Yozlaşmaya İtiraz ve Musikisizliğe İsyan

Sıla-i rahim yolundaki
Ezan - Kur'an Musikisi
talebesi evlatlarla
veda hasbihalimizi
özetleyelim isteyip
Birkaç vasiyet ekledik
Allah Teala razı
olsun yolculuğunuzdan
hayır ziyaretinizi
mübarek etsin inşallah,
fırsat olursa gitmeden
görüşürüz diyordum da
herhalde artık dönünce
ders programımızı
uygulamaya devamı
aksatmayalım kısmetse.
Bu arada kulakları
terbiye etmeniz için
örneklediğimiz meşhur
birkaç makamdan ilahi
üzerinde durursunuz,
şu makamdan ezan veya
Aşır okusam deyince
o makamdan bir ilâhi
mırıldanıverirsiniz
seslerin caddelerinde
biraz gezinti yaparak
trafiğini keşfedip
ona uyum sağlamaya
biraz gayret edersiniz.
Sadece bir şeye n'olur
dikkat rica ediyorum:
İçine girildiğinde
çıkmanızı zorlaştıran
ne hikmettir anlamadım
araplarda son demlerde
yaygınlaştığından sebep
bizde de bazılarının
özenti taklitleriyle
modalaştırdıkları bu
batı çargah makamına
kapılmamaya çalışın.
Bu iş biraz tehlikeli.
Çargah peygamberimizin
makamıdır deniliyor,
İşte o yüzden edeben
ecdadımız bu makama
Birkaç istisna dışında
girmeye cüret etmemiş,
zira aslını tatbik ve
temsil edemeyeceği
düşüncesiyle çekinmiş.
Yani peygamberimizin
makamı olan bu çargah
acaba hangi çargahtı,
o da bu yüzden bilinmez.
Sahabe ve tabiin de
taklid etse ve o tatbikat
müteahhirîne geçse
birşey söylenebilirdi.
Şimdiyse bu hassasiyet
bir tarafa bırakılıp
hangisi olduğu meçhul
bir çargahtır ne çargahsa
(Ben dervişem diyene bir
ün idesim gelir gibi)
sabalı olan değil de
Hüseyin Sadettin Arel
Bey'in sistemleştirdiği
malum batı uydurduğu
(Onuncu Yıl Marşı)'ndaki
bir çargahı peygamberin
makamı diye Kuran ve
ezan makamı yaptılar,
bizim İstanbul ağzının
o güzelim geleneğin
büyük kabiliyetleri
olan en güzide ve genç
kurra hafızlarımız da
batı taklitçisi arap
karilere özentiyle
onca ses zenginliğini
bünyesinde barındıran
bu ağzı hangi vicdanla
müzeye koyuverdiler.
N'olursunuz bu oyuna
veya gaflete düşmeyin.
Daha önce de dediğim
gibi geleneksel Arap
tarzına karşı değiliz.
Mustafa İsmail olsun
Abdulbasit Abdüssamed
gibi niceleri olsun
klâsik arap ağzına
sahip bu kurra, içinde
o batı çargahına da
küçük küçük geçkilerle
yer vererek pek çok farklı
makam uygulamışlardı.
Üstad Abdurrahman Gürses
mektebinde de görülür.
Bugünlerde yapılansa
maalesef böyle değil ki.
İçine bir girmeyegör
çıkamazsın labirentin.
Hiçbir güzel çeşitlilik
ve estetik sağlamayan,
bunlara fırsat vermeyen
zevksiz, dümdüz bir okuyuş.
Bir de hadlerini aşıp,
Aziz Hardal, Kemaneci,
gibi nadide sesleri,
şarkı makamıyla ezan,
Kuran okunmazmış, diye
tenkitlere kalkıştılar.
Tahammül edemiyorum.
Yazık, Hasan Akkuş'ları,
Ali Üsküdarlı'ları,
Abdurrahman Gürses'leri,
İsmail Karaçam Hoca,
Tayyar Altıkulaç Hoca,
Merhum İsmail Biçer,
ve Muharrem Arslantürk'ü,
İlhan Tok ve Osman Şahin,
Ramazan Pakdil'leri bu
mihraplarda, yine Coşar,
Arabulan, Gebzeli'yi
minarelerden dinleme
zevkini yaşamış kimse
sanmam, var mıdır acaba
tahammül edebilen bir
kulak, dudak, talim ehli...