Taşların arasından
ıslak toprağın nefesi yükselir,
duvarlara siner nem,
Çocukların çıplak ayak sesleri
Şimşek gibi
Deler sessizliği.
Arnavut kaldırımlarında
yağmurdan artakalan göller…
Karanık bir gökyüzü eğilir üstlerine,
ama suyun içindeki küçük çukurlarda
güler çocuk yüzleri,
kahkahalarıyla şenlenir dünya.
Omuz omuzadır evler…
Sıvası dökülmüş,
kiremitleri eksik,
tuğlaları çıplak
ama dimdik ayakta hâlâ
zamana kafa tutarcasına.
Kapılar yamuk,
menteşeler pas içinde.
Pencerelerde naylon perdeler,
yamalarla kapatılmış rüzgâr delikleri.
Şişe diplerinde fesleğen,
teneke kutularda susmuş sardunyalar…
Bir sabır, bir direniştir görünen.
Çatılara dolanır arapsaçı teller,
rüzgârla hışırdar eski gömlekler.
Direklerin gölgeleri
taşların üzerine ince çizgiler çizer.
Gece olunca
yarım yanan sarı lambalar,
yorgun sokak görüntüsünü
örter o utangaç ışıklar.
Çay bardaklarında çınlayan
sokağın sesleridir.
Teneke sobalardan odun kokusu yayılır,
çamaşır iplerinde sallanır giysiler,
kadınlar kapı önlerinde
ellerinde örgüleriyle.
Yoksulluğu unuturlar bir an
o şuh kahkahalarla
nasıl ve nereden geldiği belli olmayan.
Fakirlik ağırdır,
gölgesi uzunca.
Ama taşların arasından fışkırır ot gibi
Amansız dayanışma.
Bir ekmek bölünür,
bir bardak çay dolaşır elden ele,
yoksulluk paylaşılır.
Oyuncak yoktur belki
ama bir teneke kutu
otomobil olur yollarda,
eski bir top
ayyuka kaldırır çocukça sevinçleri.
Bu sokak ilk bakışta
yoksulluğun resmidir;
acımasız, çıplak ve sert.
Ama bilen gözlerle bakınca
bir sıcaklık çöker kalbine:
Yıkık duvarların ardında
paylaşılan umutlar yanmakta.
Bir gün daha yaşanacak,
bir gün daha direnecek gücümüz var
İnancıyla ayaktadır bu insanlar.
Ve işte bu yüzden
Bu yoksul sokaklar
hem ağırdır, hem yıkık,
ama aynı zamanda
sıcak,
sıcacık,
sımsıcaktır.
Kayıt Tarihi : 2.9.2025 17:04:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
YOKSUL SOKAKLAR Dar, kıvrılarak uzanan fakir mahalle sokağına adım attığınızda, önce taşların arasına sıkışmış toprak ve nem kokusu karşılar sizi. Arnavut kaldırımlarının bazıları kırık, bazıları yerinden oynamış; yağmurdan kalma küçük çukurlarda kirli su birikintileri parıldar. Çocukların çıplak ayaklarıyla bu taşların üzerinde koştururken çıkardığı tok ses, sokaktaki sessizliğe hayat katar. Sokağın iki yanına yaslanmış evler birbirine benzer: çoğu sıvası dökülmüş, bazı yerlerde tuğlaları çıplakça ortaya çıkmış, kiremitleri eksilmiş damlarla zamana meydan okumaya çalışır. Tahta kapılar eskimiş, kimi eğilmiş, kimi paslı menteşelerinden zorla tutunuyor. Pencerelerde kimi yerde naylon örtüler, kimi yerde yamalı perdeler göze çarpar. Demir parmaklıkların arasından, çiçek yerine plastik şişelerden yapılmış saksılarda sararmış fesleğenler ya da kurumuş sardunyalar boy verir. Elektrik telleri karmakarışık bir ağ gibi sokak boyunca birbirine dolanmış. Direklerin gölgeleri, gün batımında sokak taşlarına ince çizgiler bırakır. Bazı direklerde eski afişlerin solmuş kâğıtları rüzgârla hışırdar. Sokak lambaları gündüz gözüyle cansız görünür ama gece olduğunda sarımtırak ışıklarıyla sokak taşlarını loş bir örtüye bürür, köşe başlarını yarım yamalak aydınlatır. Sokağın en belirgin sesi, köşedeki teneke sobadan çıkan odun kokusuyla birleşen çay bardaklarının şıngırtısıdır. Evlerin önünde oturan kadınlar, ellerinde örgü ya da çamaşır ipine serilecek giysilerle meşgulken, gözleri bir yandan da yaramazlık yapan çocuklarındadır. Çocukların kahkahaları, mahallenin yoksulluğunu bir anlığına unutturur gibi olur. Ama yine de sokağa sinmiş ağır bir duygu vardır: yorgunluk. Çalışmaktan yıpranmış ellerin, borç içinde yaşanan günlerin, eksik sofraların izleri… Her evin kapısında ayrı bir hikâye gizlenir. Kapı önlerinde ayakkabılar değil, çoğu zaman yırtık lastikler ya da yer yer dikiş atılmış eski ayakkabılar dizilir. Fakirliğin gölgesi ağırdır burada, ama dayanışma da sokak taşlarının arasından filizlenen otlar gibi inatçıdır. Birinin evine ekmek geldiğinde, komşuya da bir dilim ayrılır. Çay, tek bardak olsa bile sırayla içilir. Çocukların oyuncakları ya yoktur ya da çöplerden yapılmıştır; teneke kutular araba olur, eski bir top bütün sokak çocuklarının ortak sevincidir. Bu sokak, ilk bakışta yoksulluğun izlerini acımasızca gösterse de biraz daha dikkatle bakıldığında insanın içinde tarifsiz bir sıcaklık bırakır. Çünkü burada, yıkık dökük duvarların ardında, paylaşılan umutların ışığı vardır. Bir gün daha yaşanacak, bir gün daha direnilecek umudun.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!