Çocukluğumda babam mı dedem mi anımsayamıyorum bir inek almıştı. Alacalı, burma boynuzlu, koca memeli uysal bir şey. Çok sevinmiştim. Bizimde sütümüz, yoğurdumuz olacaktı. Bir tabak yoğurt yemek için Zale kocana (nine) ya gidip:
-Ben yoğurt istiyorum.
Demeyecektim artık. Kasım bana her kızışında:
-Bizim eve yoğurt yemeye gelme..
Diyemeyecekti. Hem birde dana doğurursa, hemen alnına susak kabağındaki iri tuzun taşını sürecektim. İyi guruşsun (güreşsin, boynuzlasın) diye.
Köyümüzün en iyi boğası, aşağıdakilerin Aslan’ı idi. Mutlaka bizim ineği ona çektirecektim. (Çiftleştirecektim) Aslan iyi guruşurdu çünkü. Köyde ve civar köylerde onu yenen boğa yoktu.
Dediğimi yaptırdım. İneğimizi bu boğayla çiftleştirdik. Kasım bu ara:
-Hıh şuna bak sanki inekleri dana doğuracakmış gibi, sen ona bakamasın oğlum…birde düve olursa ne olacak.
Diye söyleniyordu. Olsun benim en iyi arkadaşım oydu. Hem de dayımın oğlu.
Aradan günler, haftalar, aylar geçmeye başladı. Her gün dama (ahır) inip ineğimize yem, saman veriyor, karnını yokluyordum. Ne geçmez günlerdi. Ne zaman doğurur bu inek..Aneme:
-Kaç gün var doğurmasına..
Diye her gün soruyordum. Annem:
-Daha çok var oğlum, sabırsız olma
Demekteydi.
Aradan dokuz ay kadar zaman geçti. Bir gece damdan acayip sesler gelmeye başladı. Hep birlikte evimizin altındaki dama indik. İneğimiz yatmış, acı çekermiş gibi bağırıyor, arkasına ve bize “ yardım edin” der gibi bakıyordu. Önce korktum ve annemin arkasına saklandım. Annem:
-Korkma oğlum ineğimiz doğuruyor. Dedi.
Sevincime diyecek yoktu ama niye acı çekerek bağırıyordu. Analar acı çekerek yavru sevincimi yaşıyorlardı ki.
Çeşitli duygular içerisinde eve çıktım. Ocak başındaki susak kabağından yapılmış tuzluğun içerisindeki yusyuvarlak tuz taşını aldım, bu taşla annem iri tuzları eziyordu , karanlıkta el yordamı ile tekrar dama indim.
İneğimizin arkasından iki tane küçücük bacak görüldü. Sonra küçücük bir baş derken bir buzağı ortaya çıktı. Minicik bir şey. Ayağa kalkmaya çalışıyor kalkamıyor. İneğimiz bağırmayı kesti onu yalamaya başladı. Dedem:
-Sonuda (eşi)geldi artık gözümüz aydın bir danamız oldu. Dedi. Annem:
-Koş tuz taşını alnına sür iyi guruşsun. Dedi.
O kadar sevimli bir hayvandı ki..minicik.. kafasına tuz taşını ve kendi kafamı sürdüm. O da beni yalamaya başladı. Annem:
-Tamam oğlum. Bırakalım annesi yalasın temizlesin ve emzirsin. Dedi ama ben bırakmak istemedim. Babam:
-Haydi bakalım eve..
Deyince boynumu büküm hep beraber eve çıktık. Ertesi gün annem ineğimizi sağdı. Gölemez (ağız) yaptı. Üzüm pekmezine karıştırıp yedik. Aneme:
-Bir daha ineği sağma, hepsini buzağı emsin. Dedim. Annem güldü:
-Ona da yeter , bize de, sen önce danana bir isim koy. Dedi.
-Aslan..Dedim. Onun babasının adı Aslan, onun adı da Aslan..
Aslanla beraber büyümeye başladık. Büyüdükçe tüyleri karardı, kapkara bir boğa oldu. Onu hep elimle besledim. Bazen babam:
-Çok sokulma süser.
Derdi, ama Aslan’ın beni süsmesi imkansızdı. Onu öyle sevmiştim ki, o da aynı sevgiyi bana gösteriyordu .Beni ne zaman görse bağırır, boğalara yaptığı gibi kurulur ve böğürürdü. Ben nereye gitsem peşimden gelirdi. Otlağa götürürken herkes hayvanların peşinden gider, ben önünden giderdim. Ziyana gireceği zaman “Aslan dur “ derdim girmezdi. O evimizin altındaki damda durur, ben damın üzerindeki odada uyurdum. Uyurken bile birbirimizle temas halindeydik. Ben öksürürdüm, o bağırırdı. Öyle bir boğa oldu ki ensesine otururdum beni taşırdı. Onunla guruşacak boğa köyde yoktu. Civar köylerden boğalar gelir guruştururduk. Önce saldırmaz benden komut beklerdi.
