Artık hiçbir şey istemiyorum.
Ne sabahı, ne ayı, ne de yeni bir başlangıcı.
Güneş doğmaya devam etmiş,
gece gözlerini benden kaçırmış; banane.
Benim pencerem çoktan kapandı.
Asırların yorgunluğu var üzerimde.
Kendimi ruhumun ardına katmış,
koyulmuşum uzak diyarlara.
Kaçmakla kurtulurum sanmışım.
Sanmak denen putun başında İbrahim kesilmişim.
Şuurum gitmiş yerinden.
Acım fezayı inletmiş.
Bu şiirden az önce
umudum kollarımda can vermiş; kimene!
…
Anlara kara süren hayasız kalabalığın içinde,
insanda mana aramaktan usandım.
İçimdeki anlamlı gölgeler öldürüldü yıllar önce,
anlamsız gölgelerin hançerleriyle.
Aslım zamansızlık içinde yatarken,
zamanla kayboluyorum feveran bakışlar altında.
Göklerde kendimi ararken çekiç sesleri duyuyorum;
ruhum gerilirken çarmıha.
Mütalaa edecek hâlim kalmadı.
Silikleştim, zihnimin tam ortasında.
Kimim kimsem yok; kalem ve kağıttan başka.
…
Bir tarafım karanlıksa,
diğer tarafım aydınlık mı şimdi?
Söyleyin bana, hangi tarafın esiri,
hangi tarafın neferiyim?
Geçmişimde üstüne bastığım mayının patlamasını
neden geleceğimde duyuyorum?
Aklım kanıyor,
kan sızıyor saçlarımdan damla damla.
Neden hep yollarım ayrılır iki yöne?
Nedir bu çektiğim sıkışmışlık hissi?
Neden hep imdadıma gözyaşım yetişir?
Karanlık odalarda yazdığım bu şiirler
neden hep beni incitir?
…
Gözlerimde taşıyordum dünyayı.
Kör eden heveslere kölelik etmedim.
İnandıklarım uğruna hayatımdan feragat ettim.
Yükümü omuzladım,
acımı ruhuma kamçı bildim.
Bir kere “ah” demedim.
Dikenlerin üzerinde yürüdüm;
kanayan ayaklarıma aldırmadım.
Kötülüğün üstüne iyilik sürdüm.
İyiliğimle vurdular beni; pes etmedim.
O dik başımı hiçbir acı eğemez;
dünyanın rîyakâr inayetine yenilmem sandım.
Yanıldım,
etten kemikten olduğumu unuttum.
Yoruldum.
…
Sormayın hesabını titreyen ellerimin!
Kendince kanlı bir telaş taşıyor.
Herkes kadar bende alacaklıyım hayattan.
Kabul görsün istinaden yaka silkeleyişlerim!
Şayet yoksa da öyle bir hakkım,
Şahsıma,metropol büyüklüğünde mezar kazılsın;
içinde çocukluğum, anılarım,
sözüm ona aşk sandığım yanılgılarım.
Ve dahi yok saydınız hayallerim.
Gömmek isterim hepsini;
üstünü toprak değil, gök kaplasın.
Ne toprağıma ne cesedime el değmesin.
Mezarımı Tanrı sulasın!
...
09.11.2025
05.17
/Yazıklar Olsun, Nesnede Mana Arayıp İnsanı Unutanlara!/
Esra Nizam
Kayıt Tarihi : 10.11.2025 21:06:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



heyhat,
bu bir girdap;
kalbimin kuytusundan beni kendine çeken,
kederli dağın, gönül uçurumu…
ah
eyv/ah,
avcıdan habersiz
ırmağa inişi karacanın
ve eğilip berrak suya,
kana kana içmesi kendi kanını,
vurulunca kalbinden…;
ki büyü/d/l/ü suda
kana bulanık halkalar iç içe,
iç içe,
halka ve girdap...
ah,
avcının sağ manipülasyonu,
karacanın gözlerinin nemli tortusu,
büyülü su, fakat;
düşe kalka katedilen yolların,
hangisine pay düşmemiştir,
o en yakın vuslattan…,
bir zahter tanesi kadar külfet olsaydı keşke;
kara kışta buza kesen dipsizlikten çıkış,
siy/ah doruklarını aşmak kaf dağının,
ve hazza kölelikten azad oluş,
ah;
ah ki çöllerin avareliğinde körebelik…,
dalı yaprağı budanık kalmanın hicâbı ve,
bini bir para etmeyecek
ömür yangını pişmanlıklar
gel/geç/likteyken,
bütün bildiklerini bir okyanus nazarda unutmak
mümkünlü;
bir yadigâr kutsalı
ve vaktin emaneti olaydı bu nazar…,
nolaydı,
her yönün çıkmazı bir secdede nihayet bulaydı;
ah;
kundak kokulu bebek masumluğuyla bulmak yokluğu,
ve gözyaşlarıyla yürek katranını yıkamak dem be dem;
zamanın sarkacında umut tohumları çatlasa,
tufan sonrası durulan umman;
kalpte bir ab/ı hayat katresi olsa…,
ve konma/göçme aleminin ayrılıkları,
için için,
içine akan bir ırmak,
ah kardeş payı edilen saatlerde,
ömür biriktirmek,
mümkünlü olaydı;
ah nolaydı...,
ilahi, kulağı kesik ve yetmişlik
boyacı derviş mustafa dede;
ayakkabılar parlıyor amma ne parlıyor,
şu çilekeş takunyaları bile boyayacaksın belki lakin,
her hevesin peşinden koşulmuyor,
koşulmuyor;
bilirsin…,
turuncu ve kızıl gül yapraklarını
ebeden soldurmayacak rahmet;
ıslak kaldırımlara
yüzükoyun serilmiş ölüleri dahi
diriltebilse mesela…,
ve kendinden gayrısını bilmez kibrin,
mülevves göz pınarlarını kurutup,
nâdim bir nefesten buğu olaydı,
isli,
kasvetli kodes camlarında,
nolaydı…,
ah;
ki yaralı retinam,
işte böyleyken;
bir martı kanadını bile bile,
gözlerime batırmışken,
yaralı retinam,
refakatçi balıklar başucumda ağlarken,
şaşkın sözcükler
ellerimde yapış yapış
ve uğultusunda yalnızlığın
acemi hüznü
tıka basa dolmuşken içime,
dökülmez mısralara inci taneleri, yâr;
yâr balların balı,
kırıldı içimde bir dal,
bir ağıttır ücra suskunluğum,
değişen her gün ile
gömülüyorum ey en sana…,
ah;
tut ki daha çok seviyorum seni,
burkulan içimin süreyya sürgünlerinde,
acılarınla acılanmak istiyorum…,
hangi yeryüzü, gökyüzüne bakmaz…
ve sanılıyor mu ki,
gökyüzü de yeryüzüne meftun değildir,
ah;
TÜM YORUMLAR (1)