Sahra'nın ortasında bir kum tanesi olmaktı niyetim
Biçilmiş bir kaftandı bize ölüm
Yarısı kırık saksıdan fışkıran benim düşlerimdi
Her sabah güneşi soyardı hırsız kalbim
Birde kurumuş bir gülü sulardı
saksağanlar ölür önce
ve bir kadın benim olur hergece
gökyüzünü kaplayan siyah lekeler
gökyüzü siyah olunca kaybolur.
Alaycı bir ıslık tutturur sonbahar.
Yaprakları zorunlu göçe tabi tutturan rüzgar,
Parmak uçlarımdan insanlar sızardı
Dudaklarım balyozla dövülürdü her sabah
Her sabah yağmur kokan ellerinle uyandır beni
Çünkü ben yağmur yağınca sana karışırım
Birde çimenler üzerinde unuttuğun gözyaşlarına
Kaldırımlar bana küs
Ve intihara teşebbüs eden böceklerde
Pencerem bir tuvalden farksız
Yağmur aşk çizer ellerim yalnız
Kirli zihinli birkaç yaratık var
Dolunay tüm cinayetlerin hesabını sorar
Birde siyah lekeler gibi kuşlar
gecenin karasına kara çalar
Var olan bir şeydı yokluk
Ucuz antika avına çıkmış adam gibiydi zaman
Acımasız ve durmayan
Tenceremizde harfler kaynatırdık
Yokluk vardı o zaman
Onlardan dilediğimi alıp birleştırıdim
Kar taneleri gibi savruluyorduk gecenin karanlığında
Kitapların sayfalarından uçuşan kelimelerle dolduruyordum ceplerimi
Uzun zamandır küs olan kalemimle girmiş olduğum düellodan galip çıktı aklım
Yorgundum.
Azıcık gece istiyordum. bir yavrunun uyumasına yetecek kadar avuçlarımda.
Acı ve aşka ihtiyaç duyardık şiir yazmak için.
Yıldızlar yanlız yaşarlar
Masalsı bulutların ardından göz kırparlar bazı geceler
Savaşır dururum bu soğuk geceler de
Gömleğimin yakasına bağdaş kurmuş oturan haşerelerledir benim savaşım
Ah bedenim yorgun ve yaşlı ruhum
Martılar büyürken uzayan saçlarım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!