Yüreğinin derinlerinde o saklı sen yok.
Duygusallığın zayıflığını çoktan benimsemiş yüreğim.
Yok artık.
Yürek ısıtan o güzel duygular mühürlü sandıklarda naftalin kokuları ile besleniyorlar.
Seni öyle yaşatmaya çalışıyorum ki içimde sana farkettirmeden kendimden kıskanır oluyor ruhum an be an. Kirlenmemiş ve kirletilmemiş duygularla dans ediyorum. Partnerim benle bir bütün.
Sevişiyor eller ama ruhlar izlemekle yetiniyor.
Savaşım senle değil dünya kendimle.
Seni sen yapan benken seni yarama sürmenin kazancı mı olacak yorgunluğuma.
Beni ben yapan sen benim varlığımı varsayışınla kurmuşsun yalan dünyayı.
Üzerime yıktığnı düşündüğün yük aslında senin omuzlarında...
Benim varoluşumla varolan, anlam bulan herşey senin kurguladığın ve yarattığın benle birlikte yok olacak;
acılarınsa küvetin deliğinden süzülen kanlı su gibi çekilecek derinlere...
Toprakla bütünleşecek, bir bitkiyi besleyecek,
o bitki bir böceğe yuva olacak
ve o yuvanın içinden sana göz kırpacağım.
Renkler var yüreğimde
tuale fırça darbeleriyle rastgele vurulan,
melodi var ruhumda piyanonun tuşlarından rastgele çıkan
ve bana gülümseyen.
Kelimeler yetersiz kalıyor,
tutkular bedenimde kilitleniyor.
Yapma bunu kendine.
Yüreğimi kanatıyor uçuruma gittiğini görüp de
sesimi duyuramamak sana..
senin ruhundan akan her damla gözyaşında
tırnaklarım sökülür gibi acıtır bedenimi.
Gözlerimi kapamak isterim de,
ardımdan titreyen dudaklarını hissetmek istemem..
ruhumu bedenimden özgür kılacakken
seninki boğulmasın matemimde...
geçer, bu da geçer derken saçlarını okşadığım küçük kız çocuğu kadar ürkek...
yüzüme bak ne olur diye yalvardım...
ama döndüğünde yoktu bana bakan gözler,
yoktu o tatlı yüz...
kim silmiş seni...
saçları ellerimde kaldı, yumak yumak döküldüler yere. Derileri buruştu başını dönerken..
kız çocuğu sandığım o yüzü silik yaşlı kadının kemikleri sayılıyor..
Aç bırakılmış ruhu doyamamış, doyurulmamış.
Arama beni yetersiz sözcüklerde, çözülmeyen düğümlerle özdeşleştirme benliğimi...
Ben olduğumu sandığın bir hayalim sadece
senin içinde saklı olduğnu bildiğin ama hep kaçtığın, yüzleşmekten hep korktuğun sensin...
Masada duran resmimize bak elini omuzuma atmışın...
Çocuğluğun verdiği masumiyet var tebessümlerde...
Dikkatle bak o resme...
Bak aslında ben yokum...
Sen varsın kolu havada asılı duran...
Bak yokum işte aslında...
Yaşamamışım orda, yaşatılmışım sadece...
Kayıt Tarihi : 1.1.2010 23:09:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!