Çalgıcılar çalıyor ,batıyoruz Ama çalın!
Öyle bir çalmalı ki farkına varmadan,
Biz öleceğiz kan revan olacak Süveyda
Avramın sarayından sürülecez kurak sahalara.
Ben ölmeyi biliyorum ama sen bilir misin?
Beni sana bağlayan Allaha hamdolsun
Ben bi denizin yüzünde seni görüp vatanım belledim
Adını öğreniyorum dişsiz peltek çocuklardan
Adresin yok her yerin sana çıkma ihtimaline sarılıyorum,
Benzini parlatan çirkin el yazmalarını bulmalıyım tuallerinde,
Sarıyı, yeşili, güneşi belki en güzel sen anlatıyorsun
Katır kırıklarının zorlandığı şu engebeler
Derin nefeslerin düğümlendiğine şahitlik eder
Ellerim belimde yorulmuşum işte
Ben nedense tırmanmaya alışmamışça duruyorum
Gamzenin derin hendeklerinde bin deve olsam
Sarayları besliyor tüm otokrat duruşların
Mecanen bir sevdaya şiir gibi yolların
Dil yarası gibi o mahur beste, ki besbelli
Çalan rüyalarını ben değilim o zarif duyguların
Frak giymeyi bırakınca bir gül nazarda
Savan rüzgarları kurutuyor tenini Rençberlerin
Toy gelinlerin gurbetdeki eşlerine ördüğü çoraplar bitiyor
Temmuzun ortası ki yılanlar suyu istila etmiş
Ekine kuşlar dadanmış, rızkıma şeytan, gönlüme sen,
İshak paşa sarayında maşalı saçlarında kalmış aklım,
Tepelere cellat gibi çöken akşam gölgeleri,
Suratları berrak beyazları taşıyor Halk otobüsleri
Şehrin gölge figüranlık merkezlerinden saat kulelerine,
Geç kalan telaşlı topuk sesleri dolduruyor kulakları
Duraklar karbonmonoksit çiçekleri açıyor yine bir sabah,
Pastel rujlar , asvaltdan daha siyah kirpikler ,maskeler.
Maskeler; ağlamakla dökülen kirlenen beyaz sayfalar
Güvercinleri inleten bir gece uyandım
Sarhoşların o tiksindiren naralarıyla doğruldum
Dünden kalma bayat duygularla
Efsunlu bir yol almaktı bu gece
Satırlarımı saban süren öküzler geçiyor
Ve insan en çok kendi yokluğunda yorulur.
Bir kaotik yalnızlık filizleniyor satır aralarında
Dayandığın duvarı sahipleniyor âmâ gözlerim
Evine giden yollar saçların gibi bukleli
Adımlarımın yorulduğunu dinliyor kapın
Sanırım randevusuz bir tesadüf etmeyi planlıyor ruhum,
Nedense bir tedirginlik rüzgarı kulaklarımı kesiyor
Öpüyor kalemim ak kağıdı alnından
Kırdılar seni en menfi hülyalarından öylesine
Bin doğrulamamış kötürüm yarınlarınla
Ağlamışsın her mevsim yokluğun mezar taşına.
Dayan! Basiretini bağlamasın ufunetli karanlıklar
Keşke bir sigarayı hapsetsem dumanıyla
Küllükde izmaritler birikir dertleriyle
Bir çay içre dalıpta sana
Koparken bir gerçek ses beni uyandırsın.
Ah şu yokuşlar mahvediyor beni
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!