I
Sarı ki ekimin tam ortası
Yorgundu zamanlar ve takvim
Duraklar ve mesafeler yorgundu
Şehirde kuşlar kanatsızdı/ ne çare
Uçamıyordu haber güvercinleri
Zifiri karanlıktı gökler
Ve
Bulutlar da yorgundu…
Terk etti nasılsa yuvasını son göçmen kuş da
Düşüp yorgun göç yollarına
İnince gece gökyüzünden
Firari ayakları arsız taşlar öptü yine
Demirbaş sevdalısına sarıldı yine yollar
Pencereler berduş sokaklar serseri
Yağmalanmış kaldırımlar
Alabildiğine derindi uykular
Şehir yorgundu…
II
Aktı damarlardaki son zehir damlası
Son menzilde sobelendi öksüz bir çocuk
Çocuk sallanan son mendile tutundu
Kanatarak avuçlarını
O en son umutla
Tutundu ellerini kırarcasına
Gümüş rengine çalıyordu çocuğun saçları
Bilmem kaçıncı kırağıdan yadigâr
Vuruldu bir fesleğen yaprağına...
Yanlış adresteydi
Götüremediği elleri vardı çocuğun
Durup durup kendi boğazına yapışan
Dilinde kilit, gözünde kezzap
Ve ayaklarında pranga vardı
Ne idi uzağın anlamı
Mesafe ne idi
Dua ile dolduruyordu
İki şehrin arasındaki uçurumları
Yolları yorgundu...
Becerebilseydi
Yüreğini asıp o -en son- durağa
Bir hançer gibi çıkaracaktı yolları sırtından
And olsun diyecekti
Dikecekti bütün kopan düğmelerini
Kifayet etseydi elleri
Heyhat!
Elleri de yorgundu…
Kayıt Tarihi : 5.4.2012 20:18:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Saygılarımla
kutluyorum..
Götüremediği elleri vardı çocuğun
Durup durup kendi boğazına yapışan
Dilinde kilit, gözünde kezzap
Ve ayaklarında pranga vardı
Ne idi uzağın anlamı
Mesafe ne idi
Dua ile dolduruyordu
İki şehrin arasındaki uçurumları
Yolları yorgundu...
Yıllar yorgun, gönül yorgun, ben yorgun...
Kutlarım...
TÜM YORUMLAR (6)