Yol Gönülde Başlar
Hüzün düştü yüreğime ansızın,
Sebepsiz, sessiz, bir kapı çalınsın.
Ne fırtına vardı, ne gök gürültüsü,
İçimde büyüyordu boşluk sürüsü.
Yalnızlık başka, kimsesizlik başka,
Biri ağır sessiz, diğeri taşta.
Yalnızlık bazen bir dost gibi gelir,
Kimsesizlik vurur, nefesin kesilir.
Gitmek bir şeydir, adımda heves,
Ama zorunlu gidiş: içimde kafes.
Rızayla yürüyen yol kısalır,
Mecbur adımlar bir ömrü çalar.
Gönülden çıkınca yollar açılır,
Kilitler çözülür, dağlar saçılır.
Kuş bile kanadını sana uydurur,
Rüzgâr omuzundan umutla vurur.
Mecbur yürüyen yol susuz çöldür,
Toprak taş keser, ne yapsan öldür.
Adımlar ağırdır, yük katlanır,
Ne kadar gitsen de varılmaz sanılır.
Gönül isterse yol cennete döner,
Bir damla su yeter, çiçekler söyler.
Gönül istemezse bahar da kıştır,
Her yeşil dal kırık, her seher boştur.
İnsan ki gönlüyle adım atarsa,
Her yara merheme dönüşür varsa.
Ama gönülsüz yürüyen yolcu,
Kendi gölgesine esir kalır çoğu.
Bir gönül yolcusu yokuşu sever,
Çünkü her virajda kendini çözer.
Mecbur yolcuysa yolun esiri,
Ne sabahı bilir, ne gecesini.
O yüzden öğrendim, fark ettim ki:
Gönülle atılan adımda gizli.
Biri kanat olur, uçurur seni,
Biri zincir olur, sürükler bedeni.
Ve anladım ki insanı varışa götüren,
Ayak değil, gönüldür aslında.
Zira gönülsüz yol, yol değil;
Gönüllü adım, menzilin ta kendisidir.
Kayıt Tarihi : 20.8.2025 03:58:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!