........YUKARDAKİ..............
Aç gözlü doymaz biriydi
Yukarda adamları vardı
İhale alır satar çalardı
İşler yolunda hayat güzeldi
Çocukluk, o derin ırmak çağrısı
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman
Devamını Oku
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman
''Ikiside aynı takımı tutuyordu
Biri viski ile canlı diğeri radyodan
İkiside aynı partiye oy verdi
Biri ihale aldı diğeri erzak kömür.''
yuz yildir farkalari yoktu,olmadi,Korkum odur ki;gidecek de...Yanilmak isterim.
saygi ,sevgilerimi iletirken sizlere Eyy...! $air.
Gülsem mi , ağlasam mı? Garip bir hale soktunuz beni. Ne desem bilemyorum. Sadece alkışlıyorum. +10
İkiside aynı takımı tutuyordu
Biri viski ile canlı diğeri radyodan
İkiside aynı partiye oy verdi
Biri ihale aldı diğeri erzak kömür.
Tplumsal bir yaraya ustaca parmak basmışsınız .Kanları bitlenen üstekilerle, evde yiyeceği içeceği olmayan kıt kanaat geçinen alttakilerin hikayesiydi.
Yüreğinize sağlık ağabey. Yaklaşık 7 aydır işsiz olan bir işçi olarak yaşadıklarımı tekrar gözden geçirme imkanı verdiniz bana. Ah bir de şu şiir dünyası olmasa çıldırırdım belki de.
Daha doğrusu arkamda bir dağ (babam ve annem) olmasa kim bilir şimdi hangi düşüncelerin kıskacında olacaktım.
Benim işverenim bütün vardiya işçilerine toplantıda üzerine basa basa yemin etti (- kanımın son damlasına kadar yani malımın son kuruşuna kadar direneceğim ve asla bir tek işçimi bile çıkarmayacağım. Doğrudur bugünlerde çok lüks arabalar aldım ve bu arabaları almak benim hakkım çünkü ben de buralara sizin gibi bir işçi olarak çalışa çalışa geldim ve bunları yaşamak benim en doğal hakkım ve helalim. Şimdi diyeceğim şu ki bir yıldır zam yapamıyoruz ve ani bir yönetim kurulu kararı ile sene de iki defa olan zammı yılda bir defa olarak düzenledik ve ilk zam 2009 un sonunda olacak. Size yemin olsun ki bir tek işçimi çıkarmayacağım.)
Ve bir kaç gün sonra gelen milyarlarca liralık yaklaşık on makina (CNC Tezgahlar) .
Dedik bu nasıl kriz işçiler olarak kendimize. Bir muhabbettir sürdü gitti. Bizim patron meğerse bir de yat almış kendine.
Sonra derken patron yıl sonu tatilinde ve 2009'un ilk haftasıyla başlayan işçi kıyımı.
Bir insan dürüst olmadıktan sonra dünyalar onun olsun neye yarar.
Allah'ım böyle insanlardan ülkemizi arındırır ve şiirinizde belirttiğiniz gibi yukardakiler ile aşağıdakiler arasındaki haksız dönen dişli çarka adalet ile yön verecek yöneticileri başımıza bela etsin. Ne güzel bir bela bu...
Şiir harika idi. İçimden gelenleri buraya dökmek istedim.
Saygılarımla.
Aha! orda beli bükülmüş bir çaresiz, o bükülmüş beline basarak bir basamak daha yükselebilirim. der işverenler.
kimse onların ellerinden tutup bellerini doğrultmalarına yardım etmez. Allahım beni kimseye muhtaç etme.
sevgili insan sevdalısı gönül dostum sayın MEHMET ÇOBANOĞLU
Şiirime yaptığınız mükemmel yoruma ve adaletli bakış açınıza çok teşekkür etmekle emeğinize saygı duydum
teknik ve akademik bilgilerinizin yanına günümüzde az kalan insanı değerlerle bakış açınıza hayır demek mümkün değil
keşke sizin gibi insanı herşeyin üstünde tutabilen
gönül insanları çoğunlukta olabilse
tekrar yorum ve emeğinize saygılarımla
Yukardakiler Aşağıdakiler
........YUKARDAKİ..............
Aç gözlü doymaz biriydi
Yukarda adamları vardı
İhale alır satar çalardı
İşler yolunda hayat güzeldi
Fanatik takım taraftarıydı
Sadece adında şeref kalan
Trübünden maç izlerdi
Gerçek yüzünü hep gizlerdi
Geceler keyfi yerindeydi
Otel lobilerinde kumpas kurardı
Kriz denildi biraz ürktü
İşçi çıkardı attı yükü
Yeni bir villa yaptırmalıydı
Son model arabasıda harikaydı
Sözde krizi kurnazca kullandı
İşçiler cahildi hak bilmezdi
........ AŞAĞIDAKİ..........
Günü kurtarmaktı amacı
Evde tencere kaynıyorsa
Şükretmeliydi verenlere
ALLAH başından eksik etmemeliydi
On yerine üçe çalıştı
Hakkımı alıyorum sandı
Soğukta üşüdü sıcakta yandı
Kuru yalanlara daima kandı
Kitap gazete okumadı düşünmedi
Hak adalet aramadı katılmadı
Eylemcilere kızdı bozguncu dedi
Başına geleceğini hiç düşünmedi
Geceleri umutlu ve mutluydu
Tek hedefi emekli olmaktı
Yaşlanınca rahat edecekti
Sözde krizde işten çıkarıldı
........İKİSİ.............
Maskeler takılı kaldı yüzlerde
Unutuldu yapılan fedakarlıklar
Düşünme artık faydası yok
Geride hiç izin kalmadı
İkiside aynı takımı tutuyordu
Biri viski ile canlı diğeri radyodan
İkiside aynı partiye oy verdi
Biri ihale aldı diğeri erzak kömür.
Merhaba dost İsmet Koyuncu kardeşim aci gercekleri nesnel bir bakış açısı içinde ele almışsınız ve açık bir dille kaleme almışsınız.duyarli yüreğinize sağlik,emeğinize selâmlar .Bu gercekleri herkes dile getiremez maalesef sistem yanlısı yazn çizenler pek çok ,böyleleri doğruları yazmazlar ve böyleleri “ Bayrak,vatan,millet ”slganların arkasına gizlenirler,ün,etiket ve nam peşindeler ,sisteme şirin gözükmek için her türden şaklabanlığı yapmaktan kaçınmazlar am siz ve sizin gibiler yanı gerçek anlamda aydınlar şahaser eserlerle halkın sorunlarını duyurmaya gayret ederler ,şiiriniz güzel şiirinizi kıskandıracak derece güzel ve muhteşe .kimbilir belki birgün. Nazım Hikmet Ran gibi Enternasyonal alanda şiirleriniz okunacak temenni ederim öyle olsun kaleminiz daim ,geleceğiniz aydınlık dünyamız özgür olsun …..
Dünya üzerinde çeşitli ülkelerde, çeşitli biçimlerde iktidar kavgası veren güçlere bakın. Sadece ülkemizde değil, her yerde evrimciler dışında halka değer veren hiçbir güç yoktur.
Emperyalizmin hiçbir ölçüsü yoktur zaten. Onun adalet anlayışı yoktur, halk yoktur onun kitabında. Sadece tekellerin çıkarları ve katliamlar vardır.egemen ulusun dışındaki ulusları inkari vardır.Baskı,zülum
Vardır.insanlık tarihinde sınıf savaşımlarında hep varolan bir unsurdur. Mevcut düzen zor yoluyla, şiddet kullanarak sömürü düzenini sürdürmek ister. Bu, karşısında bir başka zor’u doğurur. Ezilenlerin şiddetini. Ve tüm toplumsal değişimler, zor ile ayakta duran sistemler yine zor ile yıkılmıştır.şiddeti kullananın, kullanma biçimine, hedeflerine, sonuçlarına kadar sınıfsal bir içeriği yansıtır. Biliniyor ezenlerin şiddeti ile ezilenlerin şiddeti arasındaki fark da bu sınıfsal içerikle ilgilidir. Hangi silahın kullanıldığından çok, hangi sonuçları ortaya çıkardığı ve hangi hedeflere karşı kullanıldığı belirleyicidir.
Şiddeti ilk kullanan köle sahipleri, köleci düzenlerini sürdürmek için kullandılar. Sonraki sömürü sistemlerinde de şiddetin biçimi değişti ama amacı hiç değişmedi. Ezilen halklara ise burada, egemenlerin sömürü düzenlerinden, kölelikten, “modern kölelik”ten kurtulmanın yolu olarak şiddetten başka hiçbir yol bırakılmamıştır. Bu nedenle ezilenlerin şiddeti tarihsel ve siyasal olarak haklı ve meşru olan tek şiddettir.
Ancak o şiddetin haklılığının ve meşruluğunun korunabilmesi, ezilen halkları temsil etmesine, ezilenlerin taleplerini, adalet-ekmek isteklerini dile getirmesine, seçici, suçlu-suçsuz ayrımı yapmasına bağlıdır. Ezilenlerin birliğine hizmet etmeyen, halkların emperyalistler karşısında dostluğunu, birliğini parçalayan eylem ezilenlerin haklılığını ve meşruluğunu da yansıtamaz.
Eylem anlayışı, adalet anlayışının en somut haliyle yansımasıdır
Egemen sınıfların ezilen sınıflara karşı uyguladıkları baskıya ve zulme karşı ezilen sınıfların her türlü direnişi egemenlerin hukukunda terörizmdir.Bu yanıyla hukuk egemenlerin halkları boyunduruk altına almada kullandıkları dizayn araçlarıdır.Hukuk adalet terazisinde hakim olan sınıfın çıkarı doğrultusunda işler.Burjuva devleti denilen baskı ve zor örgütlenmesinin hukuk anlayışı halklara dayattığı zulmü saklama kılıfından ibarettir.Kendisine karşı gelişebilecek direnişleri bastırmada kullandığı yalanlar manzumesidir.
Hukuk ezen sınıfların elinde adaleti ifade edemez,çünkü mülkün korunmasında kullanılan basit bir araçtan ibarettir.Yani insani normlar çerçevesinde düşündüğümüzde hakim sınıfların hukuku meşru değildir.Hele ki asker-polis diktatörlüğündeki faşist devletlerde hiç meşru değildir.Tohumunu ortaçağ karanlığından alan burjuva demokrasisindeki kısmi gelişmeler ezilen sınıfların ve onların öncü güçlerinin vermiş oldukları bedelin bir sonucudur.Egemen sınıfların halklara bahşettiği hediye değildir.Bu gelişmeler dahi çoğu zaman hakim sınıfların saldırılarıyla tasfiye edilir,askıya alınır.
Anadolu coğrafyasında da olan budur.68 devrimci çıkışıyla yakalanan demokratik haklar 12 Mart ve 12 Eylül faşizmiyle tasfiye edildi ve anadolu coğrafyası koskocaman bir hapishaneye çevrildi.Anadolu halklarının devrimci öncüleri katliamlarla,zindanlarla yok edilmeye,inkarcılık,kalpazanlık,köşe dönmecilik bir yaşam biçimi haline getirilmeye çalışıldı.Sendikalar,demokratik kitle örgütleri,dernekler kapatılarak toplumun tüm kesimleri nefessiz bırakılıp halklar teslim alınmaya çalışıldı ve bunda kısmende olsa başarı sağlandı.12 Eylül hukukuyla estirilen bu faşizan teröre karşı dağınık olan halk güçlerinin devrimci direnişide yeterli gelmemiş,toplum ölüm uykusuna yatırılmıştır.Buna rağmen umut yok edilememiştir.Çünkü umudun tohumu bu topraklarda derindir ve en olmaz denilen yerde en olmaz denilen zamanda serpilip boy vermesini bilmiştir.
Demokratik Halk Devleti
Türkiye onyıllardır emperyalizme hem ekonomik hem de siyasi yönden bağımlı sömürge yarı feodal yarı kapitalist bir ülkedir. Bu noktada Türkiye emperyalizmden bağımsız herhangi bir karar alamaz, ondan bağımsız hareket edemez. Türkiye'de iş başına gelen hükümetler de çıkarılan yasalar da emperyalizm tarafından belirlenir. NATO, IMF, Dünya Bankası gibi Emperyalist kurumlar Türkiye'nin kaderini belirlemektedir. Başta İncirlik olmak üzere Türkiye'de ABD ve NATO'nun hizmetinde kullanılan birçok askeri üs vardır ve Türkiye Ortadoğu'da emperyalizmin bir çeşit jandarması olarak kullanılmaktadır. Emperyalizmin Türkiye'deki kökleşmiş varlığını söküp atmak reform vb. yöntemlerle yapılamaz. Emperyalizme karşı bağımsızlık için halk devrimidir ve Demokratik Halk Devleti gereklidir!
Hepimizin bildiği gibi faşizm, sermayenin/egemenlerin kendi sömürü düzenlerinin devamını sağlamak için oluşturdukları en gerici, en şoven ve en kirli rejimdir. Türkiye'de faşizm emperyalizmle girilen ilişkiler sonucunda tepeden tırnağa kurumsallaşmıştır. Baştan beri emperyalizme bağımlı olarak çarpık bir biçimde gelişen Türkiye burjuvazisi emperyalizmin artıklarından beslenerek varlığını sürdürmüştür. Bu yüzden burjuvazi işçi ve emekçilere hiçbir hak tanıyacak durumda değildir. Bundan dolayı egemenler emekçileri sürekli baskı altında tutar, onların hak taleplerine en sert biçimde karşılık verir. Emekçileri baskı altında tutmak ve emperyalizmin sömürüsünü devamını sağlar hata darbeler yaparak açıktan açığa faşizmi uygular. Faili meçhuller, katliamlar örgütlenir. Faşizm koşullarında demokrasiden bahsedilemez, demokrasi görüntüsü veren kimi olgular (sözde seçimler) hemen her zaman faşizmin çirkin yüzünü makyajlamaya yarayan bir işlev görür. Faşizme karşı demokrasi için halkın iktidari gereklidir !
Kapitalizm şartlarında gerçek özgürlük ne erkek ne de kadın için mümkündür. Fakat kadın, erkekle kıyaslandığında köleliğin daha yoğunlaştırılmış bir biçimini yaşar. Hem iş hem de ev yaşamında emeği sömürülen kadın, bu bağlamda çifte bir sömürüye maruz kalır. Özel mülkiyet rejimine, sınıflı topluma geçişle birlikte kadının da ikinci plana düşüşü başlamış ve kadın üretim sürecinden koparıldığı oranda eve hapsedilmiştir. Kadının gebelik ve lohusa dönemleri de üretim sürecinden dönemsel de olsa kopmasına neden olan sebepler olmuştur. Kadının bugün ezilen cins olmasının sebebi öz olarak erkek değil, özel mülkiyetin varlığıdır. Bu noktada sorun, kadınla erkeği karşı karşıya getirerek değil, hedefe eşitsizlikleri yaratan sistemi koyarak, bu çelişkiler yok edilerek aşılacaktır. Ezen-ezilen, yöneten-yönetilen çelişkileri kaldırılmadıkça kadının özgürlüğü mümkün değildir. Sisteme cepheden karşı koymayan feminizm gibi düzen içi eğilimler, kadını sisteme yedekleyerek burjuvaziye hizmet etmektedir. Kadının özgürlüğü ve kurtuluşu için el ele tüm halkların kardeşliği gerek…
Birinci Paylaşım savaşı sonrası, Kürt halkının yaşadığı coğrafya, dört bölge ülkesi tarafından (Türkiye, İran, Irak ve Suriye) paylaşıldı. Türkiye demokratik devrim sürecini tamamlamadığı için kürt sorunu günümüze kadar gelmiştir. Evrensel bir hak olan ulusların kendi kaderini tayin hakkı, demokrasinin en temel unsurudur. Kürt halkının kendi kültürünü özgürce yaşayacağı demokratik bir ortam aynı zamanda halkların kardeşliğinin de teminatı olacaktır. Düzen içi kanallarda harcanan barış çabaları ülkedeki faşizmi tanımamaktan kaynaklanmaktadır. Kürt halkının
özgürlüğü ve eşitlik temelindeki gönüllü birliği için bu yoldan sosyalizme doğru gitmek gerek.
Bugün diğer tüm toplum kesimleri gibi gençliğin de sorunları oldukça ciddi boyutlardadır. Gençliğin en önemli sorunlarının başında ise eğitim gelmektedir. Daha ilkokula giriş ile başlayan sıkıntılar eğitim sistemindeki köklü çürümenin bir ifadesi aslında. Yardım, katkı payı vb. adı altında alınan haraçlar zaten geçim sıkıntısı çeken aileler ve de çocukları için işi, içinden çıkılmaz bir hale sokuyor. Para verenin kaydının yapıldığı, vermeyenin okul kömürlüklerine kapatılarak cezalandırıldığı bir sistem bu. Dershanelerin hem liseye hem de üniversiteye giriş için olmazsa olmaz bir koşul haline getirildiği elemeci ve yarışı temel alan bir sistemdir.
Bugün üniversiteye hazırlık sürecinin ne denli sıkıntılı olduğunu en iyi biz gençler biliyoruz. Çevremizde yaratılan toplumsal baskı, ailelerimizin bizi dershanelere gönderirken yaşadıkları zorluklar ve tüm bunların bizim üzerimizde yarattığı etkiyi en ağır biçimiyle biz hissediyoruz. Sınavlara giren milyonlarca öğrencinin çok küçük bir bölümü üniversiteye girebiliyor. Özel üniversiteler için yaratılan imkanlar devlet üniversiteleri için yaratılmıyor. Aksine, devlet üniversiteleri de tam hızıyla paralı hale getiriliyor. Bizler biliyoruz ki bu ülkede eğitim görmek her gencin en temel hakkıdır ve devlet bu hizmeti vermekte mecburdur. Eğitim hakkımız için mücadele etmek en meşru duruştur.
Öğrenci gençliğin yaşadığı geleceksizlik sorununu işçi, köylü, emekçi gençler de yaşıyor. Gün gün artırılan sömürü, işçi gençliğin canına kasteden boyutlara ulaşıyor. Son olarak tersanelerde kum torbası yerine işçilerin kullanılması ve katledilmesi sömürünün ulaştığı boyutu göstermesi açısından öğretici. Tarımda özellikle son 5 yıldır yaşanan yıkımdan köylü gençlik de nasibini alıyor. Sonuç, işsizlik ve kahve köşelerine hapsolmak.
Bizler eğitimin ve gençliğin sorunlarını halkın sorunlarından bağımsız olmadığını düşünüyoruz. Eğitimin demokratikleşmesi ve gençliğin özgürlüğü tepeden tırnağa köklü bir demokratikleştirmeyi zorunlu kılmaktadır. Ülkemizde ise demokrasi sorunu devrim sorunudur. Demokrasi özlemini çeken yüreklere bin selâm , materyalist bakış açınıza bin selâm
Saygılarımla
Mehmet Çobanoğlu
evet sevgili ağabey. çok yerinde hakkani bi bakış açısı. tebrik ediyorum.
Yukarıdaki Aşağıdaki Ortadaki derken titanic filmi geliverdi aklıma birden abi orda yapılan sınıf ayrımcılığı...
Yukarıdaki İtalyada oturur,Akşam yemeğini Paris e gidip yer ve lafa gelince Pazarlar kuruluyor herşey ucuz derler yeri gelince;
Ama lafta derler sorsan pazar nerde kurulur bilmezler mümkün değil...
Aşağıdakilere gelince daima üç beş söze kanmaya hazır durumda olurlar,
Herşeye kanarlar ve en önemlisi düşünmezler...
Sonra Hamdolsun derler sevgili şairim;
Lann hamdolsunda senin cebin doluyor öyle değil mi?
Hamdolsun cebim dolsun felsefe bu...
Dini sömürü ettiler milletin duygularını kullandılar faiz haram dediler gittiler ilk bankayı kendileri kurdular...
Ve dini duygularıda bi kenara attırdılar adına irticai faaliyet koydular...
Emekçiyi ezdiler,İşverenin ardında durdular,İktidar oldular
Yollara hakkını aramak için çıkanları toplananlarıda gangster vatan haini ilan ettiler,Medyada karaladılar,Milleti poh pohladılar...Bugüne kadar böyle gelip gittiler...
Ve bu kapitalist düzen...Genişlettikçe genişlettiler,
Üretime yöneltmediler paraya para dediler,Dışa bağımlı ettiler...
ve Krizden kdv indirimlerinden önce 5 6 senedir ne vergi levhası kontrol ettiler,ne sigortalı çalıştırılıyor mu bu millet hakları yeniyor mu deyipte gelmediler ama ne hikmetse bu kriz geldi kdv leri indirdiler şimdi milletin tepesine bindiler,
Çok merak ediyorum 5 6 sene öncesine kadar nerdeydi bu maliye bu vergi memurları yada krizden krize mi göreve geliyorlar,
zaten kaçıran kaçırmış vergiyi kayıt dışı fırlamışta krize geldiği zaman mı milleti denetlediler saçma sapan bi politikayla birazda olsa gelir sağlarız diye o yüzden mi bindiler bu milletin başına,Daha önce nerdeydinizzz...Bizler sömürülürken...
Hep yumurta bi yere geldiği zaman mı bişeyler yapılmalı bu memlekette arkadaşlar hep böyle mi olacak,Daha ne kadar peşkeh çekicez topraklarımızı yabancılara politika diyerek...
Daha kaç yetim ezilecek bu düzende,Oldum olalı ben bu düzene baş kaldırıyorum ve yineliyorum
KAHROLSUN KAPİTALİZM VE YANDAŞLARI
Bu memleketi bu hale getirenler utansın,
Şu an yerin üzerindeyiz,Ya altına girdiğimizde...
Vicdanından yoksun yaşayanları kınıyorum...
Allah Belanızı Versin...
Yitirilmişiz!
Şaşırmışlığın ortasında,
Şaşıranları izliyorum usulca...
Yitirilmişiz!
Bir o kadarda bitirilmiş...
Renkler solmuş,
Şehir bir başka!
Aşk başka,meşk başka...
Bir güvercin ağlıyor...
Avluda ezan sesi,
Hava bir sisli ki sorma!
Yitirilmiş,
Bir o kadarda bitirilmişiz...
Gökhan Aynacı
Kaleme aldığınız maalesef ülkemizin acı gerçekleri.Umarım hak, adalet yerini bulur. Anlamlı eseriniz için sizi kutluyor, en yüksek puanımla saygılarımı sunuyorum.
Bu şiir ile ilgili 31 tane yorum bulunmakta