Daha cüsseli çok uzakta
koca dağın buzluğanı,
uğultulu kırların tuğsuz yakın tepelerinden.
Doysun diye uğraşıyor sığırları
değneğini taşa dayamış sığırtmaç.
boy versin diye uğraşıyor küskün buğdayla
çiseliyor yağmur, usuldan.
Neden halâ gelmedi, yoksa
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Devamını Oku
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
şiirin atmosferinde şehirden uzak bir öyküye gömülmüş, öyle güzel bir gerçek var ki, yaşam mücadelesinden evrenin o bitmeyen manzaralarına dokunan kalemin inceliği ve ustalığı okuyucuya bambaşka hazlar uyandırıyor.. içinde huzuru ve hüznü bulabileceğiniz ender bir şiir.. kutluyor, saygılar sunuyorum.. teşekkürler şiire..
Çok değerli, sevgili şair varlığınız da, şiirleriniz de huzur veriyor. Öncelikle bu mümtaz kişiliğnizin yarattığı huzur için çok, çok teşekkür ediyorum.Bu özentisiz şiiri tekrar okumak güzeldi...Güzel bir akşam diliyorum.
Azizim!
mükemmel can-ı gönülden kutlarım muhabbetle kaleminiz kavi ve daim olsun
saygı ve muhabbetle
zengin bir anlatım..güzel bir şiir..
emeğinize sağlık
Sayın AKTAŞ,Değerli Dostum,
YOLCULUK'u okudum. Bu izlek evrenimizdeki/yurdumuzdaki çeşitli şairlerin zaman zaman gündemine dahil olmuştur.
Şiirde bambaşka tablolar çizmiş;o mekanlar içinde vurgu yapmışsınız kahramanların yürüyüşlerine.
Bir parça pastoral fırça izleri,bir parça gerçekçilik...Birbirini tümleyen sözcükler;onlarla sağlanan büyük anlamlar.
O değin değişik yerden vurdunuz ki beni? İster istemez bu odakla ilintili sözler sökün etti belleğimden!
D Waitley'in ''Nereye gittiğinizi bilmiyorsanız alarmınızın çalması beklenmez...'' deyişi örnekçe.
Ya da :
Aşk yolunun garip yokuşları ve inişleri vardır.Çıkarken baş döner,inerken gönül bulanır,deyişi Cenap Şahabettin'in...
Notlarıma bakıyorum.Yolculuk ana konusuyla ilintili olarak altını kabaca çizdiğim tümceler Ahmet İNAM'a değgin.'Benim Sevgilim Hıyar' başlıklı denemesinin son bölümünden paylaşalım isterseniz sizinle.
''....
Yar olmazsa bunca diyar,bunca bitimsizlik nasıl çınlardı,bir doğramacık kalbimde?Dur yolcu! Ruhumun ressamı şu kuşluk vaktinde resmedecek sonsuzluğunu.Yürüdün yeter.Yol,artık içinedir.Düşlerin,aynaların içine.Sıfatların,zamirlerin içine.Özünün,benliğinin içine.Senden gelip sana giden yolların kendine susamış yolcusu!Ressama yüzünü gösterecek yüreğin var mı?Yarine gösterecek yüreğin var mı?Yürüdüm.Kuşluk vaktine geldim.İşte yüzüm işte gözüm....Bende yok oluşa çektiğim hançer,bende sevdanın göğsüne takılmış bir gül var.Benim sevgilim anlar.''
Şiirinizdeki imgesellikleri/kurguları görünce Şeyh Galib'i anımsamamak olası mıdır?
''..kalbin kül dağları,yüklenir / ateşten kayıkları odunum...''
Ussallık açısından dönence geçişlerine bakıldığında ise Yolculuk ve Mevsimler şiirinde Hilmi YAVUZ nasıl anılmaz ki!
Çünkü tıpkı doğa'nın kendi içine çekilişi gibi insan tekinin de kendi içine çekiliyor oluşu yoldur YAVUZ'a göre.Şöyle der Şair :
'' Bir oluştan bir/Oluş'a gül akar / ah,gül akar yol olur...''
''şarkısının ara nağmelerinde /başı sonu belli bir yolculuğun. '' Evet; öyledir.
Ahmet ADA da benzer bir saptamayı YOLCULUK adlı şiirinde yapmıştı :
''Hüzünlü bir solgunluğa akıyor/ ölümle anlatılan her yolculuk...''
İçtenlikle kutluyorum Efendim.Bana çok değişken ve çok yönlü düşünmelere olanak tanıyan başat bir olgu üzerinde yeniden yoğunlaştığım için.
Özden selamlarımla.
'Sevda Tepeleri' gibi sanki, buzulla kaplı dağın dorukları...
Manzarayı karşısına almış şair, sürüp giden bir yaşamı çiziyor önce... Ama gün batımı ile sökün ediyor anılar, gönülde iz bırakanlar... Hayaller karışıyor birbirine şehrin ışıkları sulara yansırken, hafiften yağan sonbahar yağmuru eşliğinde...
Artık gidilen yol bellidir diyor şair... Nasıl başladıysa, nasıl geliştiyse sonu da öyle olacak... Mekanlar ayrı, kavuşma hayallerde olsa bile, o dağın doruklarından denize döküyor özlemini, belki orda buluşulur diye...
Ve o tepelerde 'hasret yağmurunun' dinmediğini de belirterek...
Yaşadığı doğayla, içinde biriken özlemleri harmanlayan çok hoş bir şiir... Kutluyorum Osman Bey...
Dost şair yaşamın özüne yaklaşırken, kırılgan olmayan gerçekçiliğin bütünlüğünde iki ana yönü tanımlıyor. Bu tanımlama başlangıç ve bitiş noktaları bilinmeyen bir yoldur, yolculuktur. Zamanın önümüze sunduğu her koşul birer birer geçecek, insan durup nereye neden yürüdüğünü düşünecektir. Betimlemedeki yalınlık, dizelerdeki bütünlük, koşullardaki tüm doğal oluşum insan yaşamında yüzleşmekte olduğumuz karlı dağlar olduğu gibi, ışıkların sulara döküldüğü çağdaş kentler de olabilir. Şair, gerek kırda ve gerekse kentlerde her zaman aynı insanın yaşadığını, her insanın yaşadığı koşulların insanı olduğunu ustaca belirlerken dizeleriyle bizlere doğal bir hzur sunmuştur. Kutluyorum...+...+
Bir yolculuk ki sonu pek bilinmezlere, karanlık bir hiçlikte.
Nice karanlık tünellerde yol alır bu gidiş...
Cüsseli devin hep oyunlarına maruzdur tarlalar, başakların boy atması engellere takılır, oyunlar hep karalıklarda gizlidir, duygulardır yiten...
güneşi perdelenir, pus çöker geceden...
Harika şiirinizi kutluyorum Osman Bey Dostum saygımla...++
akıcı güzel bir şiir
Şiir, düzgün bir çizgide mutat yolculuğundaymış gibiyken; dizeler uyum içinde ve seyrinde devam ederken aniden (tabiri caizse )ani makas kırmalar çok ilgimi çeken bir tarzdır.
İnişler çıkışlar, molalar, yollarda durup yolcu almalar.
Ben bu yüzden şiiri terene benzetiyorum.
Bu güzel, farklı anlamlar ihtiva eden, muhtelif donelerle bezediğiniz dizelerde gözlemlerinizi paylaşmaya okuru da davet ederek,şiir yolculuğunu güçlü bir zeminde sürdürmek elbette ki maharettir.Bu güzel şiirinizden dolayı tebrik ediyorum. Paylaşımlarınıza teşekkürler sayın Aktaş. Yarınki Cuma gününün ve akabinde hafta sonunun hayırlar getirmesini diliyorum.Baki selamlar,sevgilerimle...
Bu şiir ile ilgili 10 tane yorum bulunmakta