata insanlığın macerasını
yıkılmadan bitirdin yüz yılları elli yılda...
10/6/2010
Melbourne
ÜÇ KULAÇLIK YOL
YÜZ YILLARCA UZAKLIK
Betondan ormanlar içinde
yanıyor yalım yalım hava
yanıyor asfat ve kaldırımlar
Ciğerlerime ateş üflemekteyim
aşk odunun yangını kaynıyor yürekte.
Tepemizde ateş topu
altımızda katran kuyusu
göğünüyor güller, karanfiller gönülde...
Yar ile aramızda üç kulaç yol
yar ile aramızda yüz yıllar
Bir esrarkeş uyuşukluğunda
ve bir ölüm mahkumu yalnızlığında
can çekişmekte bütün hücrelerim,
Duyularımın her biri bir yerde
parçalanmış gövdem bin parçaya
garip bir bitkinlik altında
ezilip dökülüyor bedenim...
2/8/2016
Adana
GERİYE KALAN
Bitmiş tılsımı, düşmüş yaşamdan
Viran olmuş gönlün yeşil bağları
Bir çift kanlı yürektir geride kalan
Çölleri aşamayan, delemeyen dağları
15/8/2016
Mersin
YÜREĞİM HÜZÜN DERYASI
Hep bir hüzün deryası yüreğim
Gülmek sürgün edilmiş sözlükten
Dudakta buruk bir aşkın tadı,
Herşey yavaşça yitiriyor anlamını
Sel baskını bir dünya içim dışım
ve bütün nehirlerimin
bir türlü durulmaz suları...
Okyanuslara benzer özlemi yarin
uçsuz bucaksız ve derin,
Çırpınır göz pınarlarımda sevdası
yaralı bir kuş gibi sevgilimin...
İçimde bir yerler kanar durmadan
dağıtır düşlerimi güzellik üstüne
aşka ağıt yakar gelecek günler için
yıkarım bendimi kendiliğimden,
Düşüp kalırım kaidesiz yontu gibi
kaldıramayışımdır bu
yüreğimin yükünü,
Nefes biter
can çekilir kanımdan, iliğimden...
15/01/2015
Melbourne
SESSİZ GECE AĞITI
Ağlıyorum
çivileyip gözlerimi
akan yıldızlara
el ayak çekilende ortalıktan
sessiz sedasız sabahlara kadar,
Ağlıyorum
takarak yüreğimi
umutsuz umut ışıltılarına,
Kanlı yaşlarımla
dolup taşıyor deryalar...
Ağlıyorum
dökerek
kanlı yürek
acılarımı
içimde açılan dipsiz kuyulara,
Koşturarak
bir belalı sevdanın ardından
dolanı dolanı yaban ellerde
Elde sıfır kere sıfır mutluluk
Takılıp kalıyor her parçam
zerre zerre acılara, ayrılıklara...
9/8/2016
ANDIRIN
ESTİ YİNE YAR HIŞIMLA
O yar saçlarıma aklar düşürdü
Daha açılmadan soldu güllerim
Göğsüm üzerine kılıç üşürdü
Akmaz damarda dondu allarım
Esti yar hışımla toz duman etti
Kızdı, kükredi, gürleyip gitti
Sevdanın gülleri dökülüp bitti
Bedenimden kopdu taze dallarım
16/3/2014
Melbourne
DÖKÜLMÜŞÜM KARANLIĞA
Yüreğim ne kavga meydanlarında
kanıyor yaralı bir militan gibi,
Ne yar hasretiyle kıvranıyor
azgın dalgalı duygularda,
Ve ne yazık patlatmıyor
alevli tomurcuklarını sevda
karakışın ortasında
güneşli kuytularda.....
Bir garip duygu sarmış serimi
Bir derin boşlukta boğulmuş nefesim
Havada sağır bir sıcak
Gönülde yorgunluğu bin yılların
aşktan ve kavgadan yana,
Oysa aşksız ve kavgasız yaşam
çoktan sönmesidir gözlerde kıvılcımların
ve çürümesi suların
terkedilmiş nehir yataklarında,
Demekki ben,
çoktan yaşama nokta koymuşum
ve dökülmüşüm karanlığa...
17/7/2016
Bangkok
BİR AKDENİZ GECESİNDE
SAATİN İKİSİNDE
DÜŞLERİM VE SEN
Hüzün sarıyor yüreğimi durmadan
ve yalnızlık,
Yapış yapış dört bir yan
gecede ağır bir sağırlık
Hasret, kahır ve ıstırapla kanıyor duygular,
Sevda yitirmiş tılsımını
yaşamaz baharı kangren düşlerin yürekleri
öfkeyle dövüyor kıyıları dalgalar...
Çok uzaklarda balkıyıp sönen
bir bilinmez ışıktır şimdi
anımsanışları kutsanmış anıların
Dermansız bir derviş gibi düşlerim
Binlerce kan pınarı içimden akan,
Düşlerimde çözümsüzlük yaraları
kanlı sularca çağlayan...