-Guruş bici
Dediğim an rakibine dalar, geri geri iterken birden yana çekilir rakibini alt ederdi. Çevrede Aslan diye nam salmıştı.
Kasımla beraber otlatır, beraber tarardık. Taradıkça gevşer boynuzlarıyla şaka yapmaya çalışırdı. Çevrede inekleri hep ona çekerlerdi. Ben gitmezdim. Bize ayıp gelirdi.
Bir gün babamla annem konuşurken yüreğim ağzıma geldi. Hemen yanlarına gittim.
-Aslan’ı pazarda ne yapacağız baba?
-Satacağız oğlum.
Satmak mı? Aslan’ı pazara götüreceğiz ve satacağız. Benim Aslan’ımı satacağız. Olmaz…vallaha olmaz.. billaha olmaz…tallaha olmaz..Aslan satılır mı? O benim her şeyim..Beni sat beni….
Hem ağlıyorum, hem yerlerde yuvarlanıyorum. “ Satamazsınız” Neye uğradıklarını şaşırdılar.
-Ne oluyor buna yahu.. İnek gebe yine doğurur.
Olmaz, ben başka boğa istemem, Ben Aslan’ı sattırmam, Aslan benim her şeyim.
Babam kalkıp kahveye gitti. Giderken:
-Şu çocuğu sustur, şimdi döveceğim.
Annem beni aldı dizine:
-Oğlum bak yemimiz, samanımız kalmadı. Aslan’ı satarız bol para alırız, onunla sana gömlek alırız, pantolon alırız, evimize un alırız, yağ alırız, gelen kış elde yok avuçta yok. Çokta güzel para verirler. Onun şanını bilmeyen yok.
-Bana ne bana ne…
Sonracığıma, Aslan hep damda durunca ihtiyarlar, o zaman guruşamaz, parada vermezler, onu burup öküz yaparlar..
-Bana ne bana ne..
Yüzüm gözüm salya sümük uyumuşum Uyandığımda ortalık yeni yeni aydınlanmakta. Yataktan kalktım, dışarı gittim. Kasım uyanmıştı beni gördü:
-Hayrola sabah sabah
-………
Ne oldu konuşsana..
-Aslan’ı babam satacakmış.
-Satsın ne olur, hem tam satılacak zamanı, seneye yaşlanır alanda olmaz,
-Ben satılsın istemiyorum ki..
-Satmayıp ta ne yapacaksın, hayvanlar beslenir, satılır, bazıları da kesilir, biz de etlerini yeriz.
Şaşırdım kaldım. Ne çok severdim kavurmayı. Düşünsene Aslan’ı kestik, kavurma yaptık, ben de yiyorum. Başladım ağlamaya..
Birkaç gün sonra ben önde, Aslan arkada babam en önde kasabanın yolunu tuttuk. Yapacak bir şeyim yoktu artık .Aslan’ı pazara götürmekteydik. Görenler bana:
-Yularını tut yularını…deyince
-Gerekmez ben ne dersem onu yapar .. dedim.
Pazara geldik. hemen alıcı çıktı. Babam güzel bir ücretler sattık. Parayı alırken bana sessizce:
-Yular parası al ..dedi(yular , hayvanın kafasına geçirilen kayış)
-Yuları vermeyelim baba dedim.
Bana bir garip baktı bıyık altından güldü..
Hanemizin ihtiyaçlarını aldık, bana da güzel bir ceket aldık.
Köye döndük. Aldığımız eşyaları indirirken yardım eden anneme beni göstererek:
-Yular parası al dedim..
-Aldı mı bari..
-Yuları vermeyelim baba dedi.
-Ne bilsin çocuk..
Kafam karışmıştı. Bunda gülecek ne vardı. Babam camiye gidince anneme:
-Yular parası ne anne dedim.
-Bahşiş almak oğlum..isteseydin Aslan’ı alan amca sana para verirdi..Dedi.
Almadığıma hiç de pişman olmadım.
Daha sonraki yıllarda çok hayvanlarımız oldu ama Aslan başkaydı. İşte çocuklar sizin de seveceğiniz ve beslediğiniz bir hayvanınız olsun. Bu dünyada bizim kadar onların da hakkı var. Allah her hayvanı insanlara hizmet için yaratmıştır. Bu akşamlık bu kadar evlerinize selam söyleyin.
-
Recep UsluKayıt Tarihi : 1.4.2020 13:28:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!