SEDUM
Geceyi kucağında kederiyle uyutmuş gibi duruyor bulutlar,
Minareler ışıksız, sokaklar nefessiz,
İnsanlar pencerelerin ardında mahpus
Ve mehtabı sönmüş uykuların...
Selamını gördü çocuklar sana açılan oluklarından,
Mahşeri bir serap dolanır dünyamın çöllerinde, sen vatanı olmayan bir kalbin hülyası, yorgun ve kırgın gözlerinden yüreğimin taa içine bak Zulüf! ..
Akmayan nehirlerimin, yağmuru kurumuş bulutlarımın ve güneşi sararmış özlemlerimin mah- ı umudusun Zulüf…
Hangi rüzgâr sana eser, hangi dil seni anlatır, hangi rengiydin kor dağların bilemedim Zulüf…
Ey masalsız çocukluğumun mağrur, harap düşmüş, zehir kusmuş kahırların çilekeş anası! ..
Adını taşıyacak kadar dik değil mısralarım, her hecesi cenneti düşleyen çocukların gözlerini yaşatır, alaca bir at koşar göğüs kafesimden seni düşlediğimde… Bilirim; sen alışmadın şerbetine bu hayatın, menfezi kor mekânlar serilse de yorgunluğuna, bilirim sen Kevser akan, gülün anlam bulduğu bir nilüferisin gariplerin hasret servilerinde…
Bekliyorum seni Zulüf! Okların derinden vurduğu mavi kokulu şiirlerimde…
Dünya,
Toprağında güller biten dünya,
Ömürler yitiren çığlıklar yuvası dünya,
Bağırıyorum! Tenimin haykıran dillerinden...
Beni duyuyor musun, beni anlıyor musun dünya?
Gecelerim senden solmuş, göz pencerelerim senin hasret rüzgarlarından kapanmış..
Senden sonra hiç doğmadı güneş,
Ruhum geceye mahkum kaldı, otağı siyah kaldı göz kapaklarımın...
Anlatacak bir şeyim kalmadı güzelliğinden yana...
Ağlamak kaldı ardından, uzak ülkelere göçmüş adınca...
Senden sonra bir şeyler sonraya kaldı;
Elimde kaldı aşka ısmarladığım hayaller,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!