Zamana yenik düşmüş, insanlığın ince noktası
Ruh ete bürünmüş, varsa yoksa Dünya hayatı
Neden ayıramaz olduk, ebedi hayatla faniyatı
Gideceğiz işte kefene doldurduk pişmanlıkları
Rıhtımda bekler hüzünle, son geminin yolcuları
Gözler arkada kalır, dillerde keşkelerin ahları
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Duygu yüklü şiirinizi
beğeniyle okudum
Beğeniyle okudum..Muhteşem bir çalışma kutlarım sizi..
çaresiz yola yolculuk güzeldi dost,,tebrik
manidar şiirinizi tebrik ederim.dediğiniz gibi dünya fani üstadım.
KEŞKELER
Bu keşkeler sanırım iki türlü…
Birincisi; gelmişiz, gideceğiz. Arkamıza baktığımızda “keşke” şunu da “yapsaydım” veya “yapmasaydım” dedirtecek dünyevi istekler, arzular.
Öyle ya mademki geldik, mademki kısa veya uzun bir ömür verilmiş, o halde neden içimizde ukde kasın ki bazı arzular, istekler; duygular ve düşünceler…
Bir daha böylesi bir yere geliş olacak mı?
İkincisi; faniliği tatmak için dönüşü olmayan yola girildiğinde, o an kendini hissettirdiğinde “keşke” daha çok maneviyat, daha çok ibadet, daha çok itaat demek durumunda kalmasak.
Bu da sonsuza gidişin “keşke”li yanı olabilir.
Onun için dememişler mi; “bugün ölecekmiş gibi ahrete, yarın ölecekmiş gibi dünyaya çalış…”
İnsan, her iki dünyalığını da yaşadığı zamanda ikmal etmeli.
Sevgi ve saygı rüzgârları esenliğiniz olsun Yıldırım Bey.
Tebrik ve takdirlerimle…
Sağlıcakla…
“GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ”
Mükemmel bir çalışma sevgili Yorulmaz tebrik ediyorum adeta sanat müziği olacak tarzda bir uyum var şiirinizde tam puanımla selamlar.
Evet o limanda hep o yolcuları gönderirde sonra dönüp kendi gideceğini hiç hesaba katıpta az tefekkür etmez insanoğlu. Hatta o limandan daha ayrılmadan orda bile ne faniyatlar ne dünyalıklar konuşululur. Tebrikler efendim
Bir önemli gerçeğin güzel ve ibretamiz ifadesini hazla okuduk.Tebrik ve teşekkürlerimizle.Sağlıcakla kalın... Enver Özçağlayan
Güzel çalışmanızı ve siz Üstadımı yürekten kutlar Başarılarınızın devamını dilerim
Saygı ve Sevgilerimle
Zamana yenik düşmüş, insanlığın ince noktası
Ruh ete bürünmüş, varsa yoksa Dünya hayatı
Neden ayıramaz olduk, ebedi hayatla faniyatı
Gideceğiz işte kefene doldurduk pişmanlıkları
Rıhtımda bekler hüzünle, son geminin yolcuları
Gözler arkada kalır, dillerde keşkelerin ahları
Veda mendili sallanır, güvertede göz yaşları
Bu yolculuk hiç bitmez, adımlar izler adımları
Yıldırım Yorulmaz
dünya hayatının
ahiret hayatının
herşeyin özeti...
kutluyorum.
.......10
Bu şiir ile ilgili 34 tane yorum bulunmakta