Bu sevdanın deli sularından çatlasa da sarnıçlarım, bozulsa da yapılarım, sularını emecek suskun sessizliğim.
Ekmeğimden düşürdüğüm lokmaları serçeler kapar, fırtınalar azdırır denizlerimi ve içimde bir yunus ağlar.
Ruhumun talanlarında teninin yanıklarını görür, sarhoş kelimelerim başını döndürmesin diye kendi kanatlarımı okşarım
Sözlerinin kilometrelerinde ben yiter, teşekkür çiçeklerinin bahçelerinde sallanır, yalnız seninle tamlanırım.
Sevda kağnılarımın geçtiği tarlalarımda arpa boyu yol almıştım. Çift başlı bir aşk oyununda bir ben sahne almış, bir ben kendimi alkışlamıştım. Dağlarımın engebeli yollarında kendi sürüme çoban, kendi ağılımda acılarımı sağmıştım. Sensizlik pazarlarında aşkıma çığırtkan, yalnız kendi dünyamdaki şarkılara bezirgan olmuştum.
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Oysa ki, yunus gözlerinde martılar uçuşur, dudağının kenarından çaldığım panzehir tuzlarla derdime dermanlar yaratır, seni sevmelerin ülkesinde ben çılgın bir müzikle demlenirim.
Tebrikler.
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta