Yüce Tanrı (Şathiye) Şiiri - Yorumlar

Ozan Bindebir
623

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

İnsanlar hakkında neler yazdılar,
Hiç haberin yok mu ey Yüce Tanrı?
Din adına ne mezarlar kazdılar,
Gücün mü yetmedi bu güce Tanrı?

Doğumun kaç, yok mu senin vefatın,
Hani vardı, nerde kaldı afatın?

Tamamını Oku
  • Bülent Arkan
    Bülent Arkan 03.05.2020 - 18:55

    Allah’ı över gibi yapıp gerçekte kendini övenlerin densizliğinde ibaret sözler. Bu tür ifadeler nefis ve benlikten kaynaklanır mümine yakışan kulluğu ve acziyetiyle övünmesi, büyüklenme ve şımarmadan kaçınmasıdır. Bununla beraber şatah söyleyen kendinden gafil olduğu bir hal içinde sözler sarfeder bu durumunuz bundan ibarettir. Allah'ı yermek için Allahı kullanan asıl sizin gibilerdir.

    Ne sölesen boş olur cahil söz söyleyene
    Yaradan had bildirir haddini bilmeyene

    Cevap Yaz
  • İbrahim Kurt
    İbrahim Kurt 03.05.2020 - 18:53

    Bence şiirde ne allaha isyan var nede şırk çok doğal bir dilek yada şikayet bunu ustalıkla yazan şairi kutluyorum

    Cevap Yaz
  • Yüksel Kılıç
    Yüksel Kılıç 06.11.2016 - 19:14

    Ulan kumpas kurmak sizin işiniz /
    Hayvan çıktı erkeğiniz, dişiniz /
    Bir adam eder mi sizin beşiniz /
    Yaradan’ı yerle yeksan ettiniz.

    Cevap Yaz
  • Osman Nurani
    Osman Nurani 05.11.2016 - 22:21

    Berduş olan bazen böyle zırvalar
    Aklınca Allah’a hesap soruyor
    Kazandırmaz sana böyle vurmalar
    Aklınca Allah’a kumpas kuruyor...NURANİ

    Cevap Yaz
  • Ehed Aymaz
    Ehed Aymaz 10.07.2014 - 15:48

    Çok güçlü bir eser ortaya koymuşsunuz tebrik ederim :)

    Cevap Yaz
  • Refika Doğan
    Refika Doğan 08.07.2014 - 01:53

    Öncelikle Tasavvuf Edebiyatının bir türü ve önemli bir yapı taşı olan Şathiye' nin anlamını bilmek gerek. Zira anlamını bilmeden önyargılarla yaklaşarak yapacağımız her bir açıklama ya da vereceğimiz her bir tepki, şiirin de şairinin de bambaşka yerlere çekilmesine, bambaşka anlamların yüklenmesiyle örselenmesine neden olur.

    O zaman da gerek bu muazzam mesaj ve söylemlerle dolu bu mısralara, gerek değerli şairimizin emeklerine, gerekse edebiyatımızın bu türdeki güzelliklerine özensiz davranmış, hak ettiği ilgiyi esirgemiş oluruz.

    Şathiye' nin anlamı ile birlikte güne düşen şiirin içeriği hakkında verdiği bilgi ve paylaşım için değerli Hikmet Çiftçi hocamıza teşekkür ediyorum...

    İnsanoğlu her zaman her şeyi bilemeyeceği gibi, bilmek zorunda da değildir elbette.
    Ancak bir yazı veya şiire ya da herhangi bir esere yorum adıyla kendi öz duygu ve düşüncelerimizle birlikte bilgimizi katmak istemek güzel olduğu kadar çok önemlidir de.
    Böylece duygu ve düşüncelerimiz kadar bilginin de paylaşım yoluyla dolaşımına katkı sağlamış oluruz. Kaldı ki, bunu yaparken kendimize de 'gelişme/yenilenme/tamamlanma' adına katkı yapmış oluruz.

    İçeriğindeki gerçekçi söylemleriyle farkındalık yaratan bu mânâ ve derinlik dolu şiirin değerli kalemi Ozan BİRDEBİR' e ve şiiri güne taşıyarak, şiire atfedilen duygu ve düşün renklerinin fark edilmesine katkı sunan Saygıdeğer Seçki Kurulu' na teşekkürlerimle başarı dileklerim...

    Cevap Yaz
  • Altay Tigin
    Altay Tigin 07.07.2014 - 22:02

    Tasavvufu bilmeyen, şiir türleri ve özelliklerini bilmeyen, şiirin özüne giremeyen ve anlamını çözemeyenler böylesi güzel bir şiire ve muhtevasına ' şirk' deyip geçebilirler.

    O zaman Yunus Emre ve Kaygusuz Abdal ve daha şathiye yazan nice şairler, hep şirke mi düştüler?

    Bu güzel şiiri için ben şairini kutluyorum.

    Seçki Kuruluna da teşekkür ve cesaretlerini takdir ediyorum.

    Hayırlı ramazanlar...

    Cevap Yaz
  • Rüveyda Türkoğlu
    Rüveyda Türkoğlu 07.07.2014 - 15:33

    Din ticareti yapanlari, din'i kendi sahsi ve maddi cikarlari, koltuk sevdalari icin kullananlari bende kiniyorum, lakin bu siirde $irk isyan görüyorum yüce ALLAH'a karsi. 'Doğumun kaç, yok mu senin vefatın..'
    Bunu sorgulamak biz aciz kullara mi kaldi ki. Ihlas Sure'sinin icerigini anlayan yüce ALLAHin ne dogumunu nede vefatini sorgular. Ayrica Tanri kelimesi hic ho$ degil. Tanri uyduruk ilahlar icin kullanilan bir terimdir..

    Cevap Yaz
  • Hikmet Çiftçi
    Hikmet Çiftçi 07.07.2014 - 13:04

    ÖNCELİKLE GÜNÜN ŞAİRİNİ KUTLUYORUM.

    “Seçici Kurul”a da böylesi değişik bir türden (şathiye) örnek verme cesaretini gösterdikleri için teşekkür ediyorum.

    *
    ŞATHİYE (ŞATHİYAT-I SÛFİYÂNE):

    * Tasavvuf edebiyatında bir şiir türüdür.

    * İlk bakışta dine aykırı gibi görünen, aslında vahdet-i vücud (tek olan, bir olan) felsefesi ile ilgili bir görüşü dile getiren tasavvufî manzumelere (şiirlere) verilen addır.

    * Şathiyede şair, şiirlerini alaylı bir ifade ile yazar. Hatta bazı sözleri ilk bakışta anlamsız gibi görünür. Ancak anlamsız gibi görünen bu sözlerin altında derin anlamlar gizlidir.

    * Tasavvufi konuları işleyenleri şathiyat-ı sûfiyâne adını alırlar.

    * Genelde Bektaşi şairlerinde görülür.

    * Yunus Emre, Kaygusuz Abdal gibi şairlerin şathiyeleri vardır.

    ***

    Yunus emre şöyle der, bir şiirinde…

    “Sırat kıldan incedir
    Kılıçtan keskincedir
    Varıp anın üstüne
    Evler yapasım gelir”

    *
    Kaygusuz Abdal şöyle seslenir:

    “Kıldan köprü yaratmışsın
    Gelsin kullar geçsin deyu
    Hele biz şöyle duralım
    Yiğit isen geç a Tanrı”
    *
    Görüleceği üzere, Allah’la senli benli bir söyleşi havası vardır.
    Anlatılmak istenen, sırtında günah yükü olmayanların, tüy gibi hafif olanların zaten endişe etmelerine gerek yok. Her türlü sorguya ve engele hazırdır onlar. Onlar sevapları sayesinde, imanları sayesinde bir tüy hafifliğinde veya bir kuş gibi aşıp geçeceklerdir, her türlü sorgu suali…
    Asıl düşünmesi gerekenler, inançsızlar, imansızlar, küfeleri günahla dolu olan ve kul hakkıyla o yola koyulan günahkârlardır. Onlar düşünmeliler Sıratı da, Cehennem’i de…

    *
    GELELİM ŞİİRE:

    Yüce Tanrı (Şathiye)

    İnsanlar hakkında neler yazdılar,
    Hiç haberin yok mu ey Yüce Tanrı?
    Din adına ne mezarlar kazdılar,
    Gücün mü yetmedi bu güce Tanrı?

    Doğumun kaç, yok mu senin vefatın,
    Hani vardı, nerde kaldı afatın?
    Kullandılar doksan dokuz sıfatın;
    Çokları kavuştu bak taca Tanrı.

    Çıkarı peşinde ağalar, beyler
    Her gün gösterişe zikrini eyler.
    Hep senin ağzından fikrini söyler;
    Gel haddini bildir şu pice Tanrı?

    Şu dünyanın her yanında talan var,
    Kandırmaya türlü türlü yalan var.
    “Allah” deyip hakkımızı çalan var;
    Sahip çık garibe ve ac’a Tanrı.

    Kullanarak senin yüce adını,
    Erkekten geriye atmış kadını.
    Bozmuşlar dünyanın güzel tadını;
    Duymadın mı bunu ey Koca Tanrı?

    Görmezden gelirsin sende kör isen,
    Kör değil de kula sadık yâr isen,
    Çağırdığım yerde eğer var isen;
    Gidemem Kudüs’e ve Hac’a Tanrı.

    Layık mı insanlar kötü kadere,
    Kitapların zalim yazmış ne çare.
    Yüksel’im ağzımdan çıktı bir kere;
    Alamam geriye bir hece Tanrı.

    28.07.2001
    Ozan Bindebir


    SİTEM VE NİYAZLA SESLENİŞ…

    İslam âlemi olarak en kutsal, en değerli, en ulvî bildiğimiz bir ayın, on bir ayın sultanı dediğimiz bir ayın güzelliğini yaşıyoruz.
    İbadetlerimizden en güzellerinden biri Ramazan ayı.
    Fakat acı dır ki, Müslüman ülkelerde kan durmuyor. Müslüman kendi dindaşını katlediyor.
    Suriye kan gölü.
    Mısır, akıttığı kanlara doymadı, şimdi de canlara kıymaya devam ediyor, idamlarla sarsılıyor.
    Irak, Işid şeytanlarının acımasızlıklarına sahne oluyor. İnsanlar boğazlanıyor, katlediliyor.
    Camiler bombalanıyor, Veysel Karanî hazretlerinin türbeleri gibi türbeler, dergâhlar bombalanmıyor. Dozerlerle yok ediliyor.
    Bir tarih, bir kültür, bir inanç silinmeye çalışılıyor.
    Filistin!. Kanayan yara.

    En yakınımızda olanlar bunlar…
    Şimdi şair sormasın mı?
    Ey yüce Tanrı’m! Senin bunların hiçbirinden haberin yok mu? Sen, her şeyi gören, bilen, duyan değil misin?
    Din adına kazılan mezarları, öldürülen günahsızları görmez misin?
    Gücün mü yetmiyor yoksa?

    Elbette ki görüyor da, duyuyor da, biliyor da…
    Elbette ki her şeye gücü yeten, “Kadir” olandır.
    Her yapılan haksızlığın, her yapılan zulmün, her türlü kul hakkı yemenin bir cezası, hem de en ağır cezası olacak.
    Tıpkı geçmiş nesillerin yaşadıkları gibi.
    Azgınlığın, inançsızlığın büyük belalar getirdiği, yola gelmeyenlere diz çöktürüldüğü gibi büyük bir felaket, bu olayların yaşandığı ülkelerin başına da musallat edilecek.
    Allah'ın gazabı da büyüktür…
    Nuh’u yaşayanlar…
    İrem Bağları gibi Cenneti taklit edenler…
    Sodom ve Gomore gibi fahşalıkta sınır tanımayıp haddi aşanlar…
    Ebabil kuşlarının taşlarıyla helak olanlar…
    Göklerin ve yerlerin belasına uğrayan daha niceleri…

    *
    Ozan Bindebir çok güzel bir “şathiyat-ı sûfîyâne” örneği vermişler.
    Tebrik ve takdirle karşılıyorum.

    Şapkamızı önümüze koyup, hem milletçe, hem de İslâm âlemi olarak gerçekten bir defa değil, bin defa düşünmemiz lazım.

    Ne oluyor bize, ne yapıyoruz?
    Nedir derdimiz, ne istiyoruz?
    Neden başkalarının piyonu, maşası, oyuncağı oluyoruz?
    Öldüren kim, öldürdüğü kim?

    Kardeşlik ve hakça paylaşmak, dostça yaşamak varken!..

    ‘Günün Şairi ve Şiiri’ni bütün kalbimle kutluyorum.

    Sevgi ve saygı rüzgârları esenliğiniz olsun.

    Kardeşçe, huzurlu, sağlıklı, hakkaniyetli günlere…

    Hikmet çiftçi
    07 Temmuz 2014

    “GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ”

    Cevap Yaz
  • İlyas Kırlı
    İlyas Kırlı 07.07.2014 - 12:59

    şiir mana olarak işlenmiş güzel...ama ana tema üzerinde yaratan hakkında konuşurken kahvede konuşur gibi konuşmak adaba aykırı....tanrı kelimesi dahi itici...99 ismi var iken tanrı tanrı diye lanse etmek hoş olmasa gerek...ayrıca yaradanı aciz gösterme çabası hissettim şiirde....daha dikkatli yazmakta fayda var

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 13 tane yorum bulunmakta