Ne etsem, ne söylesem
tersinden okunan bir kitap gibiyim,
Özlemin oyuyor yüreğimi
Özlemin baldırandır işliyor iliklerime
Karartıyor gözlerimi öfken ve kinin
Düşüp kalmışım
orta yerinde mavi gezegenin
sokulmuşum akdenizin kucağına
Ne düşünsem, nereye gitsem
sarılmıyor hiç bir umuda ellerim...
14/8/2016
MERSİN
OLANAKLI DEĞİL
GÜLMEK
"Bir halk gülebiliyorsa
gülmek, güzeldir"
H.Özdemir
Olanaklı mı gülmek
kan damlayan yüreklerle
çiğnenirken özgürlüğü
mazlum halkların,
Şehirler düşman zulmüyle harabe
evler, okullar kan gölekleri
ve sokaklarda kalırken ölüleri
anneler ve çocukların...
5/7/2016
Melbourne
İÇ ÇELİŞKİSİ
Bir içinden çıkılmaz çelişkide yüreğimiz
Öküz ölmüş
ortaklık sona ermiş
değildir aslında
Ne de bırakmıştır ellerimi yarin elleri,
Kesilmiş kollarımız omuzlarımızdan
Umutlarımız sürülmüş yaşam yurdundan
Çiçekler dallara küsmüş
Bırakıp gitmiş bulutlar mavilikleri....
Bir içinden çıkılmaz çelişkide yüreğimiz
Olmayacak iş değil kapıyı çalması
sabah akşam kahpeliklerin,
Ya tepeleyip gideceksin
emeksiz servet gibi tükeniveren
yaşam kredilerini adına yazılan
Ya güneşin altında
su bırakacaksın ömrüne
yüreği yeşertecek çiçeklerin...
1/10/2016
Melbourne
SÖZ YETMEZDİ
-M. Suphi'ye
Söz yetmezdi
dillendirmeye
senin hasretini,
Yürekte bıraktığın kanayışları
ne dil anlatabilir
ne kalem yazardı
Yokluğundan gerilir dünyam
uzayıp giderdi ufuklar...
Yol yetmezdi sana ulaşmaya bebeğim
Tel gitmezdi sesini duymaya
Kanlı cellatlar elindeydi zaman
Aramızda galaksiler boyu boşluklar vardı
Kaldığın yerden daha yakındı yıldızlar..!
2/10/2016
Melbourne
O BENİM İŞTE
Acıları içime döküyorum
tutuşuyor bağrımda özlemin
yürekte yıllandırıyorum aşkını,
Ateş ve barut yanyana
iki düşman ordu gibi yürüyorlar
iki yakamda...
Ben öyle maddesel
ve duygusal bir sentezim ki
ölüm ve yaşam
hasret ve ayrılık
iki uyumlu sevgili gibi
bir tek nesne oluyorlar
tutuşan bağrımda..
5/12/2015
Melbourne
BAKAR KÖR SEVDALAR
Bir şarkı vardı
gönlü dumanlı
gençlik günlerimizde,
Delişmen sevdalarla büyülerdi
yangınlı, afili yüreklerimizi
Boy verirdi bahar dalı gibi
mutlu gelecekler düşlerimizde...
"mavi gök, mavi deniz
hep aşkınla gezeriz...."
Bir şarkı vardı
ayakları yere basmayan
ve bulutların ötelerindeki
düş cennetlerinde avunduran
bakar kör sevdalıları!
Şimdi en mutlu anlar bile
avutmuyor usangaç gönüllerimizi
Kaldı gerilerde o düşten güzellikler
belli belirsiz karanlıklar içinde,
Acısı da yakıyor içimizi sefası da
tütüyor ışıltılı umutları gözlerimizde...
8/8/2015
Melbourne
BEN YİNE SENİ DÜŞÜNDÜM
ÖZLEMLE KANARKEN SİNEM
Şimdi sen uyuyorsun
kör karanlığında sevdasızlığın
ve benim yüreğimi
kör bir bıçakla doğruyorsun,
Ne korkunç şey
düşünmek senin gecelerini,
Ne korkunç şey düşünüp
kurşun yemiş panter gibi
kıvranmak acılı, kanlı ve kahırlı,
Aşkın mecnun ederken beni
ve yokluğun kanlı hasretle
dağlarken göğsümün kafesini...
29/1/20017
Melbourne
GÖZÜMÜN SELİ
Sicim gibi dökülüyor yaş gözlerimden
Buruyor bir keskin duygu
ayrılık mengenesinde yüreğimi,
Önü alınmaz bir güçle istiyorum seni,
Bir anda mucizeleşiversen
ve dikiliversen karşıma
sanal dünyada bile olsa kendiliğinden,
Dönerdi yüreğim sonsuz bir gülistana
ve dinerdi
hüzünlü bir mutlulukla
gözümün seli...
31/1/2017
Melbourne
Kayıt Tarihi : 12.3.2017 07:39:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!