Fakat işte bir tespihi çeker gibi çekilirken kendimden
Veresiyeye açık ve elbette özenle seçilmiş
Penceresinden tren geçen oteller
Sadık müşterileri ile kubbeye bakıp
Bakıp bakıp gülümserler.
Gülümserler ve bir ağaç servi olduğuna ağlar
O cam kenarı masa, o yaşlı vestiyer
Bir paslı çivi? Ona zimmetli hırka
Ağlar mı balıklar?
Balıklar da ağlar.
Bir divanda bir yunus yatmıştı kaldırdım
Denizinden kupkuru çıkmış bir yunus
Kubbeyi direk geçip sorduğunda kuyuyu
Onu da kalkıp o kuyuya mı tanrım?
Güzel tanrım.
And olsun yükseklere çıkan dönme dolaba
Sirk hayvanlarına ve orman ehline
En ipi çekilmiş haliyle ben
Sana sığınır ve sorarım
Gereğinden çok mağara, fazladan küvet
Onları da kabrime sokayım mı tanrım?
Güzel tanrım.
İşte tüm bunları yeni bir divana bağlayıp
Şu meclisi de yakıp bir tren gibi
Ben ki sana ve meleklerine inanmışım
Şeytan da buna dahil tanrım
Güzel tanrım.
Ne binalar dikip yıktım ama ne binalar
İçlerinde porselenler ve tablolar olsun
Sonra gidip kuvöze uzanır gibi
Kuvöze değil küvete! Elbette küvete
Yıkım başladığında gizlice göz kırpan
Soyut bir portre gibisin tanrım
Ah güzel tanrım.
Kayıt Tarihi : 6.5.2023 00:21:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!