Of, of yine dertlendim neyleyim seni kader,
Attın beni yaban ellere, bir çare, çare derken,
Gurbet elde garip kaldım, ettin beni sen beter,
Aşk uğruna ağlarım, derdi buldum severken.
Of anam of bilmezsin bir haller oldu bana,
Garip, garip ağlarım, gel şu halim sor bana,
..
Bir parça kumaştım, beni ölçtüler
Ölçtülerde, kısım kısım biçtiler
Pastal pastal tutup, tasnif ettiler
Böylece başladı kota yolculuk
Makineye beni tutup sürdüler
Üzerime düştü türlü dikişler
..
Bir elmanın dörtte biri sen ve ben
Diğer üçü sevgi,umut,mutluluk
Paylaşmanın en güzeli aşk için
Dünya fani fakat uzun yolculuk
Kimi zaman bir şarkının nağmesi
Kimi zaman ayrılığın öfkesi
..
Çatılan o kaşlar ile
Cebe aşık dostlar ile
Eteğinde taşlar ile
Hangi yöne bu yolculuk?
Kurşun gibi sözler ile
Alev saçan gözler ile
..
Hayat 3 günlük kısa bir yolculuk,
Ve hepimizin bir bileti var,
Ama kimimizin ki bir otobüsten,
Kimimizinki bir trenden,
Kimimizinki gökyüzünün uçsuz bucaksız görkemi içinde,
En rahat yolculuk yapacağımız yerden,
Selam veririz dünyaya bir uçağın penceresinden.
..
Üç gün beş gün deme geçer
İnsan oğlu doğar göçer
Bir çaredir kalır naçar
Son yolculuk ahirete
Doymayız aç kalır gözümüz
Ortaya konur sözümüz
..
Ansızın kapıda soğuk bir rüzgar
Nefes biter, vücud düşer, ruh çıkar
Yığılan mal, hayat olur tarumar
Gerçek ufuklara yolculuk başlar.
Uzun emel bir darbeyle son bulur
Cansız beden elbiseden soyulur
..
Bir sonbaharın aydınlık sabahlarından birinde, yağmurun izleri yeni kaybolmuş, karanlık geride kalmış ve adımları hızlanmıştı. Çünkü kaçırmaması gereken bir otobüs vardı. Evinden 10 dakkalık yürüyüş mesafesinde bir durağa doğru varmaktayken kafasında ve kalbinde dolanan, ulaşılması güç acı veren ama biryandan huzurlandıran bir his. Normalde o saatlerde değilde daha çok güneş tepedeyken çıkardı. Sabah aydınlığında çıkmasının onu sıcak yatağından ve ailesinden mahrum bırakacak bir sebebi vardı. Aklını ve yüreğini kemirip bitiren bi duygu. Ve bazılarının “deli mi lan bu” diyecek, yaptıklarına anlam katamayacak şeyler düşlerken ve yaparken. Adımlarını daha çok hızlandırmıştı hatta ara ara koştuğu ve nefesinin sesini duyacak ve duyuracak kadar hızlandığında hissediyordu.
Her adımda daha bi huzura kavuşurken kendisine kavuşmaya çalışan kişiden habersiz ara ara telefonun saatini gözden geçiren sabırsız şeyler yapan kız sıkıntıdan yorularak durak bankına oturmuştu. Bizim çocuk çamurlu sulara bastığından habersiz kavuşacağı ana koşarken etraftan anlamsız bakışlar dolanıyordu. Bakışlardan kaçarak anlık huzurun beklentisi içinde daha da hevesleniyor ve adımları sertleşirken yüreği yumşuyordu hasretinden. Aklından geçmiyor değildi “ya olmazsa göremezsem, ya dikkatini çekemezsen bir gün daha nasıl beklerim o anı nasıl düşlerim, gözlerinin hasretine nasıl dayarım bilmem” diye aklını kurcalarken görmüştü durağı içinden dışa vuracak kadar bir “ohh” der. Az kalmıştı, yüzünde güzel bir tebessümle varmıştı. Durağın camlarına yorgunluktan dayayıvermişti kendini. Onun bi durak önce bindiğini umut ederek saatini gözden geçirdi ve ikinci “oh” sesi duyuldu. Otobüsün geleceği ufka bakarak bekleme sırasının ona geldiğinin farkına varmıştı. Otobüsün kırmızı kenarını gördüğündeki yüz ifadesi dünyalara bedeldi. Yavaş yavaş durağa yaklaşırken tıs sesiyle beraber huzura kavuşmuştu. Camdan görünen siması bütün yaptıklarına değecek kadar vardı belki de daha fazlası.
Elini cebine gezdirerek bileti arıyordu ve unutmadığını umuyordu. Bilete serçe parmağını dokundurduğunu hissedince ufak bir ferahlık gelmişti. İlk o binmek istiyordu ve onu görüş acısana alacak yeri seçmeliydi. İyi bir manevrayla binip biletini göstermişti. Ve bitmesini hiç istemediğini hep sürmesini istediğio ana kavuştu. Belki de saniyenin bilmem kaçta biri kadar gözleri kesişmişti. Hayatının o anda durmasını hiç bitmemesini istemişti. Ne vardı ki olsa, hep yanında olsa, şu elime dokunsa baksa gözerime kalbini görse, kavuşsa güzelliğine, huzurunu bulsa. Hep yolda sokakta peşinden koşuşturmak zorunda değildi ya. Bilse onu ne kadar sevdiğini fena mı olurdu.
Yerine oturmuştu tam isteği gibi onun güzel gözlerini görebilecekti tüm yolculuk boyunca. Hiç bitmesini istemediğini bir yolculuk olacaktı. Otobüs kalkarken hissettiği heyecan derdini kederini unutturmuştu. Dermanı iki koltuk ötedeydi ama hayatının en uzun yoluydu onun için.engellerini her saniye geçerken bitiş çizgisine göğüslerini dayamak, atacağı en zor adım olacaktı ama olacaktı eninde sonunda yüreğini ferahlatacaktı. O an geldiğinde aşkı tadacaktı, huzura kavuşacaktı. Daha ne isteyebilirdi ki yüce yaratandan.
..
Baharın gül kokan günlerinde,
Umuda yolculuk hayallerimiz vardı
Hayallerimiz erken gerçekleşsin diye
Erkenden yolla koyulduk
Ve Sabahın şafağında, çantalar sırtımızda, yol almaya başladık.
Dağların zirvesineydi bu yolculuk.
Herkes ilk önce hedefe ulaşayım diye var gücüyle yol alıyordu.
..
yaşadığım o mutlu
sevi
sarıyor sesi
*
sürüyor yolculuk
*
sözlerden gözlerden güçlü
..
“Türkü Doğar Günümüzün Sessizliğine ve Türkü Anlatısına Servet: Samimiyet ile Ciddiyet! .”
AŞK GEMİSİ
Odasında son hazırlıklarını tamamlıyordu. Sigara paketine uzandı ve son sigarasını içinde hissettiği sevgi ile ateşledi. Uzun bir yolculuk olacaktı ve taşınan sorumluluk tüm yolcularını sevdiklerine ulaştırabilmeliydi. Bir nefeslik dumanı içine alırken, sigaranın külü, akıp giden zaman içerisinde uzayıp gitti ve derinleşen düşüncelerinde, kaybolup gitmekte olan kendini gördü. Sigara külü her nefesle uzayıp giderken, derin düşünceler imkan vermiyordu kül tablasına uzanmaya. Ve derinleşen düşünceler, an içi sorumlulukları unutturuyor ve kendine güç yetiremiyordu yalnızlık. Masa üzerine düşürülmüş sigara külleri epeyce çoğalmıştı. Dikkatini, yolculuk boyunca izleyeceği yolu gösteren harita üzerine dikmişti. Masa üzeri dağıtılan küller; dalgınlığın ve kendini unutmanın bir işareti idi. Kendini işine vermişti ve taşıdığı sorumluluk ona kendini unutturuyordu. Uzun bir dünya turu olacak ve demirlenen her yeni limanda yeni dostluklar, yeni arkadaşlıklar onu bekliyordu. Sadece limana demir atmak olsa, iş kolaydı. Her insanla dost olmayı ve dost kalabilmeyi arzu ediyordu içinden. Her liman; yeni bir dostluk, yeni bir arkadaşlıktı onun için. Taşıdığı sorumlulukları düşündükçe; her insana, mutlu kalabilmenin yolunu anlatabilmeli, diye derin hisler taşıyordu içinden. Bir ara kendine ve eşine yöneldi, masa üzeri dağıtılan küllerin çokluğunu fark etti. Biricik sevdiği eşini uyandırmaya kıyamamıştı ve saat sabahın 5’i idi. Eşinin uyanmasına epey zaman vardı ve masa üzeri dağıtılan küller, geçen her saniye ile çoğalmakta idi. Anlayışlı bir eşi olduğu için sevinç duydu bir an için; “yine dikkatini taşıdığın sorumluluklara vermişsin hayatım... Ve masa üzeri dağınıklığını fark edemeyecek kadar derin düşünmüş olmalısın... Seni tanırım; nedir bu derecede düşünmeye sebep olan neden? ..” Ansızın, büyük bir sevinç kaplayıverdi içini; gerçekten, sevdiği kadın, düşündüklerinden daha fazlasını söyleyebilecek bir yapıda idi. İstem dışı, yaşayabileceklerini düşündü ve eşinin tatlı bir şekilde seslenişini derinlemesine yaşadı. Bir an sabırsızlandı ve eşinin tatlı seslenişini duymak için aceleci bir tavır takınmasına anlam veremedi. Aşk sabır işi idi. Eşine kıyamadı ve tatlı seslenişine duyduğu özlem ile tekrar harita boyunca sorumluluklarını inceleme altına aldı. Demirlenecek bir çok liman vardı. İstanbul’dan yola çıkılacak ve sırasıyla; İzmir, Antalya, Mersin limanlarında geçecek kısa bir memleket turu sonrası dünyaya açılacaklardı. Karşılaştıkları her limanda demirleyeceklerdi. Bir limandan alınan demir, en yakın diğer limana atılacaktı. İzlenecek olan rotayı iyi tayin edebilmeliydi ve yolcular yaşanılan heyecandan gerektiği gibi yararlanabilmeliydi. Soğumaya yüz tutmuş çayını fark etti masa üzerinde. Ve çayına yönelerek, kendi odasında, harita üzerinde, küçük bir dünya turu için hazırlıklarını sürdürmeye devam etti. Yunanistan üzerinden İtalya, İspanya üzerinden Atlas Okyanusu ne güzel olurdu. Ve Amerika Kıtası ve sonrasında Panama kanalından, Uzakdoğu kıyılarında, Büyük Okyanusta Tayvan sahilleri. Güzel bir yolculuk olacağı kesin. Ve kurulabilmesi mümkün olabilen yeni dostlukları düşündükçe, içindeki derin hislerin birikimleri, gözlerinde beliriveriyordu. İlerleyen zaman içinde yine kendini unuttu ve yaşanılası dostlukların, sevinç dolu paylaşımları ile yaşama sevinci duymaya devam etti. Bir ara, bir sesle gömüldüğü hayallerinden sıyrılabildi. Eşinin, “Günaydın” diyen seslenişi ile masasından doğruldu ve gül benizli yarinin yanağına bir öpücük kondurarak, doğan güne karşılık verdi. Bir sevinç kapladı içini ve itiraf etmenin tam zamanı idi; “hayatım; masa üzeri küllerimle, emir ve görüşlerinize hazırım. Seni çok seviyorum.” Beklediği cevabı alması gecikmedi; “ben hallederim canım. Sen rahatına bak...” Oda içeri, masa üzeri sorumluluklar paylaşılıvermişti ve insan, yalnız kalmadığını bilmesi kadar huzur veren başka bir şey yoktu. Sıra, okul eğitimi için motive edilecek çocuklara gelmişti. “Hayatım! .. Çocuklar ne alemde, uyanabildiler mi yeni doğan güne? ..”
{ Metin Yazarı: Kemal KABCIK – ANTALYA - 07.05.2005 05:41 }
..
Hangi zamandır bilinmez
Zamana inat edilmez
İsmi dillerde çözülmez
Yolculuk ne zamandır bilinmez
Makam nedir söz dinlemez
Çağrınca gelmez
İstediğin an güçlü ezmez
..
Semadan kulağıma gelen ilahi bir ses,
Yolculuk başlıyor der, dünyada bitti nefes.
Hazırla sen göçünü, yükünü sar sırtına,
Bu yola revan olur, zamanı gelen herkes.
Kalkış dünyadan başlar; Kabristan’da durulur.
Bundan sonra yolculuk, özel araçla olur,
..
KUTLU GEZİ
19.05.14 PAZARTESİ
Ne zamandır günlük yazmamışım. Neden bilmiyorum? Birkaç sebebi var herhalde. Mobildik. com ’un günlük kitabımı hala yayınlıyor spotunda bulundurup bir türlü yayınlamaması mı buna sebep. Ama bu hafta sonu gezimi ıskalayamayacağım.
Hüseyin abi aradığında hemen evet demiştim; hem de önünü arkasını sormadan. 17 Mayıs günü başlayacaktı bu muhteşem yolculuk. Dönüşümüzün 19 Mayıs tatiline rastlayacak olması da beni oldukça memnun ediyordu. İyi ve güzel bir yolculuk olacaktı.
Manevi bir yolculuk bu. Eskişehir’in Sivrihisar ilçesindeydi Allah Dostu. Onu ziyaret edecektik. Ondan manevi feyz almaya gidiyorduk. Onun yaşadığı bu mübarek köyün manevi havasını tatmaya gidiyorduk.
O’nu en son İstanbul Çengelköy’de görmüştük. Çengelköy’ün arka tepesinde yeraltında yaptırdığı o muhteşem mescitte ziyaret etmiştik O’nu. O kutlu insan örnek yaşantısıyla bizi kuşatıyordu. O’nun ikram ettiği yemekleri yemiş, arkasında namaz kılmış ve tevbe tazelemiştik. Aynı zamanda bağlılığımızı yenilemiş, aramızdaki bağlılığı kuvvetlendirmiştik.
Köyde yetiştirilen patateslerden burada da vardı ve eski fiyattan satılıyordu. Sofilerden hiçbiri bu düşük fiyata tamah ederek ucuza satılan bu ürün için yarışmıyor, açgözlülük yapmıyordu. Bu yıl patates fiyatları % de % artmıştı; ama mübarek insan hala eski fiyattan satmaya devam ediyordu.
..
Yolculuk aşka olunca
Cesur bir yolcudur kadın
İnilmeye korkulan duraklara
Valiziyle gelir kadın
Yolculuk aşka olunca
..
Dünyayı araken aya gitmişim,
Yolculuk uzundu baya yoruldum.
Canlıyım yaşama zorunluluğum var,
Aydaki hayata çabuk alıştım.
Dünyayı sorarken aya gitmişim,
Yolculuk kalabalık ayakta gittim,
..
Niyedir Bu Yolculuk
Sen yine gidiyorsun, sen uzak uzak…
Bilmem ki niyedir bu yolculuk bitip-tükenmez
Kutuplarda olmaya razıyım ayrılmasak.
21.03.1963 Gönen
..
Allah dostlarıyla yolculuk yapmak,Onlara yoldaş omak hazzına doyulur mu? Hele yaşanırsa öğrenilir.
..
O yolculuk hayatımda yaptığım en uzun yolculuk Hiçbir yolculuğa benzemiyordu.Ne yollar bitiyor ne de zaman çabuk geçiyor.
Sonunda çok istediğim o yere varıyorum.Bir an için kalbim duracak gibi o an kabeden sonra ilk dikkatimi çeken ebabil kuşları oluyor.Allahım o ne muhteşem bir düzen bana hemen mevlanadaki semazenleri hatırlatıyor.Dönüyor dönüyor sadece dönüyorlar.Sanki bedenleri orada ruhları yok
orası tıpki bir mahşer yeri yüzler bembeyaz ölü gibi o güneşin kızgın sıcağına rağmen sadecegözler kabede ve dönüyorlar sessizce akşam olduğunun bile farkında değilim zaman durmuş sanki o gece bir ara uykuya dalıyorum.Rüyamda kabeyi görüyorum kabenin önünde beyaz elbiseli insanlar ellerini göbeklerinin üzerine bağlamışlar.Bende aralarındayım.kabe bize secde ediyor altın oluktan peygamberimizin sürmesi akıyor.Uyanıyorum o muhteşemlik hiç gitmiyor gözümün önünden ertesi gün bütün gün ve gece sadece ebabil kuşlarını seyrediyorum hayran kalıyorum onlara hiç yorulmadan usanmadan nasıl dönüyorlar öyle o an düşündüğüm tekşey yaradanın bu kadar muhteşem şeyleri nasıl bir araya getirdigi ona misafir olduğum için seviniyor ve teşekkür ediyorum.
Orada durduğum sürece bende döndüm ebabil kuşlarıyla birlikte yüzüm kabede günahlarımızı düşündüm dua ettim sessizce
Son gece veda ettim kabeye ve ebabil kuşlarına tatlı bir yorgunluğa düşmüşüm içim geçer gibi olmuş yine rüya görüyorum.çok büyük bir kalabalık insanlar yaşlı bir kadını eziyorlar.Ben bağırıyorum siz nasıl müslümansınız görmüyormusunuz kadını ezdiniz böyle ibadet olmaz. diyorum.orada görevli bir asker bana dönüyor ve üç kere nerede olursan ol yüzünü kabeye dön diyor ve ben uyanıyorum.Şu an evimdeyim ama aklım hep orada gözlerimi kapıyorum ve sürekli ebabil kuşlarıyla birikte bende dönüyorum.
..