Yolun sonu Şiiri - Blue Girl

Blue Girl
5

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Yolun sonu

Mutlu sonlara inanmıyorum artık.
Doğan güneşin battığını, mutlulukların, henüz doya doya yaşanmadan bittiğini öğrendim. Her bitişin o yeni başlangıcında aslında eridiğimi anladım. Bitişlerin başlangıçları mutlulukları getirmiyormuş.
Hani çılgınca yağan yağmurla ıslanırda üşür ya insan... Hani masumca doğan güneşle ısıtırya insan kendini tarifsiz huzurların içinde... İşte o huzurdan sonra üşüyormuş insan. Fırtınalar depremleri getiriyormuş sevdalı yüreklere. Eriyen karlar kirleri götürürken acıları ardında bırakıyormuş meğer.
Meçhullere sevdalıymış yürek, sonu gelmeyecek yollara mahkûmmuş. Yasakları altın tepsilerle sunarmış hayat insanlara. Ne olduğunu bilmediklerin sürüklermiş seni oradan oraya. Meğer karşı koyamazmış insan bir yerden sonra.
Uzaklara dalar gidermiş nereye baktığını bilmediğin gözlerin. Perdeleri indiremezsin gözlerine karanlığı görmemek için. Tıkayamazsın kulaklarını sessizliğin o ürkütücü çığlıklarını duymamak için.
bir gün bir bakmışsın gözyaşların en yakın dostun olmuş.bir bakmışsın kara zindanlara,çıkmaz sokaklara,sabahı olmayan gecelere kardeşim deyip sığınıvermişsin.bir bakmışsın alev alev yanan dipsiz kazanlarda sabahlamışsın.artık anlarsın ki aslında çok yalnızsın.....
Diri diri mezara gömüldüğünü görürsün. Görürsün ki beni benden çok düşünüyor dediğin insanlar gençliğini, geleceğini bir kalemde silivermiş.
En acı darbelerle fark edersin dostlukların yalan olduğunu. Tebessüm eden dudakların, gülümseyen gözlerin, sana açılan o sevgi dolu kolların sahte olduğunu.
Zedelenir sevgilerin, taptığına bile güvenemezsin. Ya o da beni sırtımdan vurursa diye düşünüp için içini yer. Gideceğin yeri, tutacağın eli bilemez olursun. Sana söylenen tüm tatlı sözlerde art niyet ararsın, bunu yapmamak elinde değildir. konturolünü kaybetmişsindir çünkü. Duvarlara bile anlatamazsın derdini, düğüm düğüm olur, tıkanır sözcükler boğazında. Gözyaşların akar ama en yakınındaki dahi fark etmez. Artık kimse için değerin yoktur. Gülüşlerin de hıçkırıkların da görülmez. Sesini duyan, bağrına basan çıkmaz.
Suskunlukların anlamsızdır, haykırışların ise faydasız...
Tutunacak dal, gülümseyecek yüz ararsın, ararsında bulamazsın. Şöyle bir geriye dönüp bakarsın geçmişinle ve acı gerçeklerle, peşini bırakmayan hatalarınla karşılaşırsın. Telafi çabaların, pişmanlıkların faydasızdır. Gördüğün ve görebildiğin tek şey geçmişindir. Vicdanın özürlerini kabul etmez, suçlu olduğunu bilirsin ama üzdüğün o iki yürek için bu önemli değildir. Yıkmıştın bir kez sana güvenen merhametli bir çift yüreği. Aynada baktığın yüzden, durmaksızın atan kalbinden, güvendiğin o kirli insanlardan utanırsın. Ama nafile, ne utanç ne pişmanlık kendini affetmene sebep değildir. Bir başına kaldığını hayat en kötü sahnesini oynadığında anlarsın. Artık ne geleceğin vardır elinde, ne geçmişin nede güvendiklerin. Aynada baktığın yüzle baş başasındır. En büyük ve en acımasız düşmanındır zaman. Saniyeler, saatler geçmek bilmez. Yer bitirir seni bu akmayan zaman ve yalnızlık. Gölgenle bile konuşamazsın çünkü kendinden, yaşadıklarından ve seni bu hale getiren gerçeklerinden korkarsın. Susmak, konuşup içini anlatamamaktır sana biçilmiş ceza. Kimse için bir önemi yoktur aldığın nefesin. Varlığın da yokluğun da hissedilmez bir hal alır. mutlu zamanlarında kurduğun hayallerin masal gibi gelmeye başlar sana. Bilirsin ki imkânsız diye bir şey yok ama bu senin için geçerli değildir tabi. Mutluluk, hayaller, güvenebileceğin insanlar, yaslanacak huzur dolu bir omuz yıldızlar kadar uzaktır sana. Bunları düşlemek bile korkutur seni.
Vazgeçemediğin bir sevda sürüklemiştir seni bu noktaya. herşeyini kaybettiğini, kaybetmeye devam edeceğini bildiğin halde vazgeçememek sonunu getirmiştir artık. Ne bir hıçkırık ne bir gülücük nede bir haykırış içindekini anlatmaya yetmez. Kocaman, ürkütücü ve çok soğuk bir nefret kaplar yüreğini. Ama ailene karşı yada sevdiğine karşı değildir bu nefret. Aynada gördüğün yüzdür bu iğrenç duygunun sahibi. Her gece yatağına yatıp kendinle baş başa kaldığında bugününde bittiğini ve yarının çok daha güzel şeyler getireceğini hayal eder ve uykuya dalarsın. Her zaman ki gibi buda sadece hayal olmakla kalır. Her günün başlangıcı ve her günün bitişi, bitiş hikâyesi aynıdır.24 saat uykunda bile kendini sorgularsın, suçlarsın. Çıkış yolu, huzur, sevgi, mutluluk dolu bir hayata kavuşmanın sırlarını ararsın ama içinden çıkamazsın. Kaybolursun kendinde. Tüm sevdiklerin tarafından suçlanırsın çünkü onlara göre bencilsindir. Habersizlerdir kalbinin her gün seni sorguladığından, hesap sorduğundan. İçinde yaşadığın çöküşün tek suçlusu tabi ki sen değilsin. Bu halde olmana sebep olanlar senin kadar cesur değiller. Sen hatalarınla yüzleşmekten korkmazken onlar hatalarını biz doğru olanı yaptık sözcükleriyle ört pas ederler. sen hatalarının bedelini hakkettiğinden fazlasıyla öderken ve yok olurken onlar buda geçecek diyerek kendilerini avuturlar. Elbette hiçbir acı kalıcı değildir ama sen senlikten çıktıktan sonra, en güzel çağlarını eriyerek geçirdikten sonra acıların bitmesinin, yüzünün gülmesinin ne anlamı var ki. Deli dolu yaşanması gereken yıllarını birilerinin hayatını mahvetmesiyle yaşadıktan sonra tekrar güvenip, onlara kucak açmak ne derce mümkündür ki. Senin hataların her gencin yapabileceği doğal şeylerdir üstelik ne kadar hatan vardır tartışılması gereken bir konu. Ailem hak etmiyor diyerek kendini koruduğun kötülükleri âdete yapmış gibi ezerler seni, boynunu bükerler. Bunu ailenin yapıyor olmasıdır kötü olan. Senin kendinde suçladığın tek şey ne yaparsan yap anne ve babanın istediği gibi bir evlat olamamak, yaranamamaktır. Ama yapabileceğin fazla bir şey yoktur çünkü kimse kimseye benzemez. Sen sensindir ve bu yüzden elin kolun bağlıdır.

Blue Girl
Kayıt Tarihi : 27.12.2007 01:42:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Blue Girl