Şehirlerarası Yolculuk Yaparken Camlardan Manzara İzlerken Taa Dağın Başında veyahut Tarlaların Arasında 1 2 Tane Ev Gördüğümde İçinde Yaşayan İnsanların Geçimini Hep Merak Etmişimdir.
..
İçim öyle yanıyor ki çare yok kimselerde,
Doktorlar derdime derman bulamazlar biçare.
Sevdiklerim çok uzakta kim bilir şimdi ner’de,
Öyle sonsuz yolculuk ki dönemezler biçare.
Özlem özlem hasret hasret göz yaşlarım sel olur,
Gönlüm hep onları arar bulamaz ki biçare.
..
Sallanan tek beyaz mendili olmayan
Yolculuk var bu limandan yolculuk
Bir uğurlama var ki yeri dolmayan
Ne kadar buruk, hüzünlü çoluk çocuk…
Bir uğurlama var ki yeri dolmayan
Dünyaları versen de sevgi onadır
..
Yine öyle bir yolculuk, yine öyle bir bahardı.
Aramızda bir Müzeyyen, bir de Canan hanım vardı.
İkisi de dupduruydu kaynaktaki su gibiydi.
Altı aylık bir çocuğun masum duruşu gibiydi.
Bir de Yasin'imiz vardı, deniz mavisi gözleri.
Tadına bir kere bakan anmazdı artık şekeri.
..
Yolculuk...
Biçimsiz bir yaşam öyküsü
Kimi yolu olmayan yolların
Kimi de vatanı olmayanların düşü
Düşü olmayan düşüncelerin de olabilir
Gözlük çerçevesinden başka penceresi
Olmayan insanların da hikâyesi olabilir
..
Anlıyorum içinde kanayan bir yaran var
Bırakmıyor peşini, iyi, kötü anılar
Zaman kayıp gidiyor, endişen dağlar kadar
Sen de edersin bir gün, mutluluğa yolculuk
Umudunu kaybetme, yarın neler getirir
Bilemzesin kaderi, sevinçlere götürür
..
Gel seninle zamana yolculuk yapalım
Çıkalım Arşa Dünya'ya bakalım
Varsa böyle bir cesaretin eğer
Bu yolculuk bir ömre değer
Neden niçin diye hiç sorma
Sevgi dolu bu yüreği sakın yorma
..
Bir gün çok düşündüm koca dünyayı
İmtihan salonu bir hanmış meğer
Yaradan hep taksim etmiştir payı
Sonunda yolculuk var imiş meğer
Böyle başlayacak yolculuk artık
Bütün nimetleri dünyada tattık
..
eski tarihlerden günümüze gelen bir hikayedir aslında köyümüzde kulaktan kulağa aktarılan bu giz nicedir bende ninelerden duyarım bu gizi ama belirli bir yaşta olman gerekir bu hikayeyi ninelerin sana anlatmaları için işte bende o yaşlara yeni girdiğimde hep bir heyecan içindeydim ne zaman beni çağıracak acaba nineler diye ve bir gün işte birgün gelip çattı ninelerin benimle konuşacağını söyledi hayto kuş uçup geldi bir yerlerden zaten sadece belirli anlarda ortaya çıkardı kim bu zamana gelse hayto kuşu ortaya çıkardı nereden geldiğini kimse bilmezdi geldi kondu ağaca ve başladı konuşmaya sesinden tanımıştım onu benden öncekiler sesini tasvir etmişlerdi hep nasıl çıktığını neye benzediğini bir merak tüm ayrıntıları öğrenmiştik büyüklerimizden bende o olduğunu anlayıp hemen attım kendimi kapıdan bahçeye...evet karşımda olan oydu tanımıyordum ama o olduğu belliydi hayal ülkesinden geldiğini söyledi çok uzun ve yorucu mu geçmişti acaba yolculuğu diye düşünürken... bilmediğim bir hüzün kaplamıştı yüreğimi hayto kuşunun yolculuğuna dair garip bir hüzüntü içinde bir sevgi masalını da barındıran garip tanımlanamaz bir his belkide hissettiğim....nasıl tasvir edilir bilinmez...hanı insan uçurumun kenarına kadar gelirya sarp kayalıkları tırmanıp sevdalı olduğu çiçeği koklamak için işte belkide öyle bir histi su an içimde hissettiğim damarlarımı kavuran bu duygu..arkamdan geleceğine inandığım bir kokunun hissi tam bu sırada hayto kuşu bir kanat çırptı ve yüzüme vuran o ılık rüzgar ile kendime geldim..geldim ve etrafımın değiştiğini hissettim ben bunları düşünürken hayto kuşu çoktan çıkarmıştı benim çıkmam gereken yolculuğa hayto kuşu beni bir evin önüne getirdi bu yolculuk bir anlamda uzun bir anlamda da çok kısa bir yolculuk olmuştu ne olduğunu anlamamıştım açıkçası önünde bulunduğum evi incelerken bir anda aklıma hayto kuşu geldi arkamı dönüp ona buranın neresi olduğunu sormak isterken bir anda arkamda hiç kimsenin kalmadığını hissettim ne kadar da çok şey hissetmiştim...kapıdan içeri girdim yavaş adımlarla ama ne kadar yavaş adım atmaya çalışsam da sanki bir kayanın suya düşmesi kadar ses çıkarıyordu adımlarım şaşırmıştım 7 tepeden duyulmuştur gelişim diye düşündüm...düşünürken..düş olduğumu hissettim düştüm...evet galiba düştüm derken düştüm ayağa kalktığımda çevremdeydiler nineler, nineler kimi sevdalı kimi hüzünlü kimi yürekli kimi hayalini bırakmış bir uçurumun kenarına hayalleri yeşermiş ve koklanmayı bekler...5 nine 5 duygu 5 düşünce sadece düşünce düştüm düş sadece bir düş olabilir diye düşündüm ama hayır birisi elimden tuttu pamuk şekeri koktu bir anda burnuma bir nine anlattı sevdayı sevdalıları sevdanın nasıl olması gerektiğini sevdayı üfürdü yüreğime yürekli nineyle birlikte ve yürekli nine getirdi kalbime sevdanın cesaretini cesaret sonsuz bir an bile düşünmeden ölebilecek bir cesaret sevdiği için sonra hayal nine gırdı konuşmaya hayallere uçurdu beni milyarlarca hayal uçuşurken yanımdan ne kadar dokunmak istersem o kadar uzaklaştılar çocukça bir edayla kovaladım onları taki yorulana kadar belkide başkaları tarafından dokunulmaması ve bilinmemesi gereken hayaller diye düşündüm düşün-düm belkide senin düş-ün bakalım düş-ün-müyüm kız düşündü oğlan düştü uçurum ninenin kenarına ve uçurum ninenin uçurumundaki çiçeklerin kokusu bir anda uyandırdı beni uykumdan hüzün kovan kuşu geldi yanı basıma hüzün kovan kuşu hüzün kuş uçtu bir hüzün apansız kovandan
bir anda hissettim sevdiğimin yüreğinde olduğumu nicedir sevdiğimden habersiz içinde olduğumu sevdiğim benden habersiz... sadece bir düş...gerçekleşecekti hayatta iyice düşünmesini söyledi düşündü düşleri hangisi gerçekleşmeliydi acaba o zamana kadar çokta düşe yazmamıştı aslında kararsız kaldı öylece baktı uçurumun kenarından obaya gözlerini kapadı ve bir düş oluverdi..
06022007
..
Gidenlerden haberin var mı haberin var mı musalla taşı
Onunda senin gibi haberi yok ardından akan göz yaşlarından
Kimisi yorgun kimisi bıktın kimi doymamış hayata
Gidenlerden haberin var mı haberin var mı musalla taşı
Bu sessizlik sebepsiz mi söylenecek söz kalmamış
Dönüşü yok ne acı bu ayrılık ne bir selam ne elveda
..
(Hikâye)
Günlerdir, ılık bir mutfağın sünger kanepesinde oturmakta, pencereyi örten tülün ardından ara sıra yoldan geçenleri izlemekteyim. Çoğu zaman hiçbir şey düşünmeden, öylesine dalgın dalgın bakıyorum. Dışarıda güneş kendini göstermiş olsa da, bu durumun aldatıcı olduğunu anlamam zor olmamıştı. Pencereyi açıp biraz hava almak istediğim anda, içeri dolan aşırı soğuğun etkisiyle iliklerime kadar titrediğimi hissettim. Tekrar yerime otururken, şu an binlerce insanın yokluk, yolculuk, savaş veya başka nedenlerle yeterince korunamadıkları için, aşırı soğukların etkisinde yaşadıkları zor anları aklıma geldi. Büyük, küçük yaşlı genç milyonlarca insanımız, Ülkemin pek çok bölgesinde şu veya bu nedenle soğukla mücadele etmekteydi. Özellikle yalnız yaşayan yaşlılar, gelir seviyesi çok düşük olan aileler ve sokaklarda yaşayan binlerce yoksul, şu anda Allah bilir ne acılar çekiyorlardı. Dünyanın pek çok bölgesinde ve komşu Ülkelerde de buna benzer durumlar yaşanıyordu. Bu zor durumdan en çok da çocuklar ve yaşlılar etkilenmekteydi. İnsanlığın geldiği bu noktada maalesef çok acılar yaşanıyor, medeni ülkeler değişmeyen sömürü zihniyetleriyle, gelişmemiş Ülkelerdeki bu durumlara karşılık duyarsız kalmakta veya sadece göstermelik demeçlerle günü kurtarmaktaydılar.
Küçük fakat sıcak bir odada, yalnızlığımdan şikâyet ettiğim için kendime kızdım. Yerime oturup gözlerimi tekrar pencereye çevirdiğim zaman, yıllar öncesinde yaşadığım anılara dalıp gitmiştim.
Henüz karlar tam olarak erimemiş, kuzeye bakan yamaçlar ve çukur alanlarla yüksek yerler, tamamen karlarla kaplıydı. Mart ayının sonu olsa da, yöremizin oldukça yüksek bir yerde bulunması ve Karadeniz dağlarının sert ikliminin etkisinde kalması nedeniyle, buralara bahar geç geliyordu. Kış aylarının hayli sert ve uzun olması, bazı ailelerde olduğu gibi bizim evde de bir takım sıkıntılara yol açmıştı. Elimizde, avucumuzda hemen hiç para kalmamış, unumuz ve diğer kış yiyeceklerimiz bitmek üzereydi. Eksiklerimizin bir kısmı, köyümüzde durumu iyi olanlardan borç karşılığında giderilmiş, şimdilik sıkıntı atlatılmıştı. Ama bu borçlar bir şekilde ödenecekti. Babam hasta ve yaşlı, dört çocuğum ise küçüktü. Bütün sorumluluğun benim üzerimde olduğunu biliyor ve bir şeyler yapmam gerektiğini düşünüyordum. Köyde, ot biçim zamanına kadar pek iş olmazdı. Olacak işleri de eşim ve babam yapabilirdi. Ben, bizim memlekete yakın, sahildeki sıcak şehirlere gidip çalışabilirdim. Yapacağım iş, bahçe işi, hamallık veya amelelikti. Çalışmak için gitmeye kara verince, durumu aileme ve babama açtım. Eşim boynu bükük, verdiğim karara itiraz etmemişti. O da biliyordu ki, geçinmek için bir şeyler yapılmalıydı, fakat kocasının kış sona ermeden yola çıkmasını da istemiyor, ancak sesini de çıkarmıyordu. Babam, gitmeye kararlı olduğumu anladığı zaman, sırtımı sıvazlayarak hayırlar dilerken, Allah yolunu açık eylesin diye dua ediyordu.
Küçük bir hazırlığın ardından, yolculuk için kararlaştırılan gün geldiğinde, sabahın er vakti yola çıkmalıydım, aksi halde gün kararmadan dağları aşıp Rize’nin yüksek köylerine ulaşamazdım. Köyden bir arkadaş, yolun yarısına kadar bana eşlik edecek, kalan kısmını tek başıma gidecektim. Yolculuk günü sabahı, evde herkese veda ettikten sonra, arkadaşımla beraber mart ayının sert ayazında yola çıktık. Yanımıza biraz yiyecek almış, benim giysilerim de tahta bir bavula konularak bir eşeğe yüklenmişti. Evden ayrılmanın verdiği hüzün ve gideceğim yolun tehlikeli olmasının heyecanını derinden hissederek, biraz korku, biraz endişe ile yola çıkmıştım. Sabahın er vakti olduğu için dağlarda havanın nasıl olduğu anlaşılmıyor, ama köyümüzdeki aşırı ayazdan havanın açık olduğu görülüyordu. Yolumuzun başladığı ilk kısımlar yokuş yukarı olduğundan bizi yorsa da, bunu düşünecek ne zaman, ne de duracak vaktimiz vardı. Koşar gibi yol alıyorduk. Arkadaşım benden rahattı, çünkü o geriye dönecek, ben yalnız başıma dağı aşacaktım.
..
Git gide uzaklaşıyoruz karadan
Manzara küçülüyor ha bire
Bulu bir resim gözümde
İki kürek bir küçücük sandalla
Yolculuk nereye Baba
Ne bir olta ne bir ağ var
..
“ O aşkı kalbinde taşıyordu, sizse dilinizde aşk kalpte olursa bir daha hiçbir güç onu oradan söküp atamaz, aşk dilde olursa; buz üstüne yazılan yazı gibidir. Zamanla o buz dış etmenlerle eriyince ne aşk kalır ne meşk. O içinizdeki simurg gibiydi aşkla yandıkça umutlarıyla dirildi. Dirildikçe yandı yandıkça dirildi. O aşkın kalbine yolculuk yaptı, sizse dilinizde ki aşka, sizin dilinizdeki aşk eğer gerçek aşkın kalbine yolcu olsaydı; kaynaklar çayları, çaylar dereleri, dereler akarsuları, akarsular nehirleri, nehirler deniz ve okyanusları oluşturduğu gibi sizler de aşkın kalbine ulaşıp, muhabbet okyanusunda vuslata ermiş olurdunuz.”
..
Bornova dan ayrıldık alkışlar arasında,
Yine yolculuğum var sıla yok arasında,
Kara tren uzuyor iki ray arasında,
Bornova dönmem sana İstanbul’a yolculuk.
Bornova da bin idik, İstanbul da bir kaldık,
Bu dağıtım yüzünden peri perişan olduk,
..
Bir baska yolculuk dalindan dusmek yere,
Yasadigindan uzun;
Bir tatli yolculuk dalindan inmek yere.
Agacin yuksekligince,
Dalin yuksekligince ruzgarda;
Ve bir yeni o'mu'r
Vardigin cimen yesilligince
..
Bugün bir köşe başında bekleyişte mutsuz yüreğim
Esir ve tutsak kalbim umuda yolculuk var bugün
Unut geçmişte olanları yaşananları
Bırak ne varsa yarıda kalan
Dön yeni geleceğine mutluluklara yaşanacaklara
..
Bir yol görünüyor tam seçemiyorum
Şimdi koşmam gerekiyor yürüyemiyorum.
Keşkelerle yaşamam derken,
İşte son yolculuk vuslata gidiyorum.
Cömertçe harcadığım hayatımın nacömert karşısındayım.
En karanlık rıhtımda zemheri soğuğundayım.
..
Her gün biraz daha ayrılıgın gölgesi yansıyor üzerime: gelditlerin çaprazında umuda yolculuk yapamayacak kadar yorgunum: benki gözlerinde huzuru bulan bir, aşık sen yalnızlar rıhrımında dolaşan avare ya ver bana aldıklarını ya kurtar senden beni, her ikiside zor geliyorsa hiç tanımamış say hayaldi rüyaydı özlemdi de geç gitsin... yaban gülü
..
Akşamların Kısa Gündüzlerin Uzun Olduğu Zaman
Kimi işinden Çıkmış Evine Gidiyor
Kimi Kabataş Bostancı Arası Gidip Geliyor
Oysaki Ömür Uzun gibi Gelsede Kısacık HAYAT
Ne Çabuk Tükenip Hayat Sona Eriyor
Bir Yolcu Gibi Uzaklardan Beklerken Gelen treni
Bekler Birileri Uzaklardan Gelip Gideni
Ne Yolcular Bıkar Bu Gidişten Nede Tren
En Çok Heyecanlanan O garda Bekleyen
Yolculuk Biterken Son Durakta
Hayat da SON bullacaktır O Meçhul Durakta
Kim Bilir Bitirmek İstediğin Yolculuk
Elinde Değil Senin Görevin Kulluk
Yönü Belli Olmayan Hayat DENEN YOLCULUK
En Son Beklenen Yere Gidersin
..
YOLCULUK
Yaşarken seversin, sevilirsin
Küsersin, küstürürsün
Nefret edersin, ettirirsin
Sevinçten ağlarsın, ağlatırsın.
..