Daha cüsseli çok uzakta
koca dağın buzluğanı,
uğultulu kırların tuğsuz yakın tepelerinden.
Doysun diye uğraşıyor sığırları
değneğini taşa dayamış sığırtmaç.
boy versin diye uğraşıyor küskün buğdayla
çiseliyor yağmur, usuldan.
Çiseliyor yağmur
Islansa da baştan kuyruğa
kır kırlangıçları
sığırcık kuşları...
Bir de gün batar resimlerde
şehrin ışıkları yanar ya sularda...
seni alır kırlardan
denize döker gözler
yuğulur yüreğin ince kabuğu
hüzün yağar boğumuna
sulardaki sığındığı kulenin.
Bir sonbahar ortasında
ıslandılar kar çiçeği doğmadan.
Aklıları kalacak
şarkısının ara nağmelerinde
başı sonu belli bir yolculuğun.
O tepelerde
dinmiyor yağmur.
12 Eylül 2013/Erzurum
Osman Aktaş 2Kayıt Tarihi : 12.9.2013 20:10:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

mükemmel can-ı gönülden kutlarım muhabbetle kaleminiz kavi ve daim olsun
saygı ve muhabbetle
emeğinize sağlık
Sayın AKTAŞ,Değerli Dostum,
YOLCULUK'u okudum. Bu izlek evrenimizdeki/yurdumuzdaki çeşitli şairlerin zaman zaman gündemine dahil olmuştur.
Şiirde bambaşka tablolar çizmiş;o mekanlar içinde vurgu yapmışsınız kahramanların yürüyüşlerine.
Bir parça pastoral fırça izleri,bir parça gerçekçilik...Birbirini tümleyen sözcükler;onlarla sağlanan büyük anlamlar.
O değin değişik yerden vurdunuz ki beni? İster istemez bu odakla ilintili sözler sökün etti belleğimden!
D Waitley'in ''Nereye gittiğinizi bilmiyorsanız alarmınızın çalması beklenmez...'' deyişi örnekçe.
Ya da :
Aşk yolunun garip yokuşları ve inişleri vardır.Çıkarken baş döner,inerken gönül bulanır,deyişi Cenap Şahabettin'in...
Notlarıma bakıyorum.Yolculuk ana konusuyla ilintili olarak altını kabaca çizdiğim tümceler Ahmet İNAM'a değgin.'Benim Sevgilim Hıyar' başlıklı denemesinin son bölümünden paylaşalım isterseniz sizinle.
''....
Yar olmazsa bunca diyar,bunca bitimsizlik nasıl çınlardı,bir doğramacık kalbimde?Dur yolcu! Ruhumun ressamı şu kuşluk vaktinde resmedecek sonsuzluğunu.Yürüdün yeter.Yol,artık içinedir.Düşlerin,aynaların içine.Sıfatların,zamirlerin içine.Özünün,benliğinin içine.Senden gelip sana giden yolların kendine susamış yolcusu!Ressama yüzünü gösterecek yüreğin var mı?Yarine gösterecek yüreğin var mı?Yürüdüm.Kuşluk vaktine geldim.İşte yüzüm işte gözüm....Bende yok oluşa çektiğim hançer,bende sevdanın göğsüne takılmış bir gül var.Benim sevgilim anlar.''
Şiirinizdeki imgesellikleri/kurguları görünce Şeyh Galib'i anımsamamak olası mıdır?
''..kalbin kül dağları,yüklenir / ateşten kayıkları odunum...''
Ussallık açısından dönence geçişlerine bakıldığında ise Yolculuk ve Mevsimler şiirinde Hilmi YAVUZ nasıl anılmaz ki!
Çünkü tıpkı doğa'nın kendi içine çekilişi gibi insan tekinin de kendi içine çekiliyor oluşu yoldur YAVUZ'a göre.Şöyle der Şair :
'' Bir oluştan bir/Oluş'a gül akar / ah,gül akar yol olur...''
''şarkısının ara nağmelerinde /başı sonu belli bir yolculuğun. '' Evet; öyledir.
Ahmet ADA da benzer bir saptamayı YOLCULUK adlı şiirinde yapmıştı :
''Hüzünlü bir solgunluğa akıyor/ ölümle anlatılan her yolculuk...''
İçtenlikle kutluyorum Efendim.Bana çok değişken ve çok yönlü düşünmelere olanak tanıyan başat bir olgu üzerinde yeniden yoğunlaştığım için.
Özden selamlarımla.
TÜM YORUMLAR (10)