YOLSUZ YOLCUYA
- Mehmet Nacar'a Yolcusuz yollar için-
Yanlış bir zamanda geldin dünyaya,
Efsane sevgiler hakkın değil mi?
İster binitli ol, istersen yaya,
Yolcusuz yollar da bir yol değil mi?
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Yolcusuz Yollar
Yanlış bir zamanda geldin dünyaya,
Efsane sevgiler özleme gönül.
Ne atlı görünür, ne de bir yaya,
Yolcusuz yolları gözleme gönül.
Aradığın yoktur, koca cihanda,
Ağlayıp gezersin küflenmiş handa.
Âleme sığmayan sevginle yan da,
Sevda alevini közleme gönül.
Büyülü gizlerle söylersin sözü,
Dinlemiş görünen bırakır sızı.
Sevdin de ne oldu, son vefasızı?
Kıymet bilmeyeni nazlama gönül.
Hilebaz seveni Leylâ sanarak,
Arıya dönersin, güle konarak,
Kendi kovanında bala banarak,
Ömrünü yalanla yüzleme gönül.
Yıllarca aradın, nerede eşin?
Vuslat veresiye, ayrılık peşin.
Sırlarını sakla, kendini düşün,
Riyakâr Leylâ'ya sözleme gönül.
Ne zaman sevdinse, dertlere daldın,
Ömrümü sürüdün, taşlara çaldın.
Sevgisiz âlemde gariban kaldın,
Boşuna ağlayıp sızlama gönül.
Bahtına darıldın, kavgan felekle,
Hasret romanına ciltleri ekle.
Yolcusuz yolların başında bekle,
Huyunu bilirim, gizleme gönül.
Mehmet Nacar
________________________
Anadolumuz büyülü güzelliklerle ve keşfedilmemiş sırlarla dolu bir ülke.
Kartal bakışlı yiğitlerin, ceylan gözlü kızların, güneş yüzlü, ak sakallı pirlerin harman olduğu, toprağında kefensiz yatan milyonlarca şehidin bulunduğu, cennetin yeryüzüne çıkmış olan ucudur, Anadolumuz.
Yunus, Mevlana, Hacı Bektaş ve nice erenlerin sır çözerek ömür tükettiği bu kutsal vatanda doğup büyümek bizler için bir ayrıcalık, bir ödüldür, bir onur kaynağıdır...
Naçizane kardeşiniz (Ben) böyle bir ülkede yolcusu bol olan yolları beklese, gelip geçenleri saymaya ömrümüz yetmez.
Onun içindir ki, kendi halinde bir gönül dervişi olarak yolcusuz yolları beklemeyi yeğledim.
Bu halimle belki Yunus'un veya Karacoğlan'ın izinden yarım adım da ben atabilirim.
Şiirime verdiğin yanıt-şiirinle beni sonsuz onurlandırdın dostum. Sana teşekkür ediyorum.
Sevgiler, saygılar sunuyorum...
Mehmet Nacar
-Çok manalı ve düşündürücü aynı zamanda da hüzün veriyor.Saygılar.
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta