YOKLUK SEYYAHI
Zaman iki çingenenin sırtında,
İki Çingene benim sırtımda.
Göçer konar bir abrek edası var,
Bu gece dalgalarda.
Dağların geleneğine uymuş bu sevda;
Avare esiyor,
Belli ki rüzgâr içmiş yine,
Yine şaşırmış aklım yerini,
Canı cehenneme esintilerin.
Yedi koldan yağan vurgunlarımı,
Toplayıp penceremin önüne,
Güneşimin doğuşunu beklerim ben de;
Damında zamanın kararttığı kiremitler.
Özgürlük: söylemesi kolay,
Koruyabilmesi ne zor!
Kuşlar bile özgür değil bu dünyada,
Gelip konmuyorlar pencereme , baksana!
Sabah iki çerçinin haykırışında,
Güneş doğmadan batan bir heves,
İçli okunan bir selada.
Çürümüş martılar çıkar birazdan ortaya.
Balıklar azrailin çantasında.
Avantasında katmerli bir dalga,
Bir parça deniz kalmadı umarımda.
Ve ölüm… iki eskicinin tablasında.
İki eskici tabutumun altında.
Kırık Fatihalar dökülüyor,
Ben duyuyorum.
Alıp götürüyorlar beni eskimeyen sevdalara;
Haydi bana eyvallah!
Bilmeli ki insan vaktinden evvel;
Özgürlük teslim olmakta;
Bir olanın,
Yar olanın adıyla başlayan,
Yokluk seyyahlığında.
YUSUF GÖKBAKAN.
Yusuf Gökbakan 2
Kayıt Tarihi : 7.2.2018 22:59:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!