Hani bazı kelimeler,
Binlerce fısıltının hücum etmesine sebep olur ya zavallı zihninize...
O an durakalır,
Binlercesinden;
Bir tanesini bile yazmaya haliniz kalmaz ya hani...
Bir gün sevmezsen beni,
Daha az sevdiğini hissedersen,
Gitmek istersen uzaklara...
Git.!
Ama,
Ah benim bahtsız gölgem.!
Seni gidi inatçı keçi.!
Sulu gözlü,
Romantik şapşal.!
Zehirler sürdüm geveze dudaklarına,
Sıradan bir Ankara sabahı;
Perdenin aralığından sızan,
Puslu hüzünlü bir hava...
Saatin “tik tak”ları yankılanıyor yatak odamın sessizliğinde...
Adı: Kelebek.
Aynı kadehten içtik dün gece.
Sarhoş oldu,
Dertleştik.
Ona göre koskocaman,
Dışarısı soğuk,
Gökyüzü gri,
Hava yağmurluysa…
Ruhun bir çocuk gibi saklanmışsa ılık etinin derinlerine,
O et girmişse battaniyenin altına,
Bir lokma ekmekten ziyafet,
Tek göz odacıktan yuva,
Yoksul bir yaşamdan cennetini yaratan;
Tüm onurlu insanlara selam olsun.!
Böyle soğuk,
Böyle zifiri gecelerde,
Koynundan usulca çıkıp,
Masama oturmalıyım ben...
Elimde kalem,
Evimin üstündeki şu yıldız.
Onunla sohbet ediyorum bu gece.
"Bir kadeh rakı alır mısın?" dedim ona;
"Burada ne yaptığımı sanıyorsun ki?" deyiverdi.
Ukala.!!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!