Peronların arasında koşuşturup duran bu insanların görüntüsüne o kadar aşinayım ki... Sanki hepsini tanıyorum, çoğunu daha önce görmüşümdür muhakkak. Ben de buraya çok geldim çünkü, herkes gibi. Taksiden inenler, önceden ayırttığı bileti alanlar, bavulunun üzerinde oturup bekleyenler...
Ben de bekliyorum. Taksilerin geliş istikametine doğru bakarak, sık sık saati kontrol ederek, telefonumla oynayarak; belli etmemeye çalıştığım telaşımı sağa sola savurarak bekliyorum.
Derken omzuma dokunuyor. İçlerinden hiçbirini tanımadığım, ama hepsine aşina olduğum bu anlamsız kalabalığın içinde, benim için anlamı olan biri. Diğer taraftan gelip arkamdan yaklaşmış ve omzuma dokunuyor. Dönüp elini tutuyorum. Sol kolunda kırmızı bir çanta, elinde ağzı bağlı bir poşet, boynunda yine aynı boncuklu kolye ve o an için hiçbir şey söyleyemeyecek kadar tutuk ve heyecanlı bir yüzle karşımda duruyor.
Yazıhanenin içinden geçip otobüslerin yanına gidiyoruz. Neden sonra sarılmak aklımıza geliyor. Yanağımı öpüyor, sonra utanıyoruz kalabalıktan. Kırmızı çantayı ve açılan ağzını tekrar bağladığımız poşeti bagaja verdikten sonra yazıhanenin duvarı önünde durup konuşuyoruz.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Şiirde olduğu gibi düz yazıda da başarılısın. Yürekten kutluyorum.+10
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta