İstanbul otobüs oluyor
Dökülüyor yollara
Karayollarında siyah saçların
Bir sefer ekim rüzgar bahar dönüş
Kim rastlamış sana
Taksim-Bakırköy
Başkasın kollarında beyoğlunda
taş kaldırımlarında İstanbul da
Televizyon da gördüm seni
Şizofren deli
İlk ışık parlarken gece
Kamaşır şafak ölürken hece
Duman dağılırken sabah
Uyanır insan uyanır tamah
Yol yürünür ya yorgun
Aşılırya gün
Feride sen kimsin
?
Bana ne!
Güzel gözlerin gece
Rübabı şikeste
Feride
Beni kim tanır çocuk
mavi gözlerinin içinde
Ben bir kayığım çocuk
ince bedeninde
Hani kuşlara bakarsın ya gülerek
Algıyım ben çocuk damarlarında
Şu kaynağın suyunda bir başkalık var
Zaman denen bu yolda karmaşıklık
Ne diyeyim sonunda kırıldı aydınlık
Dökülürken camlardan kırık kırık
Bu yorgunluk hayra değil
Sanki bir alamet kardan yol değil
Aldı bir düşünce alabildiğince
En derin karanlık hüküm sürdü sür sürebildiğince
Ve bir el kurşun daha patladı
Damla Damla kan daha
Kınında kılıç gibi kıpırdamadı
Biri daha düşünce
M. A. ın doğdu yaşarken
Uyanıktı uyurken
Bir ölümü tadınca sıyrıldı yalan kalmaktan
Gerçeği ellerinde buldu
Bir Işık sandı önce irkildi
Kan uyumuyordu
Yazdıkça senin ismini dağa taşa
Başka isimler geliyor aklıma
Kusura bakma galiba
Sevmiyorum seni veyahut başka
Evet başka birşey var aşkta
Kuru çayla simit gibi
Adım adım döndürüyorum dünyayı
Kaçmak için yetişmek lazım
Ey kaldırımların en hası
Şair yuvası dostum benim
Sırtında taşınan zamanı
Ve ömür denen kıratı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